Barzani referadum işini Ankara’ya sordu mu?

.

  • GİRİŞ21.09.2017 14:21
  • GÜNCELLEME23.09.2017 08:45

Kuzey Irak’taki bağımsızlık referandumu meselesi, henüz ilan edilmeden önce Ankara’da zaman zaman kulağımıza küçük bir esinti gibi çalınıp sonrasında kaybolan bir mesele olmuştu.

Mesut Barzani, Türkiye’ye en son bu yılın Şubat sonunda gelmişti.

O vakit basında, “Barzani Ankara’da bağımsızlık için nabız yokladı” türünden haberler çıkınca, böyle bir şeyin olup olmadığını araştırmaya koyulduk.

Ziyaretin bütün boyutlarına hakim durumdaki bir Başbakan Yardımcısı’na bu soruyu doğrudan sormuştum:

“Barzani bağımsızlık mı istiyor?” diye.

Aldığım cevap şu minvalde olmuştu:

“Hayır, petrol fiyatlarının düşüklüğü ve buna bağlı ekonomik krizlerden, Bağdat Merkezi Yönetim ile yaşanan bir dizi sorundan başka bir gündemleri yok. Böyle bir ortamda bağımsızlık gibi bir mesele ile ilgilenecek halleri yok.”

 

Gördüğünüz gibi, sorumuza gelen yanıt, gayet net idi.

Barzani Ankara’ya gelmişti ama “Bağımsızlık için referandum yapmak istiyorum. Ne dersiniz?” türü bir nabız yoklamasında bulunmamıştı.

Bir başka deyişle o vakit var idiyse bile, ‘O gizli ajandasının’ kapağını Ankara’da bulunduğu süre zarfında hep kapalı tutmuştu.

O ziyaretten sonra başka platformlarda, gizli/açık görüşmelerde Ankara’nın görüşü alındı mı bunu bilmiyoruz.

Peki o halde Barzani yönetimi bunu niye yaptı?

Bağımsızlık kapısını aralamakla Türkiye ile ilişkilerinin kötüleşeceğini bile bile, kendi gelecekleri adına büyük kazanımlar getiren yakın ilişkileri heba etme pahasına neden böyle bir yola koyuldu?

Bu, önemli bir soru.

İşin özünü kavrayabilmemiz için cevabını bulmamız gereken bir soru.

Soruya yanıt aramadan önce sözünü ettiğim kazanımların bir kısmını bir hatırlatalım mı?

4 yıl öncesini hatırlayarak başlayalım.

2013’ün sonbaharında, Diyarbakır’da türüne daha önce rastlanmayan bir buluşma gerçekleşti.

Mesut Barzani, Erbil’den karayoluyla Habur’u geçtikten sonra o buluşma için Diyarbakır’a geldi. Yanında, bir süre önce Avrupa’da konser verirken PKK’lıların saldırısına uğrayıp, sazı parçalanan Kürtlerin efsanevi sanatçısı Şivan Perver’i de getirmişti.

O dönem başbakan olan Tayyip Erdoğan ise, uğradığı silahlı saldırıdan sonra sesi deforme olduğu için epeyce bir süredir kalabalıkların karşısına çıkmamış olan İbrahim Tatlıses’le birlikte Diyarbakır’a gelmişti.

Daha program başlamadan önce bütün organizasyonu Ak Parti tarafından yapılan miting meydanında “Birazdan Genel Başkanımız, Başbakanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Sn. Mesut Barzani aramızda olacak” anonsunu duyunca bu anonsun bir haber değeri taşıdığını fark etmiştik.

Zira, Barzani’nin yönettiği bölge için ilk defa bir tabu yıkılıyor, temsil ettiği görev Irak anayasasında geçtiği haliyle anons ediliyordu.

Barzani, Türkiye’yi yönetenlerden daha fazla ne isteyebilirdi ki?

İsteğini almış, Diyarbakır’dan bayram ederek Erbil’in yolunu tutmuştu.

Geçen yıllar içerisinde Türkiye ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasında çok ciddi enerji anlaşmaları da yapıldı.

50 yıllık kontratlara imza atıldı.

Zaten, bugünkü fincancı katırlarından gelen ‘Kırılan cam gürültüsünü’ o anlaşmalardan bağımsız düşünemeyiz.

Barzani, Türkiye ile yakın ilişkiler geliştirdiği için, Türkiye’yi yönetenlerle eş zamanlı hücumlara uğradı.

Türkiye’de gördüklerimizin başka formatta ama aynı hedef doğrultusunda oralarda da yürütüldüğüne tanıklık ettik.

Ak Parti hükümetiyle yakınlığı nedeniyle cezalandırılmak istendi.

Allah’ı var, Barzani bunların hepsine direndi.

Ama şimdi şu soruyu sormak gerekiyor.

Acaba, Barzani yönetimi Türkiye ile sağlanan işbirliğine daha fazla direnç göstermekten vaz mı geçti?

PKK’ya “Biz size daha fazlasını verelim” diyerek çözüm süreci masasını devirten gizli akıl, Barzani’ye de daha fazlasını verme ve onu kendi cephesine çekme planıyla mı hareket etti?

Tel Aviv aklı, PKK’dan sonra Barzani’yi de mi kandırdı?

“Biz daha fazlasını verelim, Türkiye ile iş tutmaktan vazgeçin!”

Tabi yakın tarih, Kürt milliyetçilerin, Arap milliyetçilerine daha fazla ne verildiğinin trajik örnekleriyle dolu.

Bu coğrafyada hep böyle olmuyor mu bu işler?

Şerif Hüseyin’den başlayın, bugüne kadar getirin.

Hep aynı hikaye…

Yorumlar1

  • ahmet 6 yıl önce Şikayet Et
    bence çok doğru bir tesbit.eset de böyle olmuştu.evet Barzani de zorla Türkiye düşmanı yapılmak isteniyor.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat