Nâlet Nankör Şeytan’a

  • GİRİŞ03.01.2018 07:22
  • GÜNCELLEME05.01.2018 12:08

Tarih mi konuşsun, insan mı?

İkisi de konuşsun.

İkisi de insanlığın huzuru ve mutluluğu için yerinde susup, yeri geldiğinde de önce biri konuşup öbürü dinlesin, sonra da o sussun, diğerini dinlesin.

Bugün o gündür.

Sayın Cumhurbaşkanlarımız Recep Tayyip Erdoğan ve Sayın Abdullah Gül oturup birbirini dinlemeliler.

Daha evvel yaptıkları gibi yapmalılar.

Dostları üzüp, düşmanları sevindirecek kadar birbirinin üstüne yürümemeliler.

Hele hele daha önce söz verip uyguladıkları gibi medya aracılığı ile hiç konuşmasınlar.

Bu ülke ve bu millet, iki devlet adamından da bunu bekliyor.

Üstelik son derece hak etmiş olarak.

Çünkü bu değerli devlet ve millet adamları bunu daha önce yaptılar milleti ve devleti asırlık prangalarından kurtardılar.

Eğer bugün biz, ülkemiz için elli yıllık, yüz yıllık projeksiyonlardan söz ediyorsak bu, AK PARTİ’nin kurmay kadrosunun elele tutuşmasına Allah’ın verdiği bereket sayesindedir.

Eğer birlik ve beraberlik varsa Allah’ın rahmeti vardır, yoksa yoktur.

Bu gerçeği dünya tarihine bakınca görürüz ki bütün faniler yaşadılar ve fakat sonraki gelenler de bunun bedelini ödediler, ödüyorlar.

İşte biz, bakın diyoruz ki koskoca 80 milyonluk İran’ın nüfusu içinde adı Ayşe, Ömer, Ebubekir olan bir tek kişi yoktur. Sebebini hepimiz biliyoruz ama ne fayda, geçmişte yüzbinlerce insanımızın kanlarının akıtılması ile bu bedeli ödedik ve bugün de kapımıza dayatılan mezhep savaşından korkuyoruz, Allah korusun diye dualar ediyoruz.

Ve ne hazindir ki ilk adımlar hep ilk iki kişi tarafından atılmıştır.

Bugün de bu ilk adımların atılması için tezgahlar kuruldu, çarklar döndürülüyor, fitne kazanları kaynatılıyor, dişler bileniyor, eller ovuşturuluyor; sayın Gül içeride birtakım muhaliflerle görüşüyormuş, eski vekillerle toplantılar yapıyormuş, bazı eski vekillerin aracılığı ile çok sayıda aşiretle görüşmeler yapmış, görevden alınan belediye başkanları Sayın Gül’ün yeniden siyasete dönmesi için destek veriyorlarmış, Sayın Gül de sahaya inmek için hazırlıklar yapıyormuş.

Dışarıda ise Amerika, İngiltere ve bazı Avrupa ülkeleri çok açık destek vermişlermiş....

Bütün bunlara dayanak olarak da Sayın Gül’ün, AK PARTİ’nin son zamanlarda düzenlediği hiçbir toplantıya katılmamasını ve en önemlisi de son KHK vesilesiyle attığı iki Twitter’i gösteriyorlar.

Tabii, daha da önemlisi Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın ilk defa açıktan açığa Sayın Gülü eleştirmesini delil olarak gösteriyorlar.

Bunların bir kısmı elbette oldu, diğer bir kısmını da olmuş var saysak bile Sayın Abdullah Gül’ün, AK PARTİ Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısında bir seçime gireceğini düşünmesi için o kimsenin, aklını peynir ekmekle yemiş olduğunu söylerim.

Birincisi, Sayın Gül ile Sayın Erdoğan arasında çoğu kimsenin hesap edemeyeceği, hele o kriz mühendislerinin asla bilemeyeceği son derece derin bir hukuk vardır.

Bu derin ve güçlü hukuk buna müsade etmez.

Kaldı ki, Sayın Gül böyle birşey yapsa bile ikinci turda elenip, seçilemeyeceğini ve bugüne kadar var olan prestijinin yerle yeksan olacağını herkesten çok daha iyi bilir.

Peki, Kudüs meselesi başta olmak üzere, NATO’nun, kardeşi Erdoğanı hedefe koyması ve Batı’nın, kurucusu olduğu siyasi partiyi ve özellikle Erdoğanı iktidarda istememesi üzerine ve benzeri çok önemli konularda Sayın 11. Cumhurbaşkanımız neden sessiz kalmış da KHK konusunda konuşmuş olabilir? Üstelik Sayın Erdoğan’ın buna tepki göstereceğini bile bile ?

Bunların cevabı şu olabilir: Sayın Gül, her zamanki gibi önemli meselelerin kendisiyle görüşülmesi beklentisinin, yeteri kadar karşılık bulamamış olmasından dolayı içerlemiş olabilir ve KHK da onun açısından bardağı taşıran bir son damla olabilir.

Gene de Adalet Bakanımızı arayıp düşüncelerini paylaşması elbette daha şık olurdu ve eminim karşılığını da bulurdu.

Sebep ya da sebepler ne olursa olsun, Türkiye’nin kaderinde tarihi roller almış olan bu iki önemli şahsiyet yeniden bir araya gelip, kapıları kapatıp konuşmalı ve muhakkak anlaşmalılar.

Bugün o gündür.

Tarih, uygarlık, din ve kardeşlik bunu emreder.

Şeytan ve şeytanlaşmış insanlar ise kavga ve ayrılık için her türlü yola ve hileye baş vurur, öyle ise;

Nâlet nankör Şeytan’a, diyelim.

Ferman Karaçam - Haber 7

fermankaracam@gmail.com

fermankaracam@twitter.com

twitter.com/fermankaracam

facebook.com/fermankaracam

Yorumlar1

  • Bozkurt 6 yıl önce Şikayet Et
    Hocam çok ıyımsersın.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat