Haksız mıyım?...

  • GİRİŞ16.02.2019 12:49
  • GÜNCELLEME16.02.2019 12:49

Türkiye, Rusya ve İran, Amerika’nın Suriye’den çekilme kararını uygulamaya koyması halinde işlerin daha da kolaylaşacağını söylüyor.

 

 

Amerika’nın olmadığı denklemde Türkiye, Rusya ve İran’la tam mutabakat sağladıysa…

Tek ayaküstünde yakalanmayacaksa…

 

 

Doğuya ve batıya kapılarını açık tutacaksa sorun yok…

Amerika çekilsin, hemen çekilsin.

Türkiye, Rusya ve İran, siyasi çözüm umutlarının hiçbir zaman bu kadar yeşermediğini, çözüme yakın olduklarını söylüyor.

İran, salt Şia merkezli bir yönetim kurulması ısrarından vazgeçiyorsa…

Rusya, özgür bir seçim yapıldıktan sonra Esad’ın kazanması halinde başkanlığını tanıyorsa…

Türkmenlerin de Suriye milletinin önemli bir parçası olduğunu kabul ediyorsa…

İmzalar atılsın.

Türkiye, Rusya ve İran, Fırat’ın doğusu ve batısı, terör örgütlerinden temizlenmelidir, bölge Suriye’nin toprak bütünlüğü içerisinde değerlendirilmeli, Türkiye’yi tehdit eden unsurlardan arındırılmalıdır, diyor.

Bahsedilen bölgede ağırlıklı olarak PYD var, Rusya, “PYD terör örgütüdür” diyorsa…

PYD’nin rejime iltihak etmesini ucuz bir manipülasyon olarak görüyorsa…

Türkiye’nin yalnızlaştığını hissettiği zamanlarda PYD üzerinden yumuşak tehdit stratejisinden vazgeçiyorsa…

O iş de tamamdır.

Türkiye, Rusya ve İran, Anayasa Komitesi ivedilikle kurulmalıdır, Suriye halkının geleceğine Suriye halkı karar vermelidir, diyor.

Belli ki, Anayasa Komitesi ya Cenevre’nin ya da Astana’nın ağırlığında kurulacak…

Her iki cephenin ortak komite oluşturamayacağı görülüyor…

Cenevre’nin etkin olduğu Anayasa Komitesi, PYD/PKK terör örgütünü rahatlatırken, Astana’nın ağırlığı da İran yayılmacılığını kökleştirecek…

Tam yüz seksen yıldır anayasa yazıp, anayasa yırtan, bu kadar ciddi bir tecrübesi olan Türkiye, Anayasa Komitesinde etkili olacaksa…

Türkiye’nin hem küresel, hem bölgesel tecrübesi dikkate alınacaksa…

Komite iki ülkenin ilişkilerine özen gösterecekse…

Anayasa Komitesi hemen kurulsun.

Türkiye, insani yardım konusunda Avrupa Birliği’nin ve diğer yapıların vermeyi taahhüt ettikleri paraların gelmediğini, küresel güçlerin taşın altına elini sokmadığını söylüyor.

Türkiye, Suriyeli mültecilere bugüne kadar tamı tamamına 35 milyar dolar para harcadı…

“Arap Baharı” diye adlandırılan ve Suriye halkasıyla Türkiye’ye dayanan yıkım planına, Türkiye müdahale etmeseydi bile…

Bu paranın en az yarısını harcayacaktı…

Sınırlarına dayanan milyonlarca mülteciye kapılarını açtığı an bu masrafı yapacaktı…

Türkiye’nin zararları karşılanmayacağına göre…

Hiç olmazsa Suriye’nin inşasında Türkiye sahada olacaksa…

Zararını karşılayacaksa…

Bu minvalde bir antlaşma yapılacaksa hemen yapılsın.

Türkiye, mültecilerin gönüllü ve güvenli bir şekilde, BM ile eşgüdüm halinde geri dönüşlerini sağlanmalı, diyor.

Bugün itibarıyla üç buçuk milyon Suriyeli, Türkiye’de yaşıyor…

Bu insanların geri dönüşlerinden bahsedilirken, sanki geride kalan bir evleri, bir barkları varmış gibi, sanki huzurlu ve güvenli bir yere döneceklermiş gibi bahsediliyor…

Suriye’nin demografik yapısı tamamen değişmişken…

Geri dönüşün hangi şartlar altında ve hangi bölgelere olacağı Türkiye açısından son derece önemlidir…

Yeniden inşa edilecek Suriye’de, Türkiye’nin sınır bölgelerine savaş mağduru mülteciler yerleştirilmelidir…

Bunu istemek…

Otuz beş yıldır teröre karşı mücadele veren, maddi manevi her türlü bedeli ödeyen, elli bin insanını, 500 milyar dolar parasını kaybeden Türkiye’nin hakkıdır…

Haksız mıyım?..

YENİŞAFAK

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat