Sizin, benim, hepimizin kutsalları ayaklar altında. Bugün Kudüs’te hem adalet duygusu, hem de insani değerler katlediliyor. ABD ile el ele veren İsrail, o kutsal topraklarda kan ve gözyaşı üretiyor. İslam İşbirliği Liderler Zirvesi, işte bu olumsuz şartlar altında dün İstanbul’da toplandı.

57 üyesi var teşkilatın. Ama hepsi orada değil. Katılım 48’de kaldı.

İstanbul’a gelen devlet başkanı sayısı ise, 16’yı geçmedi.

İstanbul’daki Venezuella Devlet Başkanı Nicholas Madura toplantıyı konuk olarak izledi. Ruslar bile temsilci gönderdi. Ancak, Suudi Arabistan Kralı ya da Veliaht Prensi toplantıya gelmedi. Suudiler, Bakan seviyesinde gerçekleştirdikleri bir temsille, bu önemli toplantıyı hafife aldı.

Bu ne demek biliyor musunuz? İsrail’in ve ABD’nin ekmeğine yağ sürmek demek! Son derece dikkat çekici ve aynı zamanda düşündürücü bir tavır bu! Ama Suudi halkının değil, ülkeyi yönetenlerin tavrı. Elbette ilerleyen zaman içinde bedelleri olacak. O faturayı da yönetime şu veya bu değil, Suudi Halkı kesecek.

Biliyorsunuz, bu toplantı başlamadan önce 300 İslam Alimi bir araya geldi. Zirve öncesi katılanlara çağrıda bulundu:

“Müslümanları ABD ürünlerini boykot etmeye ve İslam ülkelerini dolarla işlem yapmamaya davet ediyoruz.”

Kimler yapacak bunu?..

ABD’ye milyarlarca dolarlık silah siparişi veren İslam ülkeleri mi? Trump’a yaranmak için savaş dansları yapıp, birbirlerine dalan Körfez’deki taht sahipleri mi? Ya da seçilmiş isimleri darbeyle indiren diktatörler mi?

Yapamaz onlar. İşte yaptıkları ortada: Kutsallarımız ayaklar altındayken, deve kuşu misali başlarını kuma gömmekten başka ne yapıyorlar?

Demek ki…

Onlar olamaz bu bildirinin muhatabı. Müslüman halka yönelik bu çağrılar. Hedefe yerleştirilen sadece ABD ve İsrail değil. Aynı zamanda onların değirmenlerine su taşıyan yönetimler.

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvenin açış konuşmasını yaparken, tarihi bir uyarıda bulundu. Salonda bulunanlara ve dünyadaki bütün Müslümanlara, Kudüs Fatihi Selahattin Eyyübi’nin şu sözlerini hatırlattı:

“Dostlarıyla uğraşanlar, hasımlarını yenemez.”

Aynen öyle!

Sanki bugün yaşananlar için söylenmiş sözler bunlar. Ne kadar doğru ve yerinde olduğunu görmek için günlerdir ortada dolaşan Filistin Haritası’na bakmak yeterli. İslam ülkeleri birbirini yerken ve taht sahipleri konumlarını sağlamlaştırmak için binbir takla atarken, Filistin 1947’den beri her geçen gün küçülmüş, İsrail sürekli büyümüş.

Sadece o harita bile Müslümanlar olarak içine düştüğümüz ayıbı ortaya koymak için yeter de artar bile.

İslam ülkeleri bir ve bütün olsaydı, Müslümanlar kısır mezhep çekişmeleri içine girmeseydi, şahsi menfaatler ön plana çıkmasaydı, yaşanır mıydı bütün bunlar? İsrail bölgede bu kadar rahat at koşturabilir miydi?

İmkânsızdı, olmazdı, yaşanmazdı.

Demek ki, bizim önce kendimize çeki-düzen vermemiz gerekiyor!

***

Yıl 2017 ve Kudüs’te bugün Ortaçağ görüntüleri sergileniyor…

Zulüm var o kutsal topraklarda, hem de çok büyük bir zulüm. Adım adım işgal ediliyor, Müslümanların ibadet özgürlükleri ellerinden alınıyor. 8-10 yaşındaki çocuklar, kız-erkek ayrımı yapılmadan dipçikleniyor, gözleri bağlanarak tutuklanıyor ve hayvan misali kafeslere kapatılıyor. Annelerin feryatları göğü sarıyor.

Zulme teslim olmayanlar ya öldürülüyor ya da sakat bırakılıyor.

Hem de bütün bunlar kendi attıkları imzaları çiğneyenler tarafından, BM kararlarına rağmen destekleniyor. Destekleyenler de karşımıza geçip hepimizle alay edercesine bize “demokrasi”, “insan hakları” ve “hukuk” dersi vermeye çalışanlar!

Ama suçun büyüğü bizde! Selahattin Eyyübi’nin “Dostlarıyla uğraşlar, hasımlarını yenemez” sözlerini unutup, kendimizi kaybederek bu zilleti davet eden biziz, biz! Artık bunu görüp, kendimize çeki-düzen vermemiz gerekiyor.

Akşam