Pagan inanışı ve Bizans kültürüyle nereye?

.

  • GİRİŞ13.12.2019 09:00
  • GÜNCELLEME16.12.2019 09:34

Cahiliye adet ve gelenekleri, putları ve putperestleri, inanış ve tapınma şekillerine benzer birçok sapıklık ve aşırılıklarla yüzyüze olan bir milletiz. Pagan toplumlardaki büyücüler, fal bakıcılar, yıldız okuyucular, ölü seviciler, geçmişi kutsamalar, kutsallaştırmalar, önemli sanılan şahsiyetleri putlaştırmalar, onların putlarını yapıp putlarına tapmalara kadar varan modern bir cahiliye ile karşı karşıyayız.

 

 

Müslüman bir millet olarak  medenileşmek ve çağdaşlaşmak adına ilkel toplumlarda ve antik çağlarda görülen birçok batıl inanışların ve kültürlerin sınırlarını zorlayarak batı medeniyeti ve kültürünün akıntısına kapıldık, gidiyoruz. Teknoloji, bilgi ve zenginlikte bizden ileri ve güçlü olan toplumların bilim, sanat, hikmet ve tecrübelerini almak yerine onların hayat tarzlarını, inanış ve kültürlerini alarak yükselmek isteyen bir usul yanlışlığı içinde  iki asrımızı kaybettik.

Tanzimatla başlayan, Meşrutiyetle devam eden, Cumhuriyet dönemiyle devlet ve otorite olan batılılaşma sevdalıları yıllarca bizi kendi değerlerimizden koparma, kendi eksenimizden uzaklaştırmaya çalışarak  yolumuzu yoldan çıkarmanın mücadelesini verdiler. Bu yanlış anlayış ve yanılgının kurbanı olmuş bir millet olarak geçte olsa kendi kişilik ve benliğimize sarılmamanın, kendi milli ve dini değerlerimize sahip çıkmamanın, düşmanlarımıza aşık olmanın bize neler kaybettirdiğinin farkına vardık.

 

 

Milletimizin beden ve ruh yapısını teşkil eden referans kaynaklarımızı, bizi biz yapan hayat damarlarımızı batılılaşma ve çağdaşlaşma hırsıyla kuru bir sevdaya feda ettiğimizi anladık. Her ne kadar sömürgeci, istilacı, köle tüccarı vahşi batının kan, kin, ve insan kemikleri üzerine inşa ettiği medeniyetinin göz alıcı zenginlikleri ve renklerine, sahte cennetinin baş döndüren çekiciliğine vurulmuş mirasyediler ve batı taşeronlarının direnişiyle karşılaşsak da başımız dik ve alnımız açık olarak gecenin karanlığını kıra kıra şafakta doğacak güneşimize doğru ilerliyoruz.

Batılılaşma ve batıllaşmanın acı faturasını ödeyen ve halen ödemekte olan bir milletin çocukları olarak dost bildiğimiz düşmanların ve müttefik kılıklı hainlerin her tarafımızdan bizi kuşattığını gördük, görüyoruz ve daha da göreceğiz. Şimdiye kadar bizi uslu şamaroğlanı sanan ABD ve Avrupa devletlerinin uyanışımız ve dik duruşumuz, kendi hak ve hukukumuza sahip çıkışımız karşısında ne denli çılgına döndüklerine bir daha şahit oluyoruz. Topunun da bize karşı bir cephe olduğunu gördük ve biz de dost ve kardeşlerimizle birlikte bir millet olmamızın önemini kavradık. Bir daha inkar ve küfrün, isyan ve tuğyanın karşısında tüm kardeşlerimizle kucaklaşmanın bir millet ve bir ümmet olmanın kıymetini kavradık, önemini anladık.

‘’Hak gelince batıl yok olur. Batıl yok olmaya mahkumdur’’ müjdesine inanmamızdır bizi şimdiye kadar ayakta ve hayatta tutan sır. En yüksek kürsülerde, en yüksek perdelerden ‘’Gökten indiğine inanılan çağdışı doğmalar’’ diye görülen referans kaynaklarımız dibe vurmuş cahiliye ve sapkınlıkların karşısında her zaman ve zeminde bütün heybeti ve ululuğuyla hep dağ gibi ayakta durdu.Hakka ve hakikate karşı savaş açanların karanlık çıkmaz sokaklarda kendi kin ve öfkelerinin denizinde boğulduğunu gördük.

Bizi bir millet yapan değerleri terkeden, kıblesini batıya çeviren çağdaş pagan inanışı, antik yunan ve roma kültürünün temsilcileri yerli münafıklar ve Bizans artıklarının düşlerinin de, düşüncelerinin de kendileriyle birlikte yok olacağı güne kadar mücadelemiz sürecek...Bu mücadele; aşktır, sevdadır, tutkudur bizim için. Bu mücadele ile sadece Türkiye değil tüm dost ve kardeşlerimizin karanlıktan aydınlığa çıkacağına inanıyoruz.

Hepimiz hergün kendi kendimize sormalım; göklere çıkardığımız yere indirmeye kıyamadığımız modern putlarımızla, ilkel toplumlara taş çıkartacak ibadete dönüşen sosyal ve kültürel hayatımızla, tapınak haline getirdiğimiz kabirlerimizle, ete kemiğe bürünmeyen ruhsuz vatan, millet, bayrak, tarih, coğrafya, edebiyat ve hamasetle, ayağı yere basmayan aklımız ve mantığımızda, içi boş tarih anlayışımızla, ideallerimiz ve hayallerimizle karanlığın çelik kabuğunu nasıl kıracağız? Bizansı yıkan ve yeni birçağ açan Fatih’in ruhunu nasıl kuşanacağız?

Müslüman bir millet ve islam dünyasının gözünde yükselen lider bir devlet olarak kendi milli ve dini referans kaynalkarımıza diriliş ruhuyla sarılarak; Başkan Erdoğanın; ‘’Benim örneğim, önderim Hz. Muhammed sav’ dir’’ dediği gibi biz de millet olarak aynı ruhla;’’Tek önder Peygamber’’ dediğimiz de başaramayacağımız zorluk ve aşamayacağımız engel yoktur. Tarihimiz bunun birçok örnekleriyle doludur.

Önderi ve örneği Hz. Muhammed olan bir millet asla diz çökmez, yenilmez ve yok edilemez Allahın izniyle…

Arif Altunbaş, Haber7

Yorumlar1

  • Gerçek 4 yıl önce Şikayet Et
    Laik cumhuriyet çökmüş ölmüş haberiniz olsun gömün artık.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat