Cahilce Bir İddia; Menemen’de Kubilay1ı Dinciler Öldürdü “2”

.

  • GİRİŞ26.12.2017 07:30
  • GÜNCELLEME27.12.2017 07:18

Esrarkeş mehdi ve ekibi sabah namazını Müftü camii’nde cemaatle birlikte kılıyorlar. Namaz biter bitmez cemaat henüz yerlerinden dahi kalkmadan Nalıncı Hasan camideki Yeşil Sancağı alıyor. Giritli Mehmet “mehdiliğini” burada ilan ediyor. ve buna delil olarak da kıtmir adını verdikleri yanındaki köpeği gösteriyor.[1] 

Camiden çıkıp belediye meydanına varmadan bu şuursuz ve maşa olan kafileye beş kişi daha katılır ve meydana ulaşırlar. Camiden alınan yeşil sancak bir çukur kazılarak meydanın ortasına dikilir. 

Karakol Komutanı Yüzbaşı Fahri’ye haber verir. Yüzbaşı olay yerine gelir.

“- Ne istiyorsunuz? Buradan derhal dağılın” der. Giritli Mehmet cevaplar;

“-Ben mehdiyim! Şeriatı ilan ediyorum! Bana kimse karşı koyamaz! Çekil karşımdan! 

Yüzbaşı sessiz ve uysal bir şekilde çekilir. Alaydan asker istemekle yetinir. Alay da askerliğini yapmakta olan öğretmen Kubilay’ı çok küçük bir müfreze ile gönderir. Gönderir fakat, KUBİLAY’DA SİLAH, ASKERLERİNDE MERMİ YOKTUR.. kurbanlık koyun gibi adeta ölüme sürülürler.

Hadiseye askeri savcının notlarından devam edelim:
“… İhtiyat zabit vekili Kubilay Bey, süngü takmış askerlerini belediye meydanındaki kahve önünde bıraktıktan sonra, kendisi öne atılarak asilere dağılmalarını söylüyor ve mehdilik taslayan Giritli Mehmet’i kolundan tutarak çekiyor. Buna Giritli Mehmet silah atmak suretiyle karşılık veriyor ve zabit vekili Kubilay Bey’i ağır bir surette yaralıyor.”
        “…Yaralı Kubilay Bey’in oraya düştüğünü gören mehdi Giritli Mehmet, askerlerin kaçmasından ve halkın el çırpmasından ve bu suretle kendisine gösterilen yardımdan cüret alarak ortalığa bir dehşet havası salmak için bir anda cinai bir rol yapmak istiyor. Sanıklardan Ali oğlu Hasan’ın torbası içindeki bıçağı aldıktan sonra Şamdan Mehmet’le birlikte yaralı Kubilay Bey’in yanına gidiyor. Bıçağı ile bu vazife kurbanı Türk delikanlısını bir koyun boğazlar gibi boynundan keserek başını alıyor.”[2]
Esrarkeş mehdi, zavallı yedek subayın bağ bıçkısıyla başını kesmekle kalmıyor, tam da delilere has bir canilikle avucuna doldurduğu kanı içiyor. Zavallı asteğmenin kesik başının tepesine geçirildiği bayrak yakındaki bir bakkaldan satın alınan bir iple elektrik direğine bağlanıyor. Mahkemenin adaletine bakınız ki, bu ipin kendisinden alındığı ve bunun dışında hadise ile uzaktan yakından hiçbir alâkası olmayan Yahudi esnaf Hayim oğlu Josef’te idam ediliyor.
Bu esnada alaydan gelen askeri müfrezeler Menemen’in etrafını sarıyorlar. şehrin etrafını saran tepelere, toplar, makineli tüfekler yerleştiriliyor. Yani şehir kuşatma altına alınıyor. Dört bir taraftan şehir meydanına ateş başlıyor. Adeta Menemen işgal edilmektedir. Saatlerce ağır ve hafif silahlarla şehir kalbura çevriliyor. Giritli ayyaş Mehmet, Şamdan Mehmet ve Sütçü Mehmet oracıkta makineli tüfeklerle delik deşik oluyorlar. Alnından yaralanan asi Mehmet Emin yaralı yakalanıyor. Kafası son çektikleri esrardan dolayı halâ dumanlı olan asi, yarı baygın bir halde ipe sapa gelmeyen laflar ediyor:
“…Beni ateşe atsanız da İbrahim Peygamber gibi yanmam ulan. Ölen arkadaşlarım dirilecek, hayatımızı Kıtmir kurtaracak!”[3] 
Savcılık tutanağında esrar, ayyaş, serseri, zalim, katil gibi sözlere yer verilip bir tane
bile dini bir argüman kullanılmamışken olaydan bir hafta sonra 1 Ocak 1931 tarihinde TBMM
de Başbakan İnönü resmi açıklamayı yapar. Açıklamanın içinde geçen “din”, “laiklik”, “Şeriat” “derviş” kelimelerinden  Ankara’dakilerin kimi hedef almak istedikleri anlaşılmıştır. Hedef yine mazlum ve mağdur Müslüman halk ve onun saygı duyduğu dini şahsiyetlerdir. İşte meşhur “Menemen Olayı” mahkeme zabıtlarına göre budur. Olay bu kadardır ama sonuçları bu kadar değildir, ve bir sürü soru vardır cevaplanması gereken…
1-      Kubilay ve askerlerinin üzerinde neden mermi ve silah yoktu?
2- Ayyaş Mehmet ve  adamlarının banka hesaplarına iş bitiminde kim ne kadar para yatırmayı vaat etmiştir?   Olay günü ölü numarası yapıp yaralı olarak yakalanan Mehmet Emin’in şöyle dediğini olaya şahit olanlar nakletmiştir; “Hani bize para vereceklerdi? Bu ne iş?[4]
3- İsyancılar ile konuşup şehri terk eden ve Kubilay’ı asilerle baş başa bırakan Yüzbaşı Fahri’ye bu hareketinden dolayı ceza verilmiş midir? 
            4 Olaya müdahale etmeye çalışan askerlere Yüzbaşı Fahri neden bu işe karışmayın bu iş sizin bildiğiniz gibi bir iş değil dedi?
5- Nasıl oluyor da hadisenin üzerinden daha saatler geçmesine rağmen iktidara yakın gazetelerde hadise en ince teferruatına kadar olayı soruşturan savcının bile bilmediği detaylarıyla yayınlanıyor?[5]
            Sayfamız bu kadara müsaade ettiği bitirmek zorundayız ama bilinsin ki Menemen ve Asteğmen Kubilay meselesinde bu daha başlangıç….
 
            MUHABBETLE…
 
 

 

 

 

 

[1] Askeri Savcının Mütalaasından, Kemal Üstün, s.65.

[2] Kemal Üstün, Askeri Savcının mütalaasından, s. 68-69

[3] - Milliyet, 26 Aralık 1930.

[4] Necip Fazıl Kısakürek, Son Devrin Din Mazlumları, s. 144-145

[5] Yeni Asır Gazetesi, 24 Aralık 1930.

 

Yorumlar4

  • BÜLENT DUMAN 6 yıl önce Şikayet Et
    allah razı olsun
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • MURAT 6 yıl önce Şikayet Et
    niye cahilce, 15 temmuzda milleti tanla ezdirenler de din adına ahkam kesmiyorlar mıydı dinci değiller miydi? dinci diyorum dikkat edin..Dini çıkaır için kullanan insan demek, müsliman demiyorum..ebu cehilde kendi çapında bir dinciydi, ama müsliman değildi..
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Semih 6 yıl önce Şikayet Et
    Gerçekleri öğrenmeliyiz.Çok güzel teşekkürler.
    Cevapla Toplam 8 beğeni
  • sedat gülmez 6 yıl önce Şikayet Et
    muhabbetin bol birlikte olsun,sağlıcakla...
    Cevapla Toplam 7 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat