Özilhan: Tek sorun küresel kriz şartları değil

TÜSİAD'ın Yüksek İstişare Kurulu'nda konuşan Tuncay Özilhan ekonomideki performans düşüşünün nedeninin küresel koşullar olmadığını söyledi.

Özilhan: Tek sorun küresel kriz şartları değil
Özilhan: Tek sorun küresel kriz şartları değil
GİRİŞ 17.09.2015 09:59 GÜNCELLEME 17.09.2015 13:43
Bu Habere 1 Yorum Yapılmış

Türk Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, partilerden beklentilerinin AB standartlarında demokrasi hedefinin seçim bildirgelerinde yer alması olduğunu belirterek, "Tüm partilerin demokrasiye bağlılığını ve yaşadığımız sorunları demokratikleşerek aşma kararını güçlü şekilde deklare etmesi, bugün yaşadığımız tansiyonu düşürecektir" dedi.

Özilhan, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı'nda, ülke içinde yaşananlara ve sığınmacıların sorununa dikkati çekerek, tüm bunların ülkenin küresel anlamda istikrar çizgisini zedelediğini söyledi.

Türkiye'nin son 15 yılda azımsanmayacak bir dönüşüm yaşadığına işaret eden Özilhan, bu dönüşümün birlikte yaşama kültürünü güçlendirdiğini ve herkese daha fazla demokrasi getirdiğini aktardı.

Ancak bugün bu kazanımların tehdit altında bulunduğunu vurgulayan Özilhan, şöyle devam etti:

"Toplumumuzun renkleri arasındaki ciddi güvensizlik, beraber yaşama ortamımızı zedeleme noktasında. Güneydoğu ve Doğu'da bazı il ve ilçelerimizde demokratik özerklik adı altında açıkça anayasa ve yasalara aykırı bir emrivakiyle karşılaşıyoruz. 

Artık buralarda olağan yönetim uygulanamıyor, sokağa çıkma yasakları ve olağanüstü güvenlik bölgeleri sivil yaşamı ve sivil yönetimi sınırlıyor. Bu kadar çok sorunla baş edebilmek kolay değil. 

Biz bu toplumsal patlamaları yaşarken, bir de erken seçime doğru yol alıyoruz. Dünya ekonomisindeki gelişmeler ve komşularımızda devam eden çatışmalar bu tabloyu daha da zorlaştırıyor."

Siyasi, ekonomik ve toplumsal gelişmelerin birbiriyle sıkı ilişki içinde bulunduğunu belirten Özilhan, birini ihmal ederek diğerlerini çözmenin kesinlikle mümkün olmadığını söyledi.

Özilhan, bunlardan biri kötü giderse diğerinin de kötüleştiğini ifade ederek, "Bu sarmal 2000'li yıllarda tam tersine çalışmıştı. Ekonomi düzeldikçe siyaset de buna ayak uydurdu. 

Daha fazla demokrasi sayesinde kardeş kavgasını engelleyebileceğimiz gibi büyüme ve kalkınma dönemine girmiştik. Bu olumlu sarmalda hiç şüphesiz Türkiye'nin AB üyeliği süreci ve küresel ekonomik koşulların elverişli olması önemli rol oynamıştı" şeklinde konuştu.

Bugün maalesef küresel koşulların hiç elverişli olmadığının altını çizen Özilhan, AB'nin kendi gündemini çözmeye çalışırken, Türkiye'nin ise AB üyelik sürecinde mesafe almayı bıraktığını söyledi.

Dünya ekonomisine bakıldığında 2008'de patlak veren küresel krizde üçüncü faza girildiğini belirten Özilhan, şunları kaydetti:

"Gelişmiş ülkeler durgunluktan çıkmaya uğraşırken, 2000'li yıllarda küresel üretim ve ticaretin lokomotifi olan yükselen piyasa ekonomileri hızla yavaşlıyor. IMF bu yıl da büyüme tahminlerini aşağı çekti. 

IMF, Türkiye'de yapılan son G20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankaları Başkanları toplantısı için hazırladığı dokümanda, dünya ekonomisindeki kırılganlıklara ve finansal piyasadaki oynaklıklara dikkat çekmiş ve Fed'i faiz kararı konusunda tedbirli davranmaya davet etmiştir. Bugün yapılacak toplantıda, Fed'in ne kadar vereceği diğer gelişmekte olan ülkeler kadar Türkiye için de önemlidir."

"Dünyada gelişmiş bir sanayi alt yapısına sahip olmadan büyümesini sürdürebilmiş büyük ülke yok"

Tuncay Özilhan, Türkiye'de en önemli ekonomik değişkenin kur olduğunu belirterek, herkesin kurdaki değişiklikleri sürekli takip ettiği günlere dönüldüğünü ifade etti.

1990'lı yıllarda TL'deki oynaklığın insanları nasıl etkilediğini anlatan Özilhan, uzun vadeli düşünmeyi imkansızlaştıran, yatırım kararı alma koşullarını ortadan kaldıran kurdaki oynaklığın, zayıf olan yatırım performansını daha da zedelemesi ve tüketim talebini zayıflatması riskiyle karşı karşıya olduklarını savundu.

Özilhan, TL'nin değer kaybetmesinin ihracat artışına yol açmadığını,çünkü bütün ülkelerin benzer bir süreç yaşadığını belirterek, "Buna karşılık ithalat daha pahalı hale geliyor ve enflasyon tırmanıyor. 

Maalesef ihracattaki düşüş hız kazanırken ithalattaki azalma yavaşlıyor. Cari açık sorunu varlığını koruyor. Bir çok işletme TL değil yabancı para cinsinden borçlanıyor. Bu yüzden TL'nin değer kaybının reel kesimde sıkıntıya yol açabileceği gayet açık.

Ancak şirketler döviz riski karşısında 2001 krizi öncesindeki kadar korumasız değil. Bu nedenle üretim ve yatırım boyutunun daha önemli olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.

Dünyada gelişmiş bir sanayi alt yapısına sahip olmadan büyümesini sürdürebilmiş büyük ülkenin bulunmadığını dile getiren Özilhan, Türkiye'nin sanayisini geliştirme dışında bir büyüme alternatifi olmadığının altını çizdi.

Özilhan, inşaat sektörünün çok önemli olduğunu ve tüm ekonomiyi harekete geçirebilme potansiyeli bulunduğunu belirterek, üretim yoksa ekonominin çarklarının durduğunu kaydetti.

Ürünleri Türkiye'de üretmek yerine ithal etmeye dayalı bir ekonomi modelinin 77 milyonluk bir ekonomi için çok gerçekçi olmadığını vurgulayan Özilhan, şöyle devam etti:

"Üretimi, üretkenliği nasıl teşvik edeceğimiz konusunda daha fazla kafa yormamız gerekiyor. 'Yeni bir teşvik sistemi lazım' demiyorum. 

Osmanlı dönemindeki Teşvik-i Sanayi Kanunu'ndan bu yana bir çok teşvik sistemi denendi. Bunlar belki istihdam oluşturmada işe yaradı, ama ne sanayi yatırımlarını geliştirmede ne de bölgesel kalkınmayı sağlamakta etkili oldu. 

Düşük reel faizler de üretim ve yatırımlar için tek başına yeterli olamıyor. Merkez Bankası Başkanı'nın da vurguladığı gibi düşük faiz oranları, güçlü ve kalıcı bir yatırım artışına yol açmıyor. 

Bize düşük faiz oranları ve parasal teşviklerden farklı bir şey gerekiyor. Sadece mevcut teknolojileri kullanan, geçmişte Türkiye'nin ekonomik gelişmesinin de üzerine bina edilmiş olduğu montaj sanayi ve ithal ikamesiyle sağlanan büyüme sürecini çoktan tamamladık. 

Yeniliğe ve teknolojik değişime dayalı bir büyüme süreci için piyasa ekonomisinin dengeli biçimde işlemesi gerek. Bunun için de teknolojik ilerlemeye dayalı sürdürülebilir bir büyüme iyi işleyen bir demokrasi içinde sağlanabilir."

"Ülkemizin geleceği için çok umutluyum"

Tuncay Özilhan, daha gelişmiş bir demokrasiye sahip olmanın, Türkiye ekonomisinin de içinde bulunduğu kısır döngüden çıkmasını sağlayacağını belirterek, 2008'den bu yana hüküm süren olumsuz küresel ortamın Türkiye ekonomisine de yansıdığını aktardı.

Düşük performansın tek sorumlusunun küresel ortam olmadığının altını çizen Özilhan, ne boyutta olursa olsun içeriden kaynaklanan sorunların da çözülmesi gerektiğini söyledi.

Var olan sorunların üzerine bir yenisini eklemeye tahammül etme güçlerinin kalmadığını dile getiren Özilhan, şunları kaydetti:

"Türkiye, 2010-2011 döneminde çok ciddi bir fırsat yakalamıştır. Bu fırsatı iyi kullanıp enflasyon ve faiz oranlarındaki düşüşü kalıcı hale getirip, aynı anda üretim alt yapımızı güçlendirebilmiş olsaydık, bugün rekabet gücümüz daha yüksek, dış açığımız daha düşük ve küresel şoklara karşı daha dayanıklı olurduk. Maalesef bu altın fırsatı iyi kullanıp kendimizi geleceğe, büyük bir heyecan uyandıran 2023 hedeflerini yakalamaya hazırlayamadık.

Oysa ki motive edici hedeflere hepimizin ihtiyacı var. 2023 hedefleri ve AB vizyonu bizi yeniden bir araya getirebilecek, ortak bir gelecek hayaliyle beraberlik ruhunu harekete geçirebilecek hedeflerdir. 

Bugün bu beraberlik ruhuna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. İçinden geçtiğimiz bu süreçte tarihe tanıklık yapmak değil tarih karşısındaki sorumluluğumuzu yerine getirmemiz gerekiyor. 

Bu kabaran dalga karşısında başta siyasetçilerimiz olmak üzere hepimizin yan yana durması, birbirini anlayabilmek için de dinlemesi gerekiyor. Siyasetin önünü açalım. Kendi doğrularımızda ısrar etmek yerine empati kuralım."

Özilhan, eğer Türkiye AB üyelik sürecinde kararlı olsaydı bugün dile getirilen sorunların, kamuoyunun taleplerinin bir arada karşılandığı daha geniş bir çerçevede çözümlenmiş olabileceğini ifade etti.

AB'de bazı ekonomik sıkıntılar yaşansa da toplumsal değerler ve demokrasi konusunda geri gidilmediğine işaret eden Özilhan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu nedenle seçimlere giderken tüm partilerden beklentimiz AB standartlarında demokrasi hedefinin seçim bildirgelerinde yer alması. Tüm partilerin demokrasiye bağlılığını ve yaşadığımız sorunları demokratikleşerek aşma kararını güçlü şekilde deklare etmesi, bugün yaşadığımız tansiyonu düşürecektir.

İçinde bulunduğumuz tüm zorluklara rağmen ülkemizin geleceği için çok umutluyum. Toplumdaki kamplaşmayı giderecek daha demokratik bir anayasayı hazırlamak ve demokratikleşmeyi kaldığı yerden ileri götürmek üzere de parlamenter siyasetin önünü açmaya ihtiyacımız var. Bunun için de kasımda oyumuzu kullanalım. Sorunlarımızı tek tek ve derhal ele alabilecek bir iktidarın oluşmasının önünü açalım."

KAYNAK: AJANSLAR
YORUMLAR 1
  • Ömer 8 yıl önce Şikayet Et
    28 Şubat icra kurulu başkanı. Bu yüzü bu kafadan çıkan sesleri hiç unutmıycam. Erbakana ayar vermelerini... Dindar insanlara irticacı yaftası yapıştırmalarını... Neyseki cehennem var.
    Cevapla