Ey Amerikan Köpeği, Fahreddin Paşa Medine’yi Korurken Deden Neredeydi?

  • GİRİŞ21.12.2017 07:27
  • GÜNCELLEME22.12.2017 07:34

Geçenlerde, Osmanlı’ya ihanet eden Şerif Hüseyin, oğulları Abdullah ve Faysal’ın başını çektiği, “Ümmete İhanet Şebekesinin” bugünlere kalmış artıklarından bir ümmet düşmanı Osmanlı’nın ve Ümmetin göz bebeği, son ana kadar Hicaz’ı düşmana vermeyen Medine Müdafii, Çöl Kaplanı Fahreddin Paşa için ileri geri konuştu.

Bu zavallı mahluka, babası her ne kadar Abdullah El Zayed Bin Nahyef demişse de onun bizdeki adı başka, bambaşka ama burada onu yazmayalım…

Tasmasının ucu, başta ABD olmak üzere bütün İslam ve Ümmet düşmanlarının elinde olan bu zavallı, belli ki kahraman ve yiğit Fahreddin Paşa’yı tanımıyor.

O halde bize tanıtmak düşer;

Yıl 1918. 30 Ekim. Osmanlı devleti, Mondros Ateşkes Anlaşması’nı İngiltere, Fransa ve İtalya bloğuna karşı yenik taraf olarak imzalamıştır. Bütün cephelerde savaş durmuş, Osmanlı birlikleri, anlaşma şartları gereği gibi silah, cephane ve teçhizatlarını işgal kuvvetlerine teslim etmeye başlamıştır. Bu maddeye, koca Osmanlı Ordularından büyük büyük paşalar içinde Yalnızca iki komutan uymamış ve ordusunu dağıtmayarak Mondros’a karşı çıkmış, direnişe devam etmiştir.  

Hemen bu paşalardan biri Mustafa Kemal Paşa değil mi? Dediğinizi duyar gibiyim. Hayır değil. Bu büyük şanlı vatan evladı komutanlar, “15. kolordu kumandanı büyük asker Kazım Karabekir Paşa” ile “Mekke-Medine Kahramanı nam-ı diğer “Çöl Kaplanı” Fahrettin Paşa”dır.

Fahreddin Paşa önderliğinde Mukaddes beldeyi canı pahasına müdafaa eden Medine Seferî Kuvvetleri, verilen “silah bırak ve teslim ol” emirlerine rağmen teslim olmamış, düşmanla mücadeleyi açlığa, fakirliğe, ilaçsızlığa, yemeksizliğe ve bütün imkânsızlıklara rağmen son ana kadar sürdürmüş, tek tek ölmüş ama mukaddes emaneti vermemiştir.

Düşman tarafı panik içindedir. Medine’yi muhasara eden Şerif Hüseyin’in oğlu Abdullah, uzayan bu savunma sürecinden dolayı tedirgindir. Ne var ki, Hicaz seferî kuvvetler kumandanı ‘Çöl Aslanı’ lakaplı Fahreddin Paşa, teslim olmamakta, ‘Peygamberin kutsal mevkiini çapulculara ve İngiliz yalakaları olan Arap görünümlü hainlerin himayesine terk etmem’ diye, diretmektedir.

Beş ay, tam beş ay boyunca direnir Fahreddin Paşa..  Medine’ye ulaşan tek ikmal yolu olan demiryolu tahrip edilmiş, destek kesilmiştir. Erzak azalmış, hastalık ve açlık baş göstermiştir. İşte gıda stoklarının tamamen tükendiği yenecek yarım dilim ekmeğin bile kalmadığı bir dönemde çaresizlik içinde bulunan ama kriz yönetimini çok iyi bilen Paşa, çekirgenin faydaları üzerine bir tamim yayınlamış, askerleri çekirge yemeye özendirmek için

önce kendisi çekirge yemiş ve sonra haftalardır yemek yemeyen askerlerine;

“Evlatlarım aç kaldınız biliyorum. Ben de açım… Size bir tavsiyem var. Ben çekirge yedim çok lezzetli. Aç kaldığınız vakit siz de çekirge yeyin” demiştir.

O bölgede pek de bulunmayan ve kızartıldıktan sonra tavuk etine benzeyen çekirge, Allah’ın bir hikmeti olarak o andan itibaren sürüler halinde bölgeye hücum etmiş haftalardır boğazlarından bir lokma geçmeyen askerlerin doymasına vesile olmuştur. Öyle ki görgü şahitlerinin anlattıklarına göre normalde pek de fazla görülmeyen çekirgeler, o günlerde o kadar fazlalaşmış ki askerler tavaları havaya kaldırsa içleri çekirge doluyormuş.

Şerif Hüseyin, 5 Haziran 1916’da ayaklanmış, Medine’ye kadar ilerlemiş ve orada Fahreddin Paşa komutasındaki Hicaz seferi kuvvetleri tarafından durdurulmuştur. Şerif, Medine’yi ele geçirip, ‘Haşimiye Hükümet’ni ilan etmek istemektedir. İngilizler, Arap aleminde Şerif’in Hilafetinde bir İslam imparatorluğu kurma sözü vermişlerdir.

Fahreddin Paşa, kuvvetlerinin başında fiilen harbe katılarak asilerin baskınlarını püskürtür, İngiliz ve Fransızlardan aldıkları altın, silah ve erzaklarla mücehhez çapulcuları yener ve Medine’yi kontrol altına alır. Haziran 1916’dan Ocak 1919 tarihine kadar müdafaa eder. Mütarakeye rağmen son askeri, son mermisi, son ümitleri, ve bileğindeki son gücü tükeninceye kadar beş ay daha direnir.

İşgale karşı direniş gücünün azaldığını ve bölgenin her an bir İngiliz işgaline maruz kalacağını anlayan Fahreddin Paşa, Abdülhâmid Han tarafından yapılan Hicaz Demiryolunu kullanarak 1917 senesinde Mekke ve Medine şehirlerinde dağınık halde bulunan ve Peygamber Efendimizden, onun şanlı ashabından kalma ne kadar emanet varsa hepsini vagonlara doldurur askerleri de bu trene muhafız yapar ve İstanbul’a gönderir.

Bu tren, bu hat üzerinde Medine İstanbul seferi yapacak olan son trendir. Bugün Topkapı Sarayı’nın “Has Oda”sında sergilenen ve hergün binlerce ziyaretçi tarafından ziyaret edilen Mukaddes Emanetlerin bir kısmı 1517 Ridaniye Seferi’nden dönerken Yavuz Sultan Selim Han tarafından getirilmiş, bir kısmı ise Fahreddin Paşa tarafından 1917’de bu son sefer ile düşman eline geçmesin diye İstanbul’a gönderilmiştir. Biz bu mübarek ve destansı insana ne çok şey borçluyuz böyle…

Sonunda, Halifenin bizzat kendisine yazılı olarak emir vermesini teslim olmak için şart koşar. Yanındaki bazı zabitlerinde ihanetiyle Paşaya bir oyun kurulur ve 13 Ocak 1919’ da Paşa teslim alınır. 

Fahreddin Paşa, kılıcını ve silahını teslim etmez, Hz. peygamberin mescidine, Hz. Fatıma’nın kabrine emanet eder. Ve bir İngiliz destroyeriyle Mısır’a götürülüp hapsedilir. Oradan Malta’ya götürülür ve 1921 yılında serbest kalır. Oradan Anadolu’ya geçerek her şerefli subayın yaptığı gibi Milli Mücadeleye katılır. 

Kazım Karabekir komutasındaki Kars 12. Fırkası ile Sakarya’ya doğru yola çıkar. 26 Ağustos’ta başlayan ve 9 Eylül’de biten  Başkomutanlık Meydan Muharebesine ordu komutanı olarak katılır. 1922 yılında dört yıl süreyle Afganistan’a elçi olarak atanır. Hint Müslümanların Milli Mücadeleye yardımı için çaba gösterir. 1926’da Anavatana döner. 1948’de İstanbul’da vefat eder.   

1945 senesinde Ankara caddelerinde bir subayı ile karşılaşır. Subay Fahrettin Paşa’ya hürmet eder ve hatırını sorar. Sonra der ki ; “Paşam Milli Mücadelede basit bir birliğin başında bulunanlar bile hatıralarını yazıp zengin oldular. Sen ki koskoca bir orduya senelerce kumandanlık yaptın. Niçin hatıralarını yazmıyor ve zengin olmuyorsun.” Bunun üzerine Fahrettin Paşa şu destansı cevabı verir; “Evladım biz reklam peşinde değiliz ve hiç olmadık. Vatan uğrunda yapılması gereken bir mücadele vardı, biz de onu yaptık. Abartmaya gerek yok” İşte mertlik, İşte delikanlılık ve işte erkeklik…

 

Çöl Kaplanı, gönlümüzün yiğidi, Büyük Mücahid Fahreddin Paşa

Yorumlar18

  • Yaşar ÜRKMEZ 6 yıl önce Şikayet Et
    19 aralık 2017 tarihli yazının devamını bekliyoruz
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Dilek Kale. 6 yıl önce Şikayet Et
    Yatiklari yer nurla dolsun mekanlari cennet olsun insaallah.Allah sizdende razi olsun hocam dua ile kalin saglikli kalin .
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • enver 6 yıl önce Şikayet Et
    bu kahramanlıklar çoktur tarihimizde ancak bizler bilmiyoruz. Kut-ül amare de olduğu gibi başımıza bir musibet geldikten sonra ortaya çıkan gerçekler. neden daha önceden öğretilmiyor. bir engel mi var? hiç olmaz ise bundan sonra müfredatımıza girsin de çocuklarımız öğrensinler atalarını. şimdiye dek öğrenmememin acısını yüreğimde hissediyorum. Filistinli çocuklara soruyorlar; israilin başkenti neresidir diye? cevap: İsrail diye bir devlet yok... hiç bir çocuk farklı bir cevap vermiyor? sonra kalkıyoruz milli olamıyoruz diye. Ne demek istediğimizi anlıyorsunuz. bilmeyenlerinde yazınızı bir solukta okuduklarını hissediyorum. sağlıcakla kalınız.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Resat 6 yıl önce Şikayet Et
    Onlar Rablerinin hep kendileriyle birlikte oldugundan emindiler.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Adam 6 yıl önce Şikayet Et
    Rabbim şefaatlerine nail eylesin .Size çok teşekkür ediyoruz Hocam,kıymetli yazılarınız için .
    Cevapla Toplam 4 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat