Fatih Sultan Mehmed Devrinde Bir Garip Tokatlı

  • GİRİŞ26.05.2018 06:04
  • GÜNCELLEME28.05.2018 07:47

Bugün her birimizin kalbinde ayrı ve müstesna bir yer tutan cihan hükümdarı Sultan Mehmed Han ilginç ve çok gariptir ki, yaşadığı devirde pek o kadar sevilmiyordu.

Fatih'in sürekli cihat ve mücadele ile geçen taht süresi boyunca hazineye gerekli para akışı bazen yapılamıyordu. Bu yüzden halkı rahatsız eden ekonomik reform ve tasarruf paketleri  tebayı bazen yoruyordu. 

 

 

Sultan Mehmed Han’ın hayata geçirdiği ekonomik reformlar kendi döneminde büyük tepkilere yol açmıştı. Bununla birlikte yeni toprak düzenlemeleri de bu tepkinin daha da büyümesine yol açtı. Esasen Fatih'in her uygulaması hem toplumdan hem de ilmiye sınıfından tepki ile karşılanıyor, onları huzursuz ediyordu.

Fatih'in ekonomik paketleri halkı zora sokuyor ama kültür politikaları da saray protokolünü ve çalışanlarını zora sokuyordu. Zira padişah genelde çabuk bıkan birisi olduğu için sürekli olarak yeni şeyler öğrenmek ve dinlemek istiyordu. Fatih'in en çok sevdiği aktivitelerden birisi de daha önce duyulmamış ve eski dönemlere ait mitolojileri ve hikâyeleri dinlemekti.

Bu hikâyeleri en güzel acemden gelenler anlatırdı. Dahası bunları beşeri ve fenni ilimlerde de devrin üstüne çıkmış kimselerdi. Bu yüzden Acem'den gelen herkes Fatih nazarında büyük bir saygı ile karşılanırdı. Elbette Acemden gelenlerin böylesi itibar bulması Anadolu'dakilerin pabucunu bir nebze olsun dama attı.

Zira, televizyonun, gazetenin, radyonun, internetin, tiyatronun, sinemanın ya da sosyalleşme adına bugünün insan profilinin elinde bulunan hiçbir enstrümanın bulunmadığı o günlerde  bir kimse Acemden geldiğini söyleyip bir kaçta hikâye anlattı mı, ondan daha rahatı ve makbulü yoktu.

Sonunda bu durumu fırsata geçirmek isteyen bir uyanık çıktı. Bu kimse halis mulis Anadolu'nun bağrından Tokat'dan kopmuş bir Türk idi. Kuvvetle muhtemel ipek ticareti ile uğraştığı için İran'a çok seyahat etti. Farsçayı öğrendi.

Sonrasında İstanbul'a geldi ve kendisini Acem'den gelen Lealî olarak tanıttı. O kadar güzel farsça konuşuyor ve öyle güzel hikayeler anlatıyordu ki, kısa sürede Fatih'in meclislerinde aranan bir kimse oldu.

Her anlattığı heyecan dolu olduğu için kısa sürede Fatih'in musahibi oldu. Elbette bol bol bahşiş ve in'amlarda alıyordu. Öyle ki, diğer Acemden gelenler dahi Tokatlı bu uyanık Türk'ü çekemez oldu.

Ancak bir süre sonra bu kendisini İranlı bir Acem gibi takdim eden bu Tokatlı açık vermeye başladı. Zira Acemden gelenler onu soru yağmuruna tutuyor, açığını arıyorlardı. Sonunda Lealî'nin Acem olmadığı saf kan bir Tokatlı bir Türk olduğu anlaşıldı.

Fatih bu duruma çok kızdı ve hemen gerekli sert uyarılar yapılarak saraydan ve huzurdan kovuldu.

Bunun üzerine Lealî isimli çakma Acem Tokatlı eline kalem kağıt aldı ve;

Olmak istersen itibara mahall
Ya Arabdan yahud Acemden gel

Acemün her biri ki Ruma gelür
Ya vezaret ya sancak uma gelür

Rumda kellelenmesün mü Acem
Oldu bu izzet ile çün ekrem

Gevhere kıymet olmaya kanda
Dürr bahasın bula mı ummanda

Nafe ger itmiyeydi terk i diyar
Olmaz idi cihanda kıymetdar

Dürr anunçün ider Aden terkin
Misk anunçün ider Huten terkin

Her biri itdi çün sılayı vatan
Oldu her birisi ehakk ı neman

Latîfî, Tezkiretü'ş- şu'ara ve Tabsıratüü'n-Nuzama, Haz. Rıdvan Canım, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, Ankara, 2000, sayfa 473-474

 

 

Yorumlar2

  • ??????????? 5 yıl önce Şikayet Et
    Peki ya çeviri????????
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • KUDDUSİ 5 yıl önce Şikayet Et
    şiirin çevirisi olsaydı güzel olurdu,yazı daha bi anlamlı hale gelirdi.
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat