Sigaraya bağlı mesane kanserleri artıyor

Ürolog ve Üroonkolog Prof. Dr. Mevlana Derya Balbay, günümüzde özellikle sigaraya bağlı mesane kanserlerinde artış görüldüğünü söyledi.

Sigaraya bağlı mesane kanserleri artıyor
Sigaraya bağlı mesane kanserleri artıyor
GİRİŞ 03.02.2011 14:03 GÜNCELLEME 03.02.2011 14:03

Ürolojik Kanserlerde Robotik Cerrahi konusu başta olmak üzere prostat, böbrek, testis ve çoğunluk çağı kanserlerinin tedavilerindeki yeniliklerin tartışılacağı 4. Üroonkoloji Kış Sempozyumu Hatay’da başladı.

Sempozyumda dünyadaki ürolojik kanserlerde uygulanan robotik cerrahi ameliyatlar ayrıntıları ile aktarılacak.

Türkiye’de özellikle mesane kanserinin robotik tedavisinde başarılı çalışmalara imza atan üç doktordan biri olan Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Klinik Şefi Prof. Dr. Mevlana Derya Balbay robotik cerrahinin açık ameliyatlara oranla pek çok üstünlüğü olduğunu anlattı.

MESANE KANSERİNİN EN BÜYÜK ETKENİ SİGARA

Mesane kanserinin genellikle ileri yaş ve sigara içmeye bağlı bir hastalık olduğunu aktaran Balbay, “Eğer bir insan sigara içmeden yaşıyorsa, bu rahatsızlık daha ileri bir yaşta ortaya çıkabiliyor. Ama sigara içiyorsa daha erken yaşlarda görülüyor.

Yani 40 yaşından itibaren sigara içen bir insanda eğer idrarında kan geldiğini biliyorsak bunun mesane kanseri olmadığını ispat etmemiz lazım.” dedi.

Dünyada sadece 4-5 merkezde yapılabilen robotla mesane kanseri ameliyatı ile ilgili ayrıntılı bilgiler veren Balbay, robotla yapılan ameliyatın özellikle hasta üzerinde doku tahribatı ve ek kan ihtiyacının dışında enfeksiyon riskini de azalttığını söyledi.

Balbay, robotla ameliyatın özellikle son 10 yılda dünyada yapılmaya başlandığı ve gittikçe tercih edilen bir metot olduğunu dile getirdi.

Robotun özellikle mesane kanseri ameliyatlarında en büyük avantajının hastalıklı dokuyu normalden 20 kat büyütebilme olduğunu aktaran Balbay, Da Vinci robotik cerrahi sistemi ile yapılan ameliyatı şu sözlerle özetledi: “Buradaki en önemli avantaj robotun büyük bir büyütme ile yani normalden belki 20’ye kadar büyütebilen bir sistemle dokuları çok daha hastalıklı ve hastalıksız dokuları iyi ayırt etmemizi sağlamasıdır.

Hastalıksız dokulara en az zarar vererek hastalıklı dokuyu çıkarma imkânı verdiği için bu yöntem tercih ediliyor.

Robotla yapılan ameliyatlar genellikle büyük ameliyatları düşünecek olursak çok büyük kesiler yapmadan küçük delikler aracılığıyla bu ameliyatları gerçekleştirmemizi sağladığı için ameliyat sonrası yara enfeksiyonlarının yaralardaki fıtıklaşmaların veya hastanın duyduğu ağrının daha az olmasına neden oluyor.

Riskleri sıfırlamıyor ama oldukça azaltıyor.

Ürolojik kanser ameliyatları açık yapıldığında çok kanamalı olabilirler. Ve hastalara bazen çok fazla miktarda kan vermek gerekebilir.

Halbuki robotla bu ameliyatı yaptığımız zaman aynı ameliyatı yaptığımız zaman pratik olarak hastalarda kanamanın olmadığını ve hatta kan verecek kadar gereksinim olmadığını bununda büyük bir avantaj olduğunu söyleyebiliriz.

Çünkü kan bildiğiniz gibi yapılmayan bir ilaçtır. Üretilmeyen bir ilaçtır. Mutlaka grup tiplendirmesi yapılarak canlı insanlardan elde edilmesi gerekir.

Bunu elde etseniz bile kan yoluyla geçen bir çok hastalığın olduğunu da aklımıza koyarsak kanamanın olmamsıda robot yönünden ciddi bir artı olarak yazılmalıdır.

Bana göre en gerilerde de olsa estetik avantajı sağlaması hastalarımız için çok önemli de olabilir.

Büyük bir insizyon ve disseksiyonu yerine çok küçük birkaç tane delik olması en azından bazı insanların son derece önem verdiği görülüyor.

Bu da robotun verdiği artı hanesine yazabiliriz.”

DA VİNCİ ROBOTU TÜRKİYE’DE 13 MERKEZDE VAR

Rusya, Yunanistan ve Orta Doğu ülkelerine bakıldığında Türkiye’de robot sayısının daha fazla olduğunu aktaran Balbay bu gün itibariyle bu sayının 13 olduğunu belirtti.

Da Vinci Robotunun bulunduğu hastaneleri Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Bakırköy Doktor Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, GATA, Ankara’daki Gazi Üniversitesi Hastanesi ile Antalya ve İstanbul'daki özel hastaneler olarak sıralayan Balbay bu robotun maliyetinin 7 bin 500 TL olduğunu ifade etti.

Maliyetle ilgili ayrıntılı bilgiler veren Balbay, “Robot bir maliyet getirmekte. Belki de robotun en kötü tarafı bu. Robotun maliyeti hesaplanırken bazı parametreler dikkate alınır.

Mesela robot için ödenen paranın bin hastaya bölünmesi ve kullanılması öngörülür.

Ve yıllık olarak da 100 hasta ameliyat edildiği takdirde yıllık bakım ücretinin 100 hastaya bölünmesi de eklenmeli.

Ve bunun dışında her robot ameliyatında hasta başına kullanılan malzemeleri de ekleyecek olursak tabiî ki yapılan ameliyatın büyüklüğü ve kullanılan malzeme içeriği etkilemekte.

Ama robotla en sık yapılan ameliyatlardan birisi olan Radikal Prosrektomu düşündüğümüzde yaklaşık olarak 5-5,5 milyar lira arasında bir maliyet karşımıza çıkmakta.

Esasında bu maliyeti şöyle hesaplayabiliriz.

Yaklaşık 7-7,5 milyar lira civarında bir maliyet ama kamu hastanelerinde bu ameliyatı yaptığınız zaman devletimizin geri ödeme sistemi bunun yaklaşık olarak 2 ila 2,5 milyar liralık kısmını karşılıyor.

Geri kalanda robotun getirdiği maliyet ve masraf olarak söyleyebiliriz” dedi.

DÜNYA STANDARTLARI YAKALANDI

Türkiye’de robotik cerrahiye başladığından bu yana bu uygulamayı kullanan üçüncü cerrah olduğunu hatırlatan Balbay, “Dünyadaki standartları yakalamış durumdayız.

Gelişmiş ülkelerde yapılan ameliyatlarla benzer bir başarı seviyesini elde ettik. Bütün dünyada robotla en fazla ürolojik ve kadın doğum ameliyatları yapılmakta.

Ülkemizde de ürolojik ameliyatlar yapılmaktadır.

Yine gelişmiş ülkelerde örnek verecek olursak Amerika Birleşik Devletlerinde en fazla prostat kanseri cerrahisinde kullanılan robot ülkemizde de aynı amaçla kullanılmakta ve en fazla ülkemizde de bu tür ameliyatlar yapılmakta.

Geçtiğimiz sene içinde Türkiye’de 300 civarında robotlu ameliyat yapıldı. Ve bunlarında önemli bir kısmını prostat kanseri cerrahisi oluşturmaktaydı” diye konuştu.

KANSERLİ HASTA SAYISI TAM BİLİNMİYOR

Son yıllarda kanser istatistiklerinin gerçeği yansıtmaya başladığını ancak halen tam sayı tespitinin ortaya konulamadığını söyleyen Balbay, gelişmiş ülkelerdeki istatistiklere göre en yaygın kanser çeşidinin prostat olduğunu belirtti.

Prostat kanserinin dünyada en sık görülen ama erkeklerde ikinci derecede öldüren kanser tipi olduğunu ifade eden Balbay, “Mesane kanseri ise yine dünyada üst sıralarda görülüyor.

Ürolojik kanserler arasında da en sık görülen kanserler arasında ikinci sırada.

Bu da kanserin gelişiminde rol alan genetik ve çevresel faktörlerle birlikte incelendiğinde ülkeden ülkeye sıralaması değişebilmekte.

Bizim ülkemizde sigara içme alışkanlığına bağlı olarak maalesef üst sıralarda genel kanser sıralamasında da üst sıralarda yer almaktadır.” şeklinde konuştu.

6 Şubat'a kadar Antakya’da devam edecek 4. Üroonkoloji Kış Sempozyumu'nda ayrıca Prof. Dr. Mevlana Derya Balbay, Da Vinci Robotu ile hastayı hiç açmadan yaptığı mesane kanseri ameliyatını katılımcılara gösterecek.

KAYNAK: CİHAN
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Bakan Şimşek'ten kamuda tasarruf ve enflasyon açıklaması
Şehirlerarası yollarda dolaşan insanlar tedirgin etti! İşte yaşanan ilginç anlar