ABD İçin Kudüs son olmayacak

  • GİRİŞ13.12.2017 07:47
  • GÜNCELLEME14.12.2017 07:18

Büyük devletler tek başlarına, dünyanın tamamında veya bir kısmında hakimiyet kuramazlar.

Yanlarına irili ufaklı bir kısım ülkeleri de alıp, onlarla birlikte hakimiyetlerini perçinlerler.

ABD, ikinci dünya savaşının hemen ardından “patronluğu” İngiltere’den yani Emperyalist Birleşik Krallıktan devraldıktan sonra 1950’li yılların başından itibaren Türkiye ile müttefik olmaya başladı; 1952’de NATO üyesi olduk yani NATO’nun kuruluşundan dört ay sonra biz üye olduk.

Hatta kuruluşun ilk 12 üyesinden biri de biziz.

1951 yılının 17 Ekim’inde, Londra’da, Kuzey Atlantik Antlaşmasını (NATO) imzaladık, ardından 18 Şubat 1952’de de rahmetli Fuat Köprülünün Dışişleri Bakanı olduğu Menderes hükümeti döneminde resmen ve fiilen NATO’ya girdik.

Aynı paralelde, İncirlik üssünün yapımına 1951’de başlandı, 1954 yılında da ABD üssü olarak açılıp faaliyete girdi.

Aşağı yukarı 65 yıldan fazla bir zamandır Türkiye Amerika’nın müttefikidir.

Yarım yüzyıldan fazla bir zamandır süren Türkiye-Amerika ilişkilerine bakınca Türkiye’nin, ABD aleyhine hiçbir faaliyet ve davranışını göremiyoruz yani Türkiye genelde Müttefiklik ilişkilerine samimiyetle bağlı olmuştur.

Bu durum için “canım bağlı olmak istemese ne olur, Türkiye ABD’nin aleyhine olacak ne yapabilir ki ? “ elbette direkt olarak yapamaz ama bunca yıl içinde onu rahatsız edecek çok şey yapabilirdi.

Fakat yapmadı.

Türkiye verdiği söze sadık kalarak bu ilişkilerini sürdürdü.

Peki ABD bu ilişkiye sadık kaldı mı?

Elbette hayır.

Türkiye’nin rahatsız olacağı o kadar fazla olay var ki, bunları tek tek sıralasam burada yer kalmaz.

Amerika’nın bilerek Türkiye’yi rahatsız eden konuların başında darbeler gelir.

Türkiye’ye her on yılda bir darbe yapan, yaptığı her darbe sonunda sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik olarak Türkiye’yi her on yılda bir en az 50 yıl geri götüren Amerika’dır/NATO’dur.

27 Mayıs 1960 darbesinden başlayarak, 15 Temmuz 2016 işgal girişimine kadar Türkiye’de yapılan bütün darbelerin dış destekli olduğunu, dış destek olmadan darbe yapılamayacağını ve bu dış desteğin de bir numaralı failinin ABD olduğunu artık hepimiz biliyoruz.

Mesela Türkiye’de yapılan ilk darbenin detaylı bilgisini görmek isteyenler, Amerikalı tarihçi Christopher Gunn’ın 2014 Mayısında, Journal of C.W. Studies dergisinde yayımladığı ve tamamını CIA arşivi belgelerine dayandırdığı makalesine göz atabilirler.

12 Mart 1971 Muhtırasının arkasında CIA’nın olduğu ise, “resmen” zamanın dışişleri bakanı, İhsan Sabri Çağlayangil tarafından bizzat açıklanmıştı.

12 Eylül 1980 darbesini de zaten biliyoruz; CIA’nın o zamanlar Türkiye şefi olan Paul Henze açıkça, ABD başkanı Jimmy Carter’a “Bizim çocuklar başardı “ diyerek müjde vermişti.

15 Temmuz 2016 işgal girişimini ise hepimiz yaşadık ve neyin ne olduğunu tartışılmaz bir şekilde biliyoruz.

Bunların dışında; Kıbrıs harbi sırasında, yaklaşık 80 Milyon dolarlık parası ödenen silahlarımız dahil olmak üzere, yedek parça ve diğer silah aksamlarına ambargo koyduğunu ve Türkiye’yi çok zor durumda bıraktığını görmüştük.

Daha önce de, yine Kıbrıs konusunda dönemin ABD başkanı Johnson’un İnönüyü nasıl tehdit ettiğini hatta ona hakaret ettiğini biliyoruz.

“Erbakan hükümetini düşürün” diye, ABD’nin Türkiye büyükelçisine emir veren dışişleri bakanı Warren Chrısthopher’ın küstahça davranışını, Saratoga gemisinden füze fırlatarak Muavemet gemimizi batırıp, 18 askerimizi yaralayıp, 5 askerimizi şehit eden kalleşliği, Irak’ın Süleymaniye şehrinde 11 askerimize pusu kurup başlarına çuval geçirme puştluğunu, vize tehdidini, Fetö denen kanlı ihanet örgütünü Türkiye’ye son darbeyi indirmek üzere besleyip büyütme adiliğini ve nihayet binlerce tır silahı PKK’nın eline tutuşturarak gözümüzün içine bakarak yapılan kahpeliği ve daha bu listeye eklenecek onlarcasını ABD, bir müttefiki olan bize yani Türkiye’ye yapmıştır.

Son olarak da, Kudüs’ü İsrail’e başkent yapma cüretine tanık olduk ABD’nin.

Bütün bunların toplamının adı çok açık ve nettir:

ABD Türkiye’nin müttefiki, dostu, ortağı falan değil düpedüz düşmanıdır.

ABD Türkiye’yi ufalamak, küçültmek, kullanılışlı bir hale getirip sahneden indirmek istiyor.

İlginç olan şu ki, bu isteği şimdiye, yakın bir zamana ait değil. “Dostum” diyerek bir yandan boynumuza sarılıp, diğer yandan elini sürekli gırtlağımızda tuttuğu 66 yıldan beridir düşmanca davranıyor bize karşı.

Ve daha da ilginç olanını söyleyeyim: ABD’nin bize olan düşmanlığında Kudüs son olmayacak.

Ferman Karaçam - Haber

fermankaracam@gmail.com 

fermankaracam@twitter.com 

twitter.com/fermankaracam 

facebook.com/fermankaracam 

Yorumlar1

  • malatyalı 6 yıl önce Şikayet Et
    Kalemine sağlık üstad
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat