Sultan vahideddin Han'ın vefatından 47 gün sonra defnedildiğini biliyor musunuz?

  • GİRİŞ21.07.2018 07:50
  • GÜNCELLEME23.07.2018 07:20

Villa Manolya, 16 Mayıs sabahına sıradan bir gün gibi uyandı. Artık saray ahalisi parasız da neşeli olabiliyordu. Vahideddin Han, aldığı bir müjdeli haberle köşkün en neşelisiydi, zira kızı Sabiha Sultan’ın üçüncü çocuğu Necla Sultan dünyaya gelmiş, dolayısıyla Vahideddin, bir toruna daha sahip olmuştu.

Vahideddin, o gece akşam yemeğinden sonra bütün kadınlarını, hazinedarlarını, odasına toplamış ve geç vakitlere kadar pek tatlı ve neşeli sohbetlere dalmışlardı. Vahideddin, bu tatlı sohbetleri en hararetli yerinde keserek;

 

 

 ‘…Haydi, yatsı namazını kılınız da geliniz. Sohbetimize yine devam ederiz’ demiş ve kadınlar namazlarını kılmak üzere kalkıp dışarı çıkmışlar.

Bu esnada Vahideddin, daima yanında bulunan ve hizmetlerine bakan son zevcesi Nevzat Hanım’a seslenerek;

 ‘…Biraz safram kabarıyor, bana bir tas getir’ demiş. Nevzad Hanım, derhal leğeni musluğa dökmüş ve acele ile odaya döndüğü zaman Vahideddin’i uzandığı şezlongun üzerinde cansız bulmuştu.”(1)

Vahideddin’in  hayata  veda  ettiği  o  gece Villa Manolya’da olanları, yine o akşam villada kalan ve hadiselerin şahidi olan Tarık Mümtaz Bey’den okuyalım;

"Ben henüz uykuya dalmıştım. Başucumdaki dahili telefon dışarıdaki kuduran fırtınaya tempo tutan çılgın ve sürekli çığlıklarla çırpınmaya başladı. Telefonda; Yetişin! Efendimize bir hâl oldu!.. diye acıklı kadın sesleri haykırıyordu. Doğru Sultan Vahideddin Han’ın bulunduğu odaya girdim."

Vahideddin bir şezlonga uzanmış, cansız bir halde yatıyordu. Sırtında koyu sarı tüylü bir samur kürk vardı. Kır ve hafif kıvırcık saçı, sakalı dikilmiş gibi görünüyordu. Rengini henüz muhafaza eden ve bir ölü çehresini hatıra getirmeyen yüzünün ortasında küçük fakat kemerli bir burun dikkati çekiyordu. Ağzı küçük bir daire şeklinde, derin derin nefes alıyormuş gibi açık bulunuyordu. Gözleri sakin bir uyku halinde bulunduğu hissini veriyor ve kapalı duruyordu. Vücudu buz kesmişti. Prens Sami Bey’in bu ani hadise karşısında uykusu başına sıçramış, kimin yakasına yapışacağını bilemiyordu.

Sultan Vahideddin’in ölümü üzerine kıymetli evrak ve paralarını muhafaza ettiği küçük çekmecesi açıldığı vakit içinden on yedi tane çeyrek Osmanlı altını ile taşları sökülmüş bir Hanedan-ı âli Osman nişanı bulunmuş ve servet namına bunlardan başka hiçbir şeye tesadüf edilmemişti.(2)

Vahideddin’in öldüğünü duyunca kapıya üşüşenlerin başında villaya gönderdikleri malların parasını aylardan beri alamamış olan bakkal Steiner ile manav Morini vardı. Steiner ile Morini’nin alacakları da dahil olmak üzere bütün esnafa borç 60 bin liretti. Onların hemen arkasından icra memurları göründü. Yerlerdeki İstanbul’dan getirilmiş halılardan bütün öteki eşyalara ve ev halkının şahsî mallarına kadar Manolya Villasında ne varsa her şey haciz kapsamına kondu ve odalar mühürlendi. Hatta tarihte eşine hiç rastlanmamış veya rastlanamayacak bir hadise yaşandı; Vahideddin’nin cenazesi villanın giriş katındaki büyük salona indirildi. Ve o salondaki eşyalarla beraber cenaze de haczedildi.

Borçların temizlenmesi tam bir ay sürdü.16 Mayıs 1926 günü vefat eden Vahideddin’in tabutu, bakkal, manav ve diğer esnafa olan borçların ödenmesinden sonra 15 Haziran 1926’da Şam’a nakil için hazırlandı. Cenaze tam bir ay sonra tren istasyonuna götürüldü. Trieste’ye taşınacak, oradan da Beyrut’a giden bir gemiye konacaktı. Ama hiç de bir hükümdara yakışmayacak şekilde.

Sultan Vahideddin Han, sağlığında çocuklarına Selahattin-i Eyyubi Camiin bahçesine gömülmeyi vasiyet etmişti ama, o camiinin bahçesinde boş yer bulunamadığı için aile üyelerinin de müsaadesi alınarak 3 Temmuz 1926 tarihinde, Sultan Selim Camii’nin bahçesine gömüldü.

Evet hangi hain böyle bir son ile gömüldü? Hain olsaydı eğer, çalıp çırptığı malları ile zaten çok zengin biri olacağı için bu tür sefaletlerin hiçbirisini yaşamazdı, etrafındakilere de yaşatmazdı. 1926 senesinin 16 Mayıs günü vefat eden Sultan Vahideddin Han’ın cenazesi, üzerine haciz konduğu için tam bir ay evinden çıkartılamıyor. Daha sonra borçların ödenmesinden sonra tabutun üzerindeki haczin kaldırılmasından sonra 15 Haziran’da trene konuyor, çok meşakketli ve bol aktarmalı bir yolculuktan sonra 3 Temmuz’da gömülüyor.

16 Mayıs’ta ölmesine rağmen tam 48 gün sonra 3 Temmuz 1926’da gömülebilen Vahideddin Han’ın cesedinin artık kokmasından dolayı etrafındakilerin rahatsız olduğu yüzlerinden belli oluyordu.

 

(1)Tarık Mümtaz Göztepe, Osmanoğulları'nın Son Padişahı Vahideddin Gurbet Cehenneminde ., Sf ; 198-200

(2) Tarık Mümtaz Göztepe, Sf; 195-198

 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat