İnsan Ruhunun Başkenti İstanbul

  • GİRİŞ29.03.2018 06:51
  • GÜNCELLEME30.03.2018 07:44

Cennet mekan Sultan Abdülhamid Han ile İngiltere’ye karşı müttefik oluşturarak içinde büyük Osmanlı’nın da bulunduğu yeni Avrupa politikasını belirlemeye çalışan Alman İmparatoru 2. Wilhelm 1898’de İstanbul’a geldiğinde Abdülhanid Han’ın şeref konuğu olarak uzun süre İstanbul’da kalır ve eşi ile birlikte bu şehre olan hayranlığını gizleyemez ve der ki;

“İstanbul, ah İstanbul… eminim Allah İstanbul’u cennetten bir köşe olarak yaratmıştır. [1]

 

 

            İstanbul’un bugününü yaşayanlar olarak bizler İstanbul’un ruhu ile duygusu tarihi, taşı, hikayesiyle değil galiba sosyal medyadan paylaşacağımız fotoğraf karesinin içindeki görsel güzelliklerle ilgileniyoruz. Bu da İstanbul’u galiba bir kez daha öldürüyor.

            Elindeki bilmem ne marka ve binlerce liraya alınmış fotoğraf makinesi ile orayı burayı çekerek ve teknolojiyi kullanıp hadiseyi daha bir jan janlı hale getiren dostlar siz ne yapıyorsunuz? 

İstanbul o elindeki fotoğraf makinesinin deklanşörü ile yakaladığın ve esasında tanımadığım manzara değildir. Gerçekten İstanbul’u bilmek ve soluduğun havayla ciğerlerine çekmek mi istiyorsun? O halde;

İstanbul’da erguvan zamanı boğazda Kuru Çeşme’de , Vaniköy’de, hisarlar’da, Papaz Korusu’nda, Mihrabat’ta seyre çıkmak, Salacak sırtlarında, Bebek tepelerinde, Hisarların sırtında bu aziz ve kadim şehre bir tepeden bakmak, Çengelköy’de Kız Kulesi açıklarında Kumkapı’da yazın sandalla istavrit, Eylüllerde ise lüfer avına çıkmak, artık o şirket-i Hayriye’nin o eski yandan çarklı vapurları kalmasa bile denizcilik işletmelerinin boğaz hattında çalışan bir vapuruna binerek şöyle Eminönü’nden kavaklara gitmek Fenerbahçe’de, Kalamış’ta, Moda’da, Topkapı Sarayı üzerinden şöyle kızara kızara güneşin batışını seyretmek, Ağustos ayında Kanlıca körfezinden Yesari Asım’dan;

“Yok başka yerin lütfu ne yazdan ne kıştan,

  Bir taze bahar almaya geldik Kalamış’tan”

Şarkısını dinleyerek mehtaba çıkmak, mayıs ayında Çubuklu Hidiv Kasrı’nın boğazı gören bahçesinde elindeki çayla bülbül dinlemek,

Kasım ayında Emirgan Korusu’nda paltonun kulaklarını kaldırarak üşüye üşüye saka kuşunun melodilerine kulak vermek, hala kalabilen birkaç İstanbul konağında, bahçesindeki mor salkımların izlerini araştırmak,

Baltalimanı sahilindeki o tarihi manolyaların bir yaz sonu kokusunu duyuvermek, yine Baltalimanı’nda bulunan Beyzade Abdurrahman Sami Efendi’nin konağına bakarak oradan Anadolu’ya kaçırılan askerî cephaneyi ve milli mücadeleyi düşünmek,

Yedikule Zindanları’ında boğularak öldürülen Genç Osman’ın balta ile kırılan kürek kemiğindeki acısını zindanın binlerce senelik drama şahitlik yapan ve hala çığlıklar atan o soğuk zindan duvarlarındaki nemi ciğerlerine kadar çekerek hissetmek,

Ramazanda Üsküdar’da Atik Valide Camii’ni, Kocamustafa’da Sümbülefendi’yi Fatih’te Hırka-i Şerif’i ziyaret etmek, mutlaka bir sabah yahut bir cuma namazını Eyüp’te, bayram namazını ise Süleymaniye’de kılmak,

Beyazıt’ta, Fatih’te Kur’an-ı Kerim’i en iyi tilavet eden bir imamı, bir mevlitte Kani Karaca’yı duymak,  segâh bir akşam ezanını da mesela Fenerbahçe Camii’nde Yunus Balcıoğlu’ndan dinlemek,

Muharrem ayından bir Bektaşi-alevi cemevinde aşura pişirilmesine, aynı işlemin Safer ayında bir cerrahi tekkesinde yapılmasına, Bağlarbaşı İlahiyat Fakültesi Camii’inde Enderun usulü cumhur müezzinlikle, ya da Tophane’deki Kılıç Ali Paşa Camii’nde hatimle bir teravih namazına katılmak,

Üsküdar’da Seyit Ahmet Deresinde, Halkalı’da Caferilerinden Mersiye, Tophane’de

Kadirhane Tekkesi’nde Mir’aciyye okunmasına şahit olmak, Galata Mevlevihanesi’nde

sema seyretmek sizin için her sene yapma ihtiyacı duyduğunuz genel bir gelenek olmuşsa siz İstanbul olmuşsunuz demektir. [2]

 

Şimdi o elinizdeki binlerce liralık fotoğraf makinelerini bırakın da gerçekten İstanbul’da İstanbul olun ve kıymetli hocam İlber Ortaylı’nın dediği iki İstanbul’da yaşamayın İstanbul’u yaşayın…

 

 

[1] Necip Fazıl Kısakürek, Ulu Hakan Abdülhamid Han,  s. 144

[2] Haluk Dursun’un İstanbul’da Yaşama Sanatı isimli esrinden ilham alınmıştır.

Yorumlar3

  • bozkurt 6 yıl önce Şikayet Et
    istanbul sahtekar ve haksızlarla dolu
    Cevapla
  • Gayyur 6 yıl önce Şikayet Et
    Çok istemiştim şahsen İstanbul'da okumayı, İstanbul'u tanımayı, İstanbul'u yaşamayı.. Nasip Konya oldu. O da bir teselli.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Nizam Kul 6 yıl önce Şikayet Et
    Ahmet Bey Kardeşim, Bir İstanbul aşığı olarak yazıların yüreğimizi titretti. Çok teşekkür ederim
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat