Efendimizin taşlandığı yer! Pişmanlığın adı Taif

Efendimizin taşlanıp kanlar içinde kaldığı hüznün ve pişmanlığın adı Taif.

Efendimizin taşlandığı yer! Pişmanlığın adı Taif
Efendimizin taşlandığı yer! Pişmanlığın adı Taif
GİRİŞ 06.06.2017 14:26 GÜNCELLEME 06.06.2017 14:26
Bu Habere 2 Yorum Yapılmış

MUHSİN BAY: Hocam Mekke’den 80-90 km uzaklaştık yollar da Peygamberimizin ayak izlerini aradık asırlar öncesinden kalan.. Taif,  Siyer-i Nebi’nin satırlarına neden bu kadar gözü yaşlı kazınmıştır. Bu yazı dizimizi takip Haber 7 okurları için bize hüznün ve pişmanlığın adı olan Taif’i anlatırmısınız..?

NECMETTİN NURSAÇAN: Kıymetli Haber7 okuyucuları ve Muhsin bey kardeşim. Binlerce dağın arasındadır Mekke. Mekke göz yaşı vadisindedir eskilerin deyimi ile...Cihan Peygamberi o sene en kıymetlilerini kaybetmişti. Tarih bu acı hatıraları “Hüzün Yılı” olarak yazar. Aynı sene içinde Hz. Hatice ve Ebu Talib vefat etmiş ve Taif yolculuğu gerçekleşmiştir. Üç büyük kayıp, üç büyük acı.. Taif yolculuğu ise Hz. Muhammed (sav)’in kendi diliyle; hayatının en kara, en acı günü olarak anacaktır.

Sevgili Peygamberimiz Mekke’de İslam’ı yaymakta zorlanıyordu. Bir kapı arıyordu insanları hidayete davet etmek için. O kapılardan biri olarak görüyordu Taif’i. Habeşistan’a sığınanlar ve kendini gizlemekte olanlarla birlikte 300-400 civarında insan iman etmişti geçen 10 yıla rağmen.

Sevgili Peygamberimiz işte ahval böyle iken Mekke’ye iki günlük mesafede yer alan Taif için yola çıkmaya karar verir Allah’ın izni ile.

Yanına küçüklüğünden beri yanında olan azadlı kölesi bir nevi evlatlığı Zeyd’i de alır. Ve Taif için yola çıkar. Yürüyerek yolculuk yapar, çünkü üç senelik boykot, Hz. Muhammed’e bir binek bile bırakmamıştır. Taif’in ileri gelen Sakif kabilesinin üç önde geleniyle görüşür. Kendisinin ALLAH tarafından peygamber olarak gönderildiğini, insanları ALLAH’ın dinine davetle gönderildiğini ve Kureyş’in kendisine iman etmek yerine zorluk çıkardığını anlatır. Gerçi bunlar Taif’lilerin mutlaka çok iyi bildiği şeylerdir. Ve onlara, kendisine iman edip, dinini duyurma davasında destek olmalarını, sahip çıkmalarını ister. Aldığı cevap ise neredeyse Kureyş’i de aratacak türdendir. Üç reis kardeşten biri: “Eğer ALLAH peygamber olarak Seni göndermiş ise ben de Kâbe’nin örtüsünü çalmış olayım” der. Bu, Araplar arasında bir şeyin imkansızlığını ifade etmek üzere kullanılan bir sözdür. Diğerinin cevabı: “ALLAH peygamber olarak göndermek için bula bula Seni mi buldu!” olur. Üçüncüleri ise: “Ben artık Seninle konuşamam Sen koskoca bir peygambersin! Ben ise kimim ki!” olur. Bu konuşma Kur’an kaydına da geçer: “Ve dediler ki: ‘Bu Kur’an, iki şehrin birinden bir büyük adama indirilseydi olmaz mıydı?’ Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında Biz paylaştırdık.” (Zuhruf, 43:31-32)

Burada ayetle kastedilen Mekkeli Velid ve Taifli Urve olarak kaynaklara geçmiştir.

Kıymetli Haber7 okuyucuları,Urve bin Mes’ud, İslam vahiy gelmeye başlayınca Mekkeli müşriklerin, vahyin Hazreti Muhammed’e değil Mekke’nin veya Tâif’in zenginlerinden birine indirilmeli dedikleri iki kişiden biri olarak tanınır. Sözlerimizin başında bahsettiğimiz Ayet-i celilede: “Ve dediler ki: Bu Kur’an iki şehirden bir büyük adama indirilse olmaz mıydı?” (Zuhruf: 43/31) buyurulmuştu. Burada Urve’nin kastedildiği nakledilmiştir.

Velid ibni Muğıre bu konuda tavır koymuş ve şunları söylemiştir: “Kureyşin büyüğü ve efendisi olan ben, yahut Sakıf’in ulusu Ebu Amr ibni Umeyr es-Sakafi dururken Kur’an Muhammed’e mi inecek?” demişti.

MUHSİN BAY: Kıymetli hocam Haber7 okuyucularına tarih sayfalarının en acı günü olarak geçen Efendimiz (sav)’in taşlandığı Taif de hangi ibretlik vesikayı anlatacaksınız.? Urve Bin Mes’ud’u anlatacağım dediniz. Urve bin Mes’ud Hazretleri nasıl Müslüman oldu? Fahr-i Kainat burada taşlandı ama yine de umudunu kaybetmedi ve çağrısına uyacak birilerini bekledi sanki..?

NECMETTİN NURSAÇAN: Sevgili refikim Muhsin Bey, ne güzel söylediniz Cibril-i Emin (Cebrail Aleyhisselam) bekliyor ki, son Peygamber Rabbinden dilese yerle bir edecek Taif’i.

Ama yok! O rahmet Peygamberi sabrediyor. Bakınız İslam tarihi açısından kayda değer bir olay daha yaşanmıştır Taif’te.. Nitekim Kuran-ı Kerimde de bahsi geçen ayette bir konu vardır. Mealen Müşrikler diyorlar ki; ‘’Kuran-ı Kerim nazil olmalı da, ya Mekkeli Velid’e ya da Taif’li Urve’ye nazil olmalıydı.”

Neden? Onların değer hükümleri servet-i samandı, nüfuzdu yani onlar şehirlerinin liderleri ve en zenginleri idi. “Hz. Muhammed Aleyhisselam’a gelmemeli” diyorlardı. Ve bakın Taif’li Urve, Urvenin önderiydi.. Bu acı olay yaşandıktan yıllar sonra Medine’ye gitti. Sevgili Peygamberimizi gördü. Dinledi. Ashabı İkramı dinledi. Gönlü, ruhu aşkla imanla doldu. Öyle oldu ki sabrı taşıyor. “Ya Resul Allah müsaade edersen memleketim Taif’e gideyim. Onları İslam’a davet edeyim.“

Peygamberimizin cevabı, “Urve korkarım seni öldürürler.” Urve ne diyordu,

”Ya Resulallah beni çok severler. Benim sözümün üstüne söz söylemezler.”

Efendimiz, ”Urve korkarım öldürürler seni.”

-“Ya Resulallah ben uyuyor olsam beni uyandırmaya kıyamazlar.”

Efendimiz yine tekrar ediyor: ”Korkarım öldürürler seni. ”

Yani üç defa efendimiz böyle söylüyor. Ama Urve Hazretleri de ısrar da ısrar ediyor. Bakar mısınız Edep Peygamberine!

‘’Otur oturduğun yerde, aklın yetmiyor’’ demiyor.

Urve Hazretleri çok ısrarcı olunca, peki öyleyse diyor.

Ve Urve buraya Taif’e gelir. Buraya gelince buranın bir geleneği var. Şehrin ortasında bir Lât Putu var. O ziyaret edilir. Ondan sonra evine gidilir. Urve hazretleri öyle yapmıyor. Lat putunu ziyaret etmeden evine gidiyor. Buranın Müşrikleri de takip ediyorlar. Yorulmuş olabilir diye güya ona anlayış gösteriyorlar. Ve evine varıyorlar. Bu işten de biraz rahatsız oldular ya. Diyor ki Urve Hazretleri,

“Arkadaşlar biliyorsunuz ben sizin en zengininizim. En itibarlınızım. Nüfus itibari ile güçlüyüm. Ben Müslüman oldum. Korktuğum için olmadım. Herhangi bir menfaat beklentisinden dolayı olmadım. Vicdanım kabul etti. Aklım benimsedi. Ben Müslüman oldum. Sizi de İslam’a davet ederim.”

Ama onlar kinlerinden, öfkelerinden sanki patlayacaklar. Bu anda saldırıya geçecekler ama kendilerine yediremiyorlar. Sabah oluyor. Urve hazretleri sanki enerjiyle dolmuş. Evi de Taif’in yüksek yerinde. Yüksek sesle ezan okuyor. Bu sefer Müşrikler bıçağını, silahını alan geliyor ve saldırıyorlar. Delik deşik ediyorlar. Öldü zannederek bırakıp gidiyorlar. Meğer ölmemiş. Akrabası da şöyle diyor, “Urve Hazretlerine bunu reva görenlerden on kişiyi öldürmeden yaşamak bize haram olsun” Ama o an henüz ölmemiş olan Urve Hazretleri ne diyor?

‘’Peygamber beni üç defa uyararak korkarım seni öldürürler demişti. Rabbim bana şehitlik veriyor. Ben Şehit olunca Taif’in kenarında sehitlerin ve sahabelerin kabirleri var beni oraya gömün. Ve benim yüzümden sakın bir kişinin bile burnu kanamasın, kanatmayın! Peygamber Efendimize gidin benim bağlılığımı ve selamlarımı iletin’’ diyor.

Urve ibni Mes’ud Radıyallahu Anh’ın şehit edildiği haberini Oğlu diğer yakınları Medine’ye giderek haber veriyorlar. Bu olayı anlatıyorlar.

Sevgili Peygamberimiz çok üzülüyor ve onun Yâsîn sûresinde kendisinden bahsedilen, kavmini hidayete çağırdığı sırada onlar tarafından öldürülen kimseye benzediğini söylüyor. Onun hakkında “Yasin sahabi” diyerek iltifatta bulunup şu ifadelerle övüyor:

”Urve bin Mesud benim ümmetimin Al-i Yasin’idir. Yasin Sahabi’sidir.”

Peki Efendimiz ne demek istiyor Al-i Yasin diyerek?

Bunu da anlatalım.

Bilindiği gibi İsa Peygamber Hatay’a üç tane elçi gönderiyor. İslam’a davet etmek için. Kimse kabul etmiyor. Bir kişi Habib-i Neccar kabul ediyor. Ve Kuran bu olayı şöyle anlatıyor,  “Şehrin aşağı tarafından biri koşarak geldi. ‘Ey milletim, uyun bu elçilere. Sizden ücret istemiyorlar. Kendileri de doğru yolda. Beni yoktan var eden hepinizin huzuruna sevk olunacağı Allah’a ben nasıl kulluk etmem. Kulluk etmezsem apaçık bir sapıklıkta olmuş olurum.’’

Şimdi sesinin perdesini biraz yükseltiyor.

‘’Duyunuz, sizi yaratan Allah’a ben inanmışım.’’

Bunu bile kendine hakaret sayanlar saldırıya geçiyor ve onu şehit ediyorlar.

Rabbimiz ne buyuruyor, “Buyur kulum Cennete’’

Cennete girince ne diyor.

”Rabbim bana neler verdi. Keşke Şu canıma kıyanlar bunu bilseydiler.

Bakınız şehit olmuş. Cennetlere girmiş. Dünyadan ayrılmış. ‘’Sizi gafiller, sizi katiller’’ demiyor da, “Keşke rabbim bana neler verdi? Bunu bilseydiler bu adamlar bunu bana reva görmezdiler.” diyor.

İşte bunları söyleyen Habib-i Neccar’dır ve Kitabımızda da yer alır.

Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz İsrâ hadisesini anlatırken Beytülmakdis’te gördüğü peygamberlerden Hazreti Îsâ’ya en çok benzeyen kimsenin Urve ibni Mes’ûd radıyallahu anh olduğunu bildirmiştir.

O yüzden Sevgili Peygamberimiz Urve Bin Mesud için Ümmetimin Al-i Yasini’dir diyerek övgü ile bahseder.

İşte Sevgili Peygamberimiz Rahmet Peygamberi onun bağlıları da böyle.

“Benim canıma kıyanlardan sakın kan davası gütmeyin.”

Bizlerde tıpkı onun gibi kimsenin burnu kanamasın diyen sahabenin bağlılarıyız. Ensar ve Muhacirden ilkler ve İhlas’la onların yolunda olanlar yok mu? Allah onlardan razı, onlarda Allah’tan razı olmuştur buyuruyor.

Evet, Urve bin Mesud hazretlerinin hayat hikâyesi de böyledir Muhsin Bey Cenab-ı Hak cümlemizi Urve ibni Mes’ud Radıyallahu Anh’ın Şefaatlerine nail eylesin. Amin.

YORUMLAR 2
  • VÉNUS HOTTENTOTE 6 yıl önce Şikayet Et
    en sevimli hocamiz sayin NECMETTİN NURSAÇAN..
    Cevapla
  • BAYRAKLI 6 yıl önce Şikayet Et
    Gidebilsek görebilsek. Dua edin sevgili admin ve yorumcular.
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Türkiye, Irak, Katar ve BAE'nin imzaladığı tarihi anlaşmaya ilişkin ABD'den ilk açıklama!
31 Mart sonrası son anket! Haritanın rengi yine değişiyor