Payitaht Abdülhamid ışığında büyük sultanı anlamak
- GİRİŞ25.02.2017 09:53
- GÜNCELLEME27.02.2017 07:29
Bu aralar müthiş bir rüzgarla birlikte TRT 1’de Ulu Hakan’ı anlatan ve danışmanlığını da sevgili abim, dostum ve büyüğüm Şehzade Orhan Osmanoğlu’nun yaptığı muhteşem bir film başladı; “Payitaht Abdülhamid”
Elbette tarih filmlerden öğrenilmez. Ama öyle filmler vardır ki tarihe ışık tutar. Meselâ Kayı Boyu’nun ölüm kalım savaşını anlatan sevgili dorum Mehmet Bozdağ’ın yapımcışığını üstlendiği “Diriliş Ertuğrul” ya da yerli ve milli olma şuurunu bayraklaştıran ve bu yüzden en yakınları tarafından şehit edilen güzel sultan Abdülaziz Han’ın dönemini anlatan “Filinta”
Biz tabi ki bu filmlere bakıp tarihi anlatmayacağız ve öğrenmeyeceğiz. Ancak, bu filmler gerçeğe ve kaynağa en yakın olan çalışmalardır. Nitekim dün ekranlarda birinci bölümü yayınlanan Payitaht Abdülhamid dizisi gerçeğe en yakın çalışmadır. Abdülhamid Han’ı doğru anlatıyor mu peki? Diye sakın sormayın. Zira, filmin danışmanı Sultan Abdülhamid Han’ın bizzat 4. Kuşaktan öz torunu Şehzade Orhan Osmanoğlu ağabeyimdir. Bu 4. Kuşak torunluk her yerde söyleniyor ama bunlar kim sanırım pek bilinmiyor. O halde ben arzedeyim;
Sultan Abdülhamid Han’ın oğlu Şehzade Selim Efendi. Onun oğlu şehit Şehzade Abdülkerim Efendi. Onun oğlu “halâ hayatta ve Allah uzun ömür versin” Şehzade Harun Efendi ve son olarak onun oğlu Payitaht Abdülhamid filminin de danışmanı Orhan Osmanoğlu. Dolayısıyla işte nihayet Abdülhamid Han en ehil el tarafından bizzat öz torunu tarafından filmleştirilmiştir.
Peki, bu aralar ölümünün 99. Yılında bile Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra en çok konuşulan ikinci isim olan Gök Sultan, Ulu Hakan, Cennet Mekân Sultan İkinci Abdülhamid Han kimdir? Nasıl bir hayat yaşamıştır? Ne gibi zorluklarla mücadele etmiştir? Bu sorulara film cevap verecek ama ben pek de bilinmeyen bir takım özelliklerini kaleme almak istiyorum. En yalın haliyle Sultanı özetlemek istersek eğer, şunları söylemek lazım:
Ömründe bir tek vakit namazı kazaya kalmamış, 15 yaşından itibaren 76 yaşında ölene kadar bir kere bile yere abdestsiz basmamış bir iman heykeli… Sabah yatağından kalktığında Kerbela toprağından pişirilerek yaptırdığı tuğla ile “teyemmüm” alır, o abdest ile lavaboya gider ve orada su ile abdestini tazeler… Her sabah beşte kalkar ve yaz kış demeden soğuk su ile duş alır ve güne öyle başlarmış. Gece namazları ömrü boyunca terk etmediği sünnetlerden…
Almanya İmparatoru 2. Wilhemm; “ Allah her yüzyılda bir bu dünya üzerine 100 gram “siyasi beyin” gönderir. Bu yüzyılda da dünyaya 100 gram siyasi beyin göndermiştir. Bu 100 gram beynin 90 gramını Abdülhamid’e, 5 gramını bana geri kalan 5 gramını da diğer ülke liderlerine dağıtmıştır.” Demekten kendini alamayacaktır. İngiltere’ye ister casusluk faaliyeti deyin ister başka bir şey ama Sultan amblemi halâ bayrağımız olan “Portsmouth Fc” isminde bir futbol takımı kurdu.
Japonya ile başlatılan dostluk faaliyetlerinin bir nişanesi olarak bizzat sultan tarafından Japonya’ya Ertuğrul isminde bir vapur gönderilir. Bir şekilde gemi batar ama gemide çok enteresan bir eşya vardır. Bir robot. Evet yanlış okumadınız robot ülkesi Japonya’ya sultan “Alamet” isminde dini anlatan ses kayıtları ile dolu bir robot göndermiştir.
Kuduz mikrobunu bulan Luisse Pastör’le ciddi mektuplaşmaları var. Diyor ki Ulu Hakan; ”Gel İstanbul’a yerleş Fransa’da aldığın maaşın 3 katı, yaşadığın evin 3 katı, ne istiyorsan her şey emrine amade. Yeter ki gel İstanbul’da çalış. Pastör diyor ki;
“Ben Fransız milliyetçisiyim ve ülkemi çok seviyorum. Gelemem. Ama en sevdiğim asistanımı size gönderebilirim.”
Asistan geliyor ve İstanbul Fatih’te bir “Kimyahane” kuruyor. Ve burada Biyolojik araştırmalar yapılıyor ve Çiçek aşısı o günlerde bu laboratuardaki çalışmalar sayesinde uygulanmaya başlanıyor. Ulu hakan bu asistanın gelmesi şerefine Pastör’e ciddi maddi yardım yapıyor. Pastör de sultanın gönderdiği bu para ile dünyanın ilk Çiçek aşısı laboratuarını kuruyor. Bu laboratuar halen Paris’te faaliyettedir.
Uçağı 1905’te bulan Wayt kardeşlere açık davet mektubu gönderiyor. Ama mektup bilinmeyen bir sebepten ötürü muhataplarının eline ulaşmıyor. Kim bilir o mektup ulaşsaydı bu bilim adamları uçak konusundaki çalışmalarını İstanbul’da Sultanın gözetiminde ve himayesinde yapılacaktı. Dolayısıyla tarihi seyir bambaşka olacaktı.
Bu yazı sayfalarla bitmez. Ben sadece merak uyandırdım. Gerisi Abim Orhan Efendi’nin danışmanlığını yaptığı Payitaht Abdülhamid filminde…
Yorumlar8