Yalancılar kaybetmeye mahkumdur

.

  • GİRİŞ06.07.2018 07:30
  • GÜNCELLEME07.07.2018 09:07

Seçim startı verilvereilmez emperyalzimin yurt dışındaki saldırı odakları, yurt içindeki yerli ve yabancı uzantıları ve uşakları hep bir ağızdan yalanın, fitnenin ve ihanetin fırtınasını estirmeye çalıştılar. Her zaman olduğu gibi, bundan sonra da olacağı gibi…

Bir yanda medya kanalları, bir yanda internet araçları vasıtasıyla toplu saldırıya geçtiler. Ülkemiz, insanımız, ve bilhasa Cumhurbaşkanımız R.Tayyip Erdoğan aleyhinde kara propaganda ve algı operasyonlarına yöneldiler.

 

 

Yabancı finans ve basın organlarının, uluslararası Kartellerin, Türkiye ve islam düşmanlarının bir kaşık suda kopardıkları fırtanalarda kendi donkişotları ve sahte Robin Hotları boğuldu.

İhanet cephesi bütün saldırı ve hucümlarına rağmen, bütün yalan ve iftiralarına rağmen, milletin inanç ve itikadına  karşı birlikte yürüttükleri mücadele Cumhur ittifakının  karşısında hayal ettikleri başarıyı yakalayamadı.  

Evet; Muharrem İnce devşirme ve tepki oylar ile 40 yıldır seçimlerde nal toplayan CHP’yi % 30 bandına taşıdı ama, öte taraftan da CHP % 22 lere gerileyerek miadını doldurmuş bir parti olmaktan kurtulamadı.

Kılıçdaroğluna bakarsanız CHP kazandı. Kazandı kazanmasına da aydınlık savaşında değil; karanlığın mücadelsinde, ilericilikte değil; gericilkikte, millete ve devlete ihanet etme yarışında kazandı.

Yalanın ve sahtekarlığın taşoronlarına karşıTürkiye ve coğrafyamızın, tarih ve nedeniyetimizin sevdalıları olan insanlar zor da olsa; zoru bozdular, yarışı kazandılar.

Yalanın tarihi, Hak ve hakikat mücadelesinin tarihiyle başlar. Bu mücadele devam ettikçe yalan ve yalancıların mücadelesi şeytanın cephesi tarafında,inancın ve imanın, tevhidin ve vahyin cephesine karşı devam eder. Habil’e karşı Kabilin cephesi olarak, İbrahime karşı ve Nemrudun cephesi olarak, Musaya karşı Firavunun cephesi olarak, Hz. Muhammedin cephesine karşı Ebu Cehil’in cephesi olarak…

Bütün mesele; Müslümanların islami bu bilinçte olmaları, ona göre; hareket etmeleri, ona göre; tavır ve duruş belirlemeleri, ona göre; mücadele sahasında saflarını belirlemeleri ve gerektiği gibi konumlanmalarıdır.

Batı medeniyeti tarafından yakılan, yıkılan ve yağmalanan medeniyet ve kültürümüzü yeniden ülkemizde ve coğrafyamızda ayağa kaldırmak istiyorsak; millet olarak, devlet olarak, siviltoplum örgütleri olarak Allahın sınır ve ölçüleri içinde kalmak ve ona göre hareket etmek zorundayız. Çoraklaştırılan topraklarımızı yeşertmek, değerlerimizi  yeniden inşa etmek, ayaklar altında sürünen onur ve şahsiyetimizi yeniden insanlığın huzuruna dikmek, yalanın ve yalancıların saltanatına nihayet bir son vermek sağlam bir inanç ve irade ile, doğru  bir plan proğram  eylem ve söylem ile olur.Bu görev de; millet olarak bize, tüm siviltoplum örgütlerine, devletin bütün kurumlarına düşmektedir.

Bunları yapmayan, yapamayan Siviltoplum Örgütleri, hareketler, partiler, liderler geçmişte kendileri gibi taklitçi, ruhsuz ve idealsiz olan haleflerinin  kaderlerine  benzeyen bir son ile karşılaşmaları kaçınılmazdır. Bu, o hareketin ve ona gönül verenlerin kaderi değil, o hareketi yöneten ve yönlendirenlerin kendi şuursuzluklarının, kendi hata ve yanlışlarının, kendi ego, inat ve duyarsızlıklarının sonucudur.Bunun bedel ve faturasını sadece onlar değil, o milletin hepsi ve gelecek nesillerin tümü ödemek zorunda kalacaklardır.

Yalana ve yalancının düzen ve sistemine karşı bir uyanış, diriliş ve ayağa kalkış hareketi  başlatmak, yalanın ve yalancıların saltanatına son vermek istiyor isek; yeni bir ruh, yeni bir eylem ve yeni bir söylemle milletin karşısına çıkmak zorundayız.Bu da; fikir ve düşüncelerimizde değişim ve devrim yapmakla, ruhumuzu yeniden ete kemiğe büründürmekle olacaktır.

Bir uyanış ve diriliş, huruç ve kıyam hareketi Allaha kul ve teslim olmakla, inkara ve tuğyana, yalana ve yalancıya başkaldırmakla  gerçekleşeceği gerçeğini sürekli hatrımızda tutmalıyız.

Arif Altunbaş, Haber 7

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat