Ekonominin resmini görebilmek için belli alanlardaki hareketliliği iyi takip etmek gerekiyor.

Enflasyon, faiz oranları, işsizlik rakamları, bütçe disiplini bu işin bir kısmına tekabül ediyor.

Ama ekonominin nabzını ölçmek için buralara bakmak yeterli değil.

Başka verilere de bakmak lazım.

Peki başka nelere bakmak gerekiyor?

Şimdi, bardağın dolu ve boş tarafını göz önünde tutarak bu verilerin bir değerlendirmesini yapalım.

 

KARŞILIKSIZ ÇEKLER BATIK KREDİLERDE RAKAMLAR NE DİYOR?

 

Mesela işleyen ekonominin, piyasaların durumunu ölçmek için ticari hayattaki çek trafiğinin durumu önemli.

Bu alana baktığımız zaman, tablonun ümit verici olduğunu söyleyebiliriz.  

Son verilere göre karşılıksız işlem yapılan çek tutarının bankalara ibraz edilen toplam çek tutarına oranı son 8 yılın en düşük seviyesine gerilemiş durumda.

Karşılığı çıkmayan çeklerin toplam çeklere oranı Yüzde 2,3 seviyesine geriledi.

Hükümetin 15 Temmuz sonrası piyasaları canlı tutmak, zor durumdaki şirketleri korumak için uygulamaya koyduğu Kredi Garanti Fonu’nun ekonomiye ciddi anlamda bir can suyu kattığı görülüyor.

 

2016 yılı içinde aylar itibarıyla yüzde 3,4’e kadar yükselen tahsili gecikmiş alacakların (Banka kredilerinin) toplam kredilere oranı Haziran 2017 itibariyle yüzde 3,1’e düştü.

Binde üçlük rakam düşük gibi görünse de, batık kredi oranının yukarı ivmesinin aşağıya doğru yönelmesi iyi bir veri.

Bu, reel sektörde alın teriyle çalışan şirketlerin batma riskinin toplamda giderek azaldığını gösteriyor.

 

İHRACAT BÜTÇE AÇIĞI DİĞER VERİLER…

 

İhracattaki tablo da gelecek için ümit vadediyor.

Bu alanda 2017 yılına göre yüzde 10’luk bir artış söz konusu.

Her ne kadar bu iyileşmenin 2016’nın zorlu şartlarına göre olduğunu göz önünde bulundurmamız gerekiyor olsa da, 156,5 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşılması önemli.

Bu şekilde ihracatın Türkiye’nin büyümesine yüzde 1,4 oranında bir katkı sağlayacak olması ekonomiye dair bir başka güzel haber.

 

EKONOMİNİN ŞAH DAMARI: BÜYÜME ORANLARI

 

Türkiye’nin ekonomide en iddialı olduğu alan büyüme rakamlarında elde edilen güçlü ivme.

Çin ve Hindistan’dan sonra Dünya’nın en hızlı büyüyen üçüncü ülkesi konumuna gelen Türkiye ekonomisi, gelecek perspektifi bakımından da yüzleri güldürüyor.

Geçen gün Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan Kanal 7’de yaptığımız Başkent Kulisi programında bir sonraki çeyrekte Türkiye’nin yüzde 7 oranında bir büyüme oranını yakalayabileceğini söyledi ki, bunu kıymetli bir tahmin olarak kayda almış olalım.

 

Bardağın boş tarafında ise bütçe açığındaki artış, enflasyon ve buna bağlı olarak faiz oranlarındaki yüksek oranlar karşımıza çıkıyor

Bakan Elvan’a bütçe açığının artması mali disiplinin bozulmaya başladığına delalet etmiyor mu? Diye sorduğum zaman, bu konuda asla taviz verilmesinin söz konusu olmadığını söylemişti.

Hemen rakamlara bakalım.

Bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 2’ler seviyesinde olması, fazla telaş edecek bir durum olmadığına delalet ediyor.

Bununla birlikte bu alandaki disiplinli tutumu sürdürmek de büyük önem taşıyor.

Zaten, hükümet de bunun farkında olduğu için, geçenlerde Başbakan Binali Yıldırım, 2018 yılının devlet için tasarruf yılı olacağını açıkladı.

Devlete acil ihtiyaç dışında yeni araç alınmayacak, bakanlıklar kendilerine tahsis edilen bütçenin dışına çıkamayacak ve bu şekilde 30 milyar liraya yakın bir tasarruf sağlanacak.

Hedef bu.

 

ENFLASYONDA KUR ETKİSİ

 

Enflasyon rakamı en son 11,2 çıktı.

Bu Türkiye’nin hedefleri açısından yüksek bir rakam.

Enflasyon rakamlarının yükselmesinde döviz kurlarındaki tırmanışın yüzde 3’e yakın bir etkisi var.

Dolar ve avrodaki yükselişin enflasyona olan yüksek etkisinden söz ediyorum.

Bununla birlikte bu bağlamda hükümet çevrelerinde geleceğe dönük iyimser bir hava olduğunu söyleyebilirim.

Gıda fiyatlarındaki hormonlu yükselişin enflasyona etkisini kırmak için yapılan çalışmaların sonuç vermesiyle enflasyon oranının 2017 Aralık’tan itibaren tekrar tek haneye dönmesi bekleniyor.