Chopin’in Ölüm Marşı Yerine Itri’nin “Tekbir”i Ne İfade Eder?

  • GİRİŞ09.01.2018 07:21
  • GÜNCELLEME10.01.2018 07:05

            Canını ve yarınını kendisini büyüten vatanı için bir an olsun düşünmeden feda eden aziz şehidimin nâşı, Ağustos 2017’den beridir bu memlekette, minarelerinden ezanın günden beş defa semalara karıştığı bu memlekette, “gavurun” Şopen’inin bestelediği “Ölüm Marşı” ile değil, Buhurizade Mustafa Itri Efendi’nin bestesi olan “Tekbir” ile kalabalıkların arasında son defa yiğitçe arz-ı endam etmektedir.

            İçişleri Bakanlığı’nın 81 ilin valiliğine bu konuda gönderdiği yazı ile bu uygulamaya geçildi. Şopen’in marşı yerine Tekbir’in icra edilmesi talimatı verildi ve Tekbir bando ile ilk defa Şehid Jandarma Uzman Onbaşı Muhammed Meriç’in cenazesinde çalındı.

Şopen denilen bize, coğrafyamıza, tarihimize ve kaderimize fersah fersah uzak olan  Fransız müzisyenin  marşı, resmî olarak ilk defa 3 Aralık 1932’de Ankara’da vefat eden milletvekili ve Bektaşî büyüklerinden Samih Rifat’ın ertesi gün yapılan cenaze merasiminde icra edilmişti.

Bu çok önemli bir gelişmedir. Zira, 1710’larda veda eden Bestekâr Buhurizade Itrî’ye ait olan “Tekbir” tamamen “bize” her şeyi ile “bize ait”, ve herkesin bildiği ve hemen her cenazede terennüm edilen bir eser idi. Hattâ Murat Bardakçı’nın aktardığına göre Son Halife Abdülmecid Efendi Tekbir’i orkestraya uyarlamıştı.

Peki, askeri ve tören protokol kurallarına göre “devrim” gibi bir karar olarak algılanan bu karar bize ne ifade ediyor?

Çok şey…

Yani çok şey ifade etmeli.

Peki neyi;

-Ülkeyi 1923’den beridir yöneten statükonun yıkıldığını,

-Halk plajları doldurdu, vatandaşa yer kalmadı diyen neseb-i gayri meşru zihniyetin bittiğini,

-Öküz Anadolulu sen isterim vergi verirsin,  çağırırım askere gidersin diyen aciz mahlukların özendiği medeniyetin mağlup olduğunu,

-Benim oyumla, çobanın oyu aynı olmamalı diyen şuursuz, sesi çok çıktığı için çokmuş gibi gözüken zavallı azınlığın bittiği noktayı,

-Girdiği bir yarışma sonucunda dereceye giren AŞIK VEYSEL’i kıyafetinden dolayı,

“Seni bu kılıkla Ankara’ya alamayız. Ankara’nın görüntüsünü bozarsın” diyen ve oluşturdukları zümreinin isminde “HALK” ibaresini bulunduran bu topraklara çok uzak olanların bittiği noktayı,

-“Hilal”in temsil ettiği medeniyetin “Haç”ın temsil ettiği işgalci zihniyeti yendiğini,

-Hira Dağı’nın çocuklarının Olimpos Dağı’nın çocuklarını alt ettiğini, 

-Bizzat Başkomutanı tarafından kendisinden vatanı kurtarması istendiğinde hiç çekinmeden 15 Temmuz akşamı yollara düşen “Göbeğini kaşıyan” “bidon kafalı” “makarnacıların”, kendisine bu isimleri takan ve kendisini bu ülkenin aslî unsuru, geri kalanı ise aciz yaratıklar gibi gören “zengin taife”ye karşı kazandığı ikinci bir zaferdir.

Birinci zafer mi nedir?

Asıl makarnacının kim olduğunu bizzat dünyaya göstermek…

Zira, memleketi savunmak için ölümüne sokağa çıkan o yiğit adama makarnacı diyen zengin ukala o gece bankamatik kuyruklarında ve marketlerde makarna kuyruklarında sabahladı.

Dolayısı ile dost düşman tüm alem gerçek makarnacı kim gördü.

Şimdi daha iyi anlaşıldı mı; Şopen’e karşı Itri Efendi ne ifade ediyor?,,,

Yorumlar6

  • çapanoğlu 6 yıl önce Şikayet Et
    Ahmet hocam Allah razı olsun sizlerden Müslüman olmayan bizleri insan yerine koymayan insancıklar gelsin bu yazınız...
    Cevapla
  • ozkayalar 6 yıl önce Şikayet Et
    kalemine saglık.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • sonosmanlı 6 yıl önce Şikayet Et
    Eyvallah üstat
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Uhud nakliyat. 6 yıl önce Şikayet Et
    Hislerimize tercüman oldunuz, sagolun. . .
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • AKINCI 6 yıl önce Şikayet Et
    Allah razı olsun. Mükemmel bir yazı...
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat