28 Şubat’ın Yaraları İyileşti mi

.

  • GİRİŞ28.02.2018 07:39
  • GÜNCELLEME01.03.2018 07:24

Bugün 28 Şubat.

21 yıl geçmiş.

 

 

28 Şubat 1997 yılını, o kâbus dolu yılı ve yılları aradan bin yıl değil binlerce yıl geçse de asla unutamam.

O günlerde yapılanlar; sadece bir zihniyet üzerinde kurulan baskı, uygulanan terör ve şiddet değildi.

Bir ülkede yaşayan çoğunluğun tarihte uğradığı ender kırım, kıyım, yok etme ve topluca silip süpürme eylemleriydi.

Çoğunluk üzerindeki yok etme uygulamaları sadece eğitim kurumlarında, medyada, ekonomik hayatta, askeri kurumlarda, siyasette, emniyette, sosyal hayatta, bürokraside değil, toplumsal hayatın bütün alanlarında topyekûn bir linç, topyekûn bir silme ve süpürmeydi.

Mütedeyyin kesim üzerinde uygulanan o dönemin akla ziyan linç ve baskıları ne yazık ki askeriyedeki bir çetenin geçici hevesinden ibaret değildi.

28 Şubat 1997, Esas senaristi dışarıda olan bir senaryonun çok uzun sürecek, kendi ifadeleri ile bin yıl sürecek bir giriş bölümüydü.

Seksen ve doksanlar boyunca askeri kurumlardan atılan rütbeli ve muvazzaf bürokratlar, üniversite ve yüksek okullardan kovulan akademisyenler, üst hukuk kurumlarında zaten sayıları az olanların çeşitli ayak oyunları ile çıkarılması, emniyet ve yargıda olanların baskı ve yıldırma ile işten el çektirilmesi veya sürülmesi, orta eğitim kurumlarına varıncaya dek milli eğitim camiasında mütedeyyin insanlara kan kusturulması, iş sahiplerinin, altından kalkamayacağı cezalarla iş hayatlarının bitirilmesi, gazete, dergi, radyo ve televizyon sahiplerinin kıskaca alınıp bahanelerle hapse atılması, milletin vekillerinin, milletin meclisinde linç edilmesi...sıradan, rasgele ve geçici uygulamalar değildi.

Bütün bunlar, bir ülkede çoğunluğu teşkil eden mütedeyyin kesimin tamamen sindirilmesi, susturulması ve nihayet üniversitelerden atılıp, yenilerinin de alınmaması ile tarihi bir kıyıma uğratılması şeklinde planlanmıştı.

Nitekim İmam Hatiplerin orta öğrenim bölümleri tamamen kapatılmış, lise kısımları ise Cumhuriyetin ilk yıllarında şeflik dönemlerindeki gibi büyük bir kıyıma uğramıştı.

Bu yetmezmiş gibi toplumun orta direk ve daha alt ekonomik kesimlerinin çocuklarının okuduğu meslek liseleri de o kıyımdan payını almıştı.

Üniversitelerden atılmanın ilk adımı da, Gülen denen sahte imamın ve hain şarlatanın bir sözü ile binlerce genç kızın başını açıp, açmayanlar üzerinde baskıların yoğunlaşması ile başlatılmıştı.

Binlerce genç kız hayatlarındaki en büyük ve en onulmaz travmayı aldı 28 Şubat sürecinde.

28 Şubat’ın acıları dindi mi?

Acı, insan bedeninde uygulanan bir darp veya bir yara ise elbette bu yara ve darp zamanla iyileşir ve acısı da unutulabilir.

28 Şubat haydutlarının işkence hanelerde, hücrelerde, nezarethanelerde bizim bedenlerimizde açtıkları yaralar ve cop izleri ve onların acıları elbette iyileşti.

Ama, o vatan hainlerinin ruhlarımızda açtıkları yaralar ebediyyen iyileşmeyecek.

Daha hayatlarının baharında okullarından, hayallerinden kopartılıp sokağa atılan binlerce genç kızın acıları dinse de, ruhlarındaki travmanın izleri asla silinmeyecek.

Bugün bile, hala Hapishanelerde, zindanlarda tutulan insanların eş, çocuk ve yakınlarının çektikleri çileler ve acılar ortadayken, 28 Şubat’ı bizim hafızamızdan silip çıkarabilirler mi?

Bu memleketin büyük çoğunluğunu oluşturan Mütedeyyin camiayı sindirmek ve yok etmek için, bin yıl süreceğini söyledikleri linç girişimini, 80 yaşlarındaki bir lider üzerinden uygulayarak ruhlarımızda açtıkları yaralar asla iyileşmeyecek.

O lider ki, ilerlemiş yaşına rağmen; Nemrut’a direnen İbrahim, Firavun’a direnen Musa gibi direndi vatan hainlerinin karşısında.

O mübarek liderin, Necmettin Erbakan’ın ve arkadaşlarının o günlerde damla damla akıttığı terin, samimiyetin, sabrın ve emeğin bereketi ile geldiğimiz bugünlerde, elbette bedenlerimizde açılan yaraların acılarını unuttuk ama hayallerimizde, ruhlarımızda açılan yaralar ebediyyen iyileşmeyecek.

Unutmayacak, unutturmayacağız.

Bu vesile ile bizim adımıza, kendisine 28 Şubat’ın en derin acıları yaşatılan eski Başbakanımız Necmettin Erbakan’ı hürmetle anıyor, nur içinde yatsın diyorum.

Ve yine bu vesile ile önce içerideki zalimleri yenip, o büyük sıkıntıları adım adım aşan sonra, dünyanın zalimlerine kafa tutan lideri, Erbakan’nın yetiştirdiği Recep Tayyip Erdoğan’ı, sabrından, metanetinden dolayı kutluyor, aynı çizgideki cehd, gayret ve emeklerinden dolayı da kendisine Rabbımızdan başarılar diliyorum.

Ferman Karaçam - Haber

fermankaracam@gmail.com 

fermankaracam@twitter.com 

twitter.com/fermankaracam 

facebook.com/fermankaracam 

 

 

 

Yorumlar1

  • Bir Müslüman 6 yıl önce Şikayet Et
    Sn.hocam 1000 yıl sürecek dediler bize 5 yıl gibi geldi ama kutsal değerlere olan bağlılığı bitirdiler. İmam Hatip şuuru yok oldu. Bu neslin toparlanması çoook zaman alacak. Nicelik değil nitelik önemli olmalı. Bir neslin köklerine dinamit koydular. O dinamit bu nesli darmadağın etti. Erbakan hocam ve O'nun öğrencileri başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bu nesli yeniden diriltmeye çalışıyorlar. Ve aynı zamanda hem dış hem iç güçlerle mücadele ediyorlar. Rabbim onlara güç kuvvet versin.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat