Toplumsal çözülme

.

  • GİRİŞ15.02.2019 08:37
  • GÜNCELLEME16.02.2019 09:23

Türkiyede ve İslam coğrafyasında toplumsal çözülmenin karşısında yapılan  elle tutulur gözle görülür ciddi ve köklü bir çalışma, muhalefet ve direniş yok.  Bu çözülmenin devletleri ve  milletleri global Kapitalizimin ağına düşürdüğünü, bu düşüş coğrafyamızı birer birer ele geçirilen bir sömürü kolonisi haline getirdiğini gören göz çok ,fakat buna karşı savaşacak yürekli insanlar hemen hemen yok denecek kadar az. Onlar da çağdaş mücadele teknik ve takdiklerinden çok uzak ortaçağ yöntemleriyle bilim ve teknolojiden uzak adeta tanklara ve uçaklara karşı savaşıyorlar.

 

 

Veya dünya ile irtibatlarını kesmiş, kendi kabuğuna çekilmiş kozasını ören ipek böceği gibi taraftarlarıyla birlikte intihar edeceği kalenin duvarlarını örüyor.FETÖ hareketinin büyüdüğü ve sonunda hep birlikte intihar ettiği, bunu yaparken ülkemize, insanımıza ve ortak değerlerimize ve islama büyük zararlar verdiği gibi.Yani; birçoğu 2. Parelel devlet olma yolunda hızla, körükörüne akıntıya kürek çekiyor.

Bunların birçoğu Hacı Bayramı veli, Hacı Bektaşi veli, İmamı Yesevi, Sarı Saltuk ve Mevlana gibi edep ve haya tipsali öğrenciler ve fedailer yetiştirip vatana, millete, islam davasına ve ümmete bağışlamıyor. Sadece kendi cemaati, cemiyeti, sırça köşkleri, babadan oğula geçen imparatorluk taçları için onlar da açık ve gizli ortak din ve iman düşmanlarımıza karşı değil de kendi aralarına duvarlar örmekle meşguller.

 

 

Bu sosyal, kültürel ve ahlaki yozlaşma insanlarımızı selinin önüne katıp sürüklediği çerçöpler gibi devlet ve milletimizi, cemaatler ve toplumumuzu, politikacılarımızı ve yazarlarımızı, entelektüel ve aydınımızı da önüne katıp sürüklüyor.

Bu savrulmanın toplumumuzun bedeninde ve ruhunda açtığı derin yaraların,  zararların  bir müddet sonra önüne geçilemeyecek felaketlere  yol olacağı muhakkak.

Devlet varsa yoksa ‘’Beka sorunu’’ ekseninde bir savunma hattı örmekle meşgul. Güzel de içimizdeki çürümeyi ve yozlaşmayı beka sorunu olarak görmemek,  görememek veya şimdilik görmezlikten gelmek ayrıca bir beka sorunu olarak yakın gelecekte karşımıza çıkacak kadar körlük, gelecekle ilgili öngörüsü olmamak  kadar aymazlık olmaz.

Nedense gündelik ucuz politikalarla  zaman geçirmek, dedikodu yaparak bilgeliğe soyunmak, sağa sola akıl vermek, birilerine yaranma alkışçılığı veya  birilerine karşı çıkma kahramanlıklarına soyunmak bir çok aydın, yazar ve politikacıya daha kolay geliyor. Herhalukarda bir tarih bilinci içinde geleceğimizi kurgulamak gibi soylu bir uğraş önümüzde ahlaki bir sorun olarak bizleri bekliyor.

Toplumumuzun tüm katmanları hergün biraz daha birbirine sırt çeviriyor, duyarsızlaşıyor, aynı apartmanda ölen ve doğandan aşagıdaki ve üst katlardaki komşuların haberi bile olmuyor, asansörde karşılaştığınız apartman sakinleri sizi tanımadığı için mi ne selam verdiğinizde selamınızı bile burun kıvırarak alıyor,  toplu taşıma araçlarında gençler yaşlılara ve hamile kadınlara yer bile vermiyorlar, anne ve babalar bakıma muhtaç hale geldiğinde evlatlar onları kendilerine yük ve evinde fazlalık olarak gürüyorlar, hergün bir kadın ve çocuk cinayetiyle sarsılıyoruz. Toplumumuz bize dayatılan cahili bir hayat tarzının son sınırlarına dayanmış durumda.

Millet olarak, ümmet olarak, insanlık olarak toplumsal bir çözülmenin ve yozlaşmanın isyan ve intihar kokan sınırlarına dayandık. Fransa, Belçika, İngilterede kopan isyanları sadece Soroz’un oyununa ve dış güçlere bağlamak, yarın bunların Avrupa ve Asyada, Amerika ve Rusyada  en önemlisi islam ülkelerinde meydana gelmeyeceğine kimse garanti veremez. Bu bir millete ve bölgeye ait bir çöküş değil global bir çözülmenin depremidir.

 

Arif Altunbaş, Haber 7

 

Yorumlar2

  • DOST 5 yıl önce Şikayet Et
    Hocam çok doğru bir konuyu değinmişsiniz.tebrik ediyorum.toplumsal çözülmeye karşı fikir üretmek mücadele etmek gerekir.birbirimize sahip çıkmalıyız.düşenin elinden tutmalıyız.komşusu aç olduğunu bildiği halde tok yatan bizden değildir.(s.a.v)
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Emine 5 yıl önce Şikayet Et
    Allah yolunda Peygamberimiz in izinde yaşamak için niyetli değil bizim toplumumuz.Ben bilirim havasında okuma yok anlamak yok yaşamak hiç yok Bilen alimler de seslerini duyurmaya muhtaç.Allah sonumuzu hayretsin...
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat