Sahtelikler panayırı

  • GİRİŞ10.05.2018 07:11
  • GÜNCELLEME11.05.2018 08:12

 Sahte olmayan ne kaldı dünyamızda? Bu kadar sahtelik içinde doğru ve sahih olanı yakalamak, denizde avuçla balık yakalamaktan daha zordur.

            Kadının saçına bakıyorsun, sahte. Kaşı yaratıldığı gibi değil. Kirpikler ise seyyar. Burun, daha yeni çıktı ameliyattan. Dişleri bembeyaz, belli ki tornadan geçmiş. Dövmeleri, kimlik numarası mı ne? Kadın nerede?

 

 

            Erkekte kılık- kıyafet medeniyetimizden bir iz taşımıyor. Bıyık, sakal, eda sırıtıyor. Onun da dövmeleri güç mü yoksa bir “benlik” görüntüsü mü ne?

            Alışveriş yapmak için markete giriyorsunuz; yağ sahte, bal sahte, yumurta, et, süt, yoğurt, hatta ekmek sahte!

            Kültüre uzanayım diyorsun; dil sahte, tarih, kahraman sahte. Ruhumu coşturacak milli bir eserimle karşılaşayım diye iç geçiriyorsun, bir yerde rastlasan da yetim ve öksüz duruşu içini parçalıyor! Ona bir hamburger kadar bile kıymet verilmediğini görüyor ve üzülüyorsun.

            Sanatta sahte olmayan, medeniyetimizden izler taşıyan bir şey kalmış mıdır? Şiir sahte, roman, hikâye, tiyatro sahte. Müzik desen senin derununa asla hitap etmiyor. Medeniyetinden hiçbir iz taşımıyor, üstelik o taraflara doğru aşağılık kompleksinde ve düşmanca.

            Politika çok mu farklı? Vicdan, iman mezada çıkıyor; irfan boynunu bükerek meydandan ayrılıyor. Güven yumruk yemiş sarsıntıda ve yalan vaatler revaçta.

            Düzene bakıyorsun; hürriyet sahte, adalet güçlünün elinde balyoz, denge ve disiplin yalpalıyor.

            Eğitimde; kitap doğruyu göstermiyor, ilim adeta filme dönüşmüş, ilim adamı olup bitenin şuurunda değil, diploma ucuz.

            Medya hak getire; yazar dalkavuk, muhabir doğrunun peşinde değil, olay abartılmış ve kışkırtmanın peşinde, fikir sahte, yorum uçuk.

            Müslüman görünende; vecd sahte, anlayış dumura uğramış, gayret nefse dönük; vefa, fedakârlık uçup gitmiş, gönüller dünya kirleriyle dolu, kardeşlik düşmanlığa dönüşmüş.

            Son yüz elli yıldır bu “sahtelik”lerle boğuşa duralım, artık doğruya hasret, gerçeğe vurgun bir dünya kurmak zorunluluğu, sadece ülkemizde değil, tüm dünyada su kadar, hava kadar ihtiyaç haline gelmiş bulunuyor.

            Tarihimizi, dolayısıyla medeniyetimizi, çocuklarımız başta olmak üzere tüm insanlarımıza yaşanır bir şekilde sunmak, onların çağdaş görüntüsünü sergilemek için kendimize gelmek, düşünmek ve etrafımızda örülmek istenen ateş çemberini kırmak zorundayız.

            Bunun için de;

            Yunus Emre’deki ötelere hasreti,

            Fuzuli’deki beşeri inceliği,

            Baki’deki sultani heybeti,

            Sinan’daki mimari zarafeti…

            Ve bu kıymetlerin hepsini kendi nefsinde bütünleştirmiş nesiller yetiştirmek zorundayız. Kendini “fevkalbeşer” (insanüstü) gören değil; ama sahteleri “tahtelbeşer” (insanaltı) kabul eden; ferasetli, dirayetli, donanımlı, fedakâr, cesur, müşfik ve sonsuzluğa sevdalı nesiller geleceğimizin garantisi olacaktır.

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci

 

Yorumlar6

  • Ümmühan Yegin 5 yıl önce Şikayet Et
    Çok yaşayın hocam.. En azından sizler gibi büyüklerimiz var ki bu olumsuzlukları dile getiriyorlar..
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • erdal 5 yıl önce Şikayet Et
    Allah razı olsun.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Tevfik Ayyıldız 5 yıl önce Şikayet Et
    selamlar
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Mahmut dabak 5 yıl önce Şikayet Et
    Anlaşılır bir yazı.Huzurun kaçtığı alanları işaret eden bir yazı.Kendimizi aynaya bakmaya zorlayan bir yazı.teşekkürü hak eden bir yazı......
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Hamit 5 yıl önce Şikayet Et
    Teşekkürler
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat