Muharrem İnce’nin Partisi CHP’nin Ramazan Mahyalarını Gördünüz mü?

.

  • GİRİŞ17.05.2018 07:38
  • GÜNCELLEME18.05.2018 07:24

İki gün önce buruk ve hüzünlü bir Ramazan-ı Şerif ayına girdik. Sevinmemiz gerek değil mi? Zira Allah’ımızın içine Kur’an-ı Kerim’i sakladığı Kadir gecesini koyduğu bir aya girdik ama sevinemiyorum. Allah affetsin sevinemiyorum. Daha dün Filistine’de şehidim ve yaralım varken sevinemiyorum.

Ama Allah’u Teala lütfetti ve Ramazan Ayı ile bizi şereflendirdi. Çok şükür. Ramaza’a ait bazı gelenekler var hem de yüzyıllarca öncesine ait. Bunlardan biri minareler arasına “aforizma” niteliği taşıyan yazıların bulunduğu “MAHYA”ların asılması.

 

 

Ramazan aylarında şehir meydanına hakim ve en az iki minaresi olan büyük camilerin minareleri arasına asılan ışıklı yazı yani “Mahyâ”, Osmanlı insanının İslam medeniyetine bir hediyesidir. Zira İslam coğrafyası içerisinde sadece Türkiye’de bulunmaktadır.

Ramazanın ruhuna uygun veciz sözlerin yazılı olduğu kandillerin asılmasıyla başlayan mahya geleneğinin İlk ne zaman çıktığına dair rivayetler çeşit arz etmesine rağmen kaynaklar genel olarak Sultan İkinci Selim Han’dan sonrasını göstermektedir.

Sultan İkinci Selim döneminde, mübarek gecelerde, büyük camilerin minarelerinde kandil yakıldığına dâir rivayetler vardır. Kanuni’nin torunu, İkinci Selim’in oğlu Sultan Üçüncü Murad zamanında, Şubat 1588’de, Berat, Regaib ve Mevlid gecelerinde de kandiller yakılması için ferman çıkarılmıştır. Belki de kim bilir bu tarihten sonra havanın kararmasına müteakip minareler arasında kandiller yakıldığı için bu mübarek geceler Berat Kandili, Regaib Kandili, Mevlid Kandili şeklinde isimlendirilmiştir.

Osmanlı’nın dünyaya ferman okuduğu yıllarda cami mahyalarında yazan yazılar imparatorluğun hakim olduğu güce ve hakimiyete dair yazılardı ve genelde; 'Fetih suresinin ilk ayeti, 'Maşallah', 'Bismillah', 'Leyle-i Kadir', 'Hoş geldin yâ Ramazan', 'On bir ayın sultanı', 'El-Firak', 'Elveda', gibi dini mahiyette ifadeler yer alırdı. En meşhur mahyalar ise Süleymaniye Camii'ne kurulurdu. Fakat memleketin içinde bulunduğu sosyolojik ve tarihi gerçekler değiştikçe bu mahyalardaki mesaj içerikli yazıların muhteviyatı ve konusu da değişti. Mesela Millî Mücadele yıllarında uzun süre devam eden savaşlar ve bunun doğurduğu ekonomik sıkıntı, savaşlar boyu artan şehitlere bağlı olarak sayıları çoğalan yetimler mahyaların ana konularıydı. “Yetimleri Koru, Şehitlere Fatiha, Hilal-i Ahmeri Unutma, Muhacirlere Yardım” gibi mahyalar o günlerde en çok kullanılan mahya yazıları olmuştur[1]. Sosyolojik olarak bu mahyalar bize Türkiye’de siyasi durum, toplum ve din kavramlarının ayrılmaz bir bütünün parçaları olduğu mesajını da bizlere vermektedir.

Laik Devletin Propaganda Aleti Camiler

Fakat, 1923’de cumhuriyetin ilanından sonra devlet mekanizması her şeye olduğu gibi cami mahyalarına da el attı ve halkına vermek istediği, ezberletmeye çalıştığı “dogma”ları sanki dini bir vecibeymiş gibi cami minareleri arasına asılan bu yazılarla ayet-hadis mukabilinde vermeye çalıştı. “Müslümanlar Cumhuriyetperverdir” O günlerde kullanılan mahyalardan sadece bir tanesidir. Devlet cami mahyalarına varana kadar her şeyi propaganda malzemesi olarak kullandı ama ortada çok ciddi bir sıkıntı vardı. Zira bu devlet “Laik”ti ve din ile devlet işlerini ayırması gerekiyordu. Fakat realitede durum hiç de öyle değildi. Devlet olanca gücü ve hacmiyle din kurumları üzerinde hâkimiyetini kurmuştu cami mahyalarına müdahale etmeye kadar… Yani Türkiye’de uygulanan laiklik, Türk tipi bir laiklikti.

“Var  Ol İnönü ve “Atatürk” Yazılı Mahyalar

Tek-parti döneminde her ne kadar `lâiklik` din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak tanımlansa da, siyasetin din üzerinde ağır vesayet oluşturmasıyla dini müesseseler hayatın dışına taşınmış, ya da din siyasete alet edilmiştir. Özellikle dini ritüeller siyasallaştırılmış, siyasetin basit birer aracı haline getirilmek istenmiştir. Mesela o günlerde kim ülkeye başkanlık yapıyorsa onun adı sanki halka ulaştırılması gereken dini bir mesajmış gibi mahyalarda yerini alıyordu. Sultanahmet Camii'nin minareleri arasına 'Para biriktir' mahyası, Fatih Camii minarelerine yazılmıştı.

Kısacası Türkiye’nin tek parti rejimi ile idare edildiği yıllarda din siyasete alet edilmiş ve edilirken de bir beis görülmemiştir. Dolayısıyla lâiklik tanımı da mahyalar gibi hava da kalmıştır. O senelerde Laiklik anlamında asıl sorun, dinin devlet işlerine karışması değil, devletin din işlerine karışmasıdır.[2] Hatta “Cumhuriyetin '30. yıl kutlu olsun”, Edirne Selimiye Camii'ne 'Atatürk' ve 'Var ol İnönü' mahyaları bile asıldı.[3]

“Welcome” Diye Bir Mahya Olabilir mi?

1946'da laik olduğunu her fırsatta tekrarlayan Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi İstanbul'a bir "Hoşgeldiniz" mahyası astırmıştı. Ancak ilginç olan, bu mahyanın hangi dilde yazıldığı ve kime hitap ettiğiydi.

Welcome Missouri

Bugün malum bir güruh tarafından aslı esası olmayan bir iftira dillendirilmekte ve hakikatmiş gibi genç nesillere servis edilmektedir. Bu asılsız iftiraya göre Türkiye’yi ABD’nin dümen suyuna sokan ve uydusu yapan güya Demokrat Parti ve başındaki Adnan Menderes’miş. Hâlbuki hakikat hiç de öyle değildir. Yakın tarihe aşina olanlar bilir ki Türkiye ile ABD arasındaki yakınlaşma ve Türkiye’nin ABD’nin yakın çekimine girmesi Adnan Menderes’in Başbakanlığı döneminde Demokrat Parti iktidarında değil, bizzat başında İsmet İnönü’nün bulunduğu ve ülkeyi çeyrek yüzyıldan fazla seçimsiz, sandıksız yöneten tek parti iktidarı yani CHP’dir.

ABD, CHP flörtü öyle bir yakınlığa ulaştı ki, bu aşkın şahidi bizzat Ramazan Mahyaları oldu. Bu sımsıcak dostluk ortamını bir hayli ısıtan olay, Demokrat Parti iktidarından dört sene evvel 1946 Nisan'ında gerçekleşir. Gazeteler günler öncesinden Missouri adlı ABD savaş gemisinin Cebelitarık'tan geçip İstanbul'a gelmekte olduğunun haberleriyle dolup taşar. Amerikalılar sözde 1,5 yıl önce ölen ama savaş sırasında Türkiye'ye getirilemeyen eski ABD Büyükelçimiz Münir Ertegün'ün kemiklerini getirmektedirler. Bunun tamamen bir bahaneden ibaret olduğu, bir süredir Türkiye'ye sarkmakta olan Sovyetler Birliği'ne gözdağı vermek ve bizi ABD koruma şemsiyesi altına almak için geldiği 5 Nisan 1946'yı takip eden günlerdeki şaşaadan ortaya çıkacaktır.

Vesselam…



 

[1] Nebi Bozkurt, `Mahya`, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 27, Ankara 2003, s. 396- 398.

 

[2] Milli Gazete,  13 Eylül 2008, Mahyalarla ilgili yazı.

[3] İsmail Kara, Cumhuriyet Türkiyesi`nde Bir Mesele Olarak İslâm, İstanbul 2008, s. 75- 82, 83.

Yorumlar1

  • Mustafa Erdemir 5 yıl önce Şikayet Et
    Hocam eyvallah bu tür bilgileri sık sık yazın ki gerçekler ortaya çıksın
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat