Toplumsal Dezenformasyon ve Eğitime Etkileri

.

  • GİRİŞ22.09.2018 08:56
  • GÜNCELLEME24.09.2018 08:23

Ülkelerin tarihi, kültürel ve inanç değerleriyle eğitimi arasında bir bütünlük olması gereklidir. Eğitim sistemi de bu değerler üzerine bina edilmelidir. Böyle bir paradigma değişim ve dönüşüme kapalılık değildir. Eğitimde ileri ülkelerin yapılanmalarına baktığımızda bunu açık bir şekilde görmekteyiz. Bu sistemler kesintisiz irdeleme, sorgulama, araştırma, Ar-Ge, inovasyon, strateji geliştirme ve belirleme sürecine tabidirler. Sadece taklide dayalı ideolojik eğitim sistemleri bu sürecin dışındadırlar. Aksi takdirde eğitimin metalaştığı günümüz dünyasında genel geçer kendinize ait evrensel  bir sistem oluşturmanız  mümkün  değildir.

Bu bakımdan örgün, yaygın, teknik, yetişkin ve uzaktan eğitim sistemimizde yöntem; geçmişte verimli olan uygulamaları geliştirmek, araştırma ve inceleme  yaparak kendimize özgü yeni bir sistem oluşturmaktır. Öğrenmeyi; çocuk, genç, yaşlı demeden toplumla birlikte gerçekleştirmektir.  Eğitimin amacı bilgi yüklemek değildir. Bilgiyi oluşturma, anlamak, anlatmak ve bir katma değer üretmektir. Anlayarak ezberleme, eleştirel düşünme ve düşünce kabiliyetini geliştirme, tefekkür etme (olayları derinliğine düşünme, yorumlama, toplumsal tutarlılık ve tutarsızlıkları anlama ve önerileri sıralama) dir. Bu bizim medeniyet birikimimizin içinde vardır. Bunu aksini iddia etmek Gazali’yi, İbn-i Rüşd’ü, Harezmi’yi, İbn-i Sina’yı, Mimar Sinan ve daha bir çok dâhiler bölüğünü bilmemek, “Felsefenin Tutarsızlığı”, “Tutarsızlığın Tutarsızlığı” gibi kaleme alınmış felsefi değerler sistemini anlamamak demektir. İnsan bilmediği şeyin düşmanıdır. Koskoca tarihi bir hafıza belleklerden silinince dedemizin mezar taşını dahi okuyamaz duruma düştük. Bu durum acı ve elem vericidir.

 

 

Toprağa ekilmiş tohumun yeşermesi gibi düşünceler hayata dokunduğu ölçüde yaşarlar. Toprağa kök salmamış fikirler zorlamalara rağmen hayata tutunamazlar. Fakat toplumsal alerjiye, tıkanmalara, sonuçlarına katlanamayacağımız hastalıklara ve ölümlere sebebiyet verirler. Toplumumuzda temiz yürekli, vefakâr, cefakâr, müsamahakâr, dindar, ahlaklı, yardım sever, kadir ve kıymet bilir insanlarımızın yanında; cehalet, hurafe, çok kazanma hırsı, intikam,  gayri ahlaki tutum ve davranışları hayat tarzı haline getirmiş kimseler de vardır. Yakın zamana kadar yıllarca uygulanan seküler  eğitim; çocuklarımızı, gençlerimizi ve ailelerimizi büyük ölçüde insani  ve ahlaki değerlerden uzaklaştırdı. Çıkarcı, bencil, yaramaz ve ruhi dünyamızı besleyen ve olgunlaştıran değerlerden uzaklaşan bir nesil inşa etmeye çalışıldı. Üniversiteli bazı gençler, “Biz Lut kavminin çocuklarıyız,” “Vajina bekçiliği yapan ahlaki eğitim istemiyoruz,” ifadelerini dillendiren pankartlar açtılar. Erkekli kızlı soyunup dökülerek sahne aldılar. Uyuşturucu ve madde bağımlılığından ölen gençlerimiz vs… Yaşlı, genç ve engelli demeden birkaç lira için yerlerde sürüklemek ve hatta öldürmek pahasına vicdansızlaştılar. Etrafımız, nefis terbiyesi, güzel ahlak sahibi olmak, sadakat, doğruluk, adalet, şükür, sabır, kanaat, samimiyet, çalışkanlık, liyakat, bilgi, beceri mi? Geç onları. Bu hikâyelerin devri çoktan doldu. Onlar sadece bir devre has, geçmişin hikâyeleridir.  Aptallığı bırak, millet neler yapıyor görmüyor musun? Dünyaya bir daha gelecek değiliz ya. Abi, adam doları 3. 2’den alıp 7 TL’den satmış iyi mi? Neme lazım zeki adammış! Diyen adamlarla dolu. Dövizdeki kuru fırsat bilen servet avcıları…  Döviz endeksli olmadığı halde satışta ürünlerine fahiş zam yapanlar, stokçular, ülkenin ve halkın ayarını bozmaya çalışanlar, vatandaşı soyup soğana çevirenler… “Adalet, özgürlük, insan hakları” diyen bazı yazarlar, ABD ve Batı’nın en iğrenç çıkarlarına kul oldular, vatanı peşkeş çektiler. Sinema, televizyon başta olmak üzere bütün görsel ve yazılı basın ve sosyal medyada önümüze konan hayat tarzı: son model arabalar, villalar, katlar, yatlar, yeni yeni sevgililer, gömlek değiştirir gibi kadın ve erkek değiştirmeler, bilmem kaç milyon dolara alınan malikâneler, özel yapım uçaklar, ABD’de doğumlar… Zekât mı, sadaka mı, fakir fukaraya, yetime, yolda kalmışa, ülkemizde ki muhacirlere yardım mı? Yok, bunların dünyasında böyle şeyler. Bir yandan ABD ve İsrail orijinli ürünlerin listeleri çarşaf çarşaf yayınlanarak bu ürünleri almayın denilir. Diğer taraftan aynı ürünler okuduğumuz gazete ve izlediğimiz televizyonlarda reklamı yapılır.  Bütün bunlar ahlaki değerlerden yoksun seküler eğitimin, kazanma hırsının, dezenformasyonun ve toplumsal adaletsizliğin sonuçlarıdır.

Başkanımız Erdoğan, yapmış olduğu toplantılarda, açılışlarda, düğün ve nişan törenlerinde; israftan kaçınmamızı, etkin denetim yapılmasını söylemelerine rağmen sıkıntılar hala devam etmektedir. Ayrıca Başkan Erdoğan,  evli çiftlere yönelik dört çocuk tavsiye ederken, gizliden gizliye karşı bir kampanya başladı: “Genç evlenme, geç doğur.” Bir de buna evliklerin ilk bir yılında boşanma oranını ilave edersek nüfus artışının nasıl dinamitlendiğini görürüz.

Eğitimi konu etmişken,  Eğitim - Öğretim yılının başlanmasından takriben iki hafta önce CHP,  gençlerine yönelik eğitimi başlattı. Sahilde yapılan ilk ders “Yoga”.  Yapılacak olan bu eğitimlerle; çağdaş, ilerici, Atatürkçü, batıcı, ulusçu aydınlanmış gençler yetişeceği ifade edildi. Bir zamanlar halkımızın geçimini zar zor temin ettiği bir dönemde Vali Yardımcısı köyümüzü ziyaret eder. Balın süzmesi, sütün kaymağı, keçinin peyniri, yumurta, kavurma ve kızarmış taze pişmiş ekmek sofraya konur. Halkımız misafirperverdir. Yemez yedirir. Ancak Vali,  Muhtardan, “İmam Sütü” ister. Muhtar, İmam Sütü’nün ne olduğunu bilmediği için hemen İbrik ve Leğeni getirtir. Zanneder ki Vali Beg (!)  kahvaltıya abdestli oturacak. Bunun üzerine Vali Beg hiddetlenir; “Seni nasıl muhtar seçtiler” der. Oysa İmam Sütü: ‘İçki ve Şarap’ demekmiş.  Buna benzer bir başka örnek de Şükür Saraçoğlu’ndan: “Din zehirdir. Türkiye’den atabilmek için bize en az 30 sene lazım,” demiştir. Kapitalizm, ülkemiz insanının emeğini sömürdü, ürettiği sosyalistler de dini, sosyal ve kültürel değerlerine savaş açtı.

Hiç kenardan köşeden gizlenerek konuşmaya gerek yoktur. Nezih, temiz ve berrak dimağlara verilmesi gerekli ilk bilgi; “Besmele ile beraber; yaratan, yaşatan, terbiye ve ıslah eden, ebedi olan Aziz ve Hâkim Allah’ın adıyla başlamaktır”.  Eğitim ailede başlar, okulda gelişir, sosyal hayatta uygulama alanı bulur. Yazımın başında ifade ettiğim üzere eğitim, beşikten mezara kadardır. Eğitimde temel öğeler: Aile, okul (idareci, öğretmen, okulun fiziki yapısı, modern araç gereç, ekipman ve sosyal donatı alanları) sosyal ve kültürel hayatımızdır. İdareci, öğretmen ve veli buyurgan olmamalı, kendilerini daima yenilemeli ve geliştirmelidir. Güler yüzlü, tatlı dilli olmalı, rencide edici söz ve davranışlardan uzak durmalıdır. Anne ve Baba çocuğu kutsamamalı ve kusursuz görmemelidir. Okul veli işbirliğinde tarihi ve kültürel mekânlarımız ziyaret edilmeli. Hiçbir veli özel bir statüye sahip değildir. Olmamalıdır. Öğretmenlik yıllarımda çok anlayışlı veli ve çalışkan öğrencilerle çalıştım. Anne baba çok şefkatli olmalı. Mümkün olduğunca çocuklarıyla birlikte kahvaltı yapmalı, Besmele ile başlanılmalı, Elhamdülillah diye bitirilmelidir. Çocuğa; israf ve bereket kavramları öğretilmeli. İdareci ve öğretmenler otoriteyi not, asık surat, çatık kaş ve bağırıp çağırarak sağlamaya çalışmamalıdırlar. Eğitim, insanın kendisini bilmesi, içindeki cevheri keşfetmesi, eşyayı, tabiatı ve kendisini yaratanı tanımasını sağlar. İyiliği ortaya çıkaran, güzelliklerle buluşturan doğru ile yanlışı ayırt edebilme kabiliyeti kazandırır. Düşünmesini sorgulamasını sağlar. Öğretmen bilgiyle birlikte güzel davranışları ödüllendirmelidir.  Kaynaşma, dayanışma, kardeşlik ve arkadaşlık duyguları geliştirilmelidir. Kin, nefret, çekememezlik, kibir, hırçın ve aşağılama gibi hastalıklardan uzak, iffetli, naif, nazik, salih ve çalışkan bir öğrenci, hanımefendi ve beyefendi yetiştiren bir eğitim. Öğretmen; geri zekâlı, aptal gibi sözlerle öğrencileri aşağılamamalıdır. Öğrenci ile arasına bir erdem sınırı koymalıdır.  Adil, eşitlikçi, merhametli ve itidalli ve saygın olmalıdır. Unutmayalım toplumsal değişimin, uygarlık yolunda ilerlemenin ve bilimsel gelişmenin yolu eğitimden geçer. Öğretim ise bir kurallar bütünüdür. Müfredat hakkında verdiğim bilgiler önceki yazılarımda mevcuttur. Yazımı Peygamberimiz(s.a.v.)in Hadisiyle noktalıyorum: “Hiç kimse cehaletle aziz, ilim ile zelil olmaz.”

Vesselam.

Yorumlar18

  • Muharrem DOĞAN 5 yıl önce Şikayet Et
    Bu tür yazıların devamını diler, Rabbim size sağlık ve afiyet versin.
    Cevapla
  • Nuran çetin 5 yıl önce Şikayet Et
    Hocam yazınız herzaman ki gibi fevkalede güzel. Elinize emeğinize sağlık.
    Cevapla
  • Halil ARIKAN 5 yıl önce Şikayet Et
    Hocam Allah sizlere topluma yararlı fikirler üreterek ve hakikatları anlatarak dahada faydalı olmayı nasip etsin.Hocam yazınıza katkıdan ziyade okuyup gerçek eğitimi anlayıp toplumun gerçek inşasını meydana getirmek lazımdır. Hocam sizden ben 1978 lerde İ.H.L de o insan eğitimindeki ilk aşıyı sizden kapmıştım Allah razı olsun yazılarınızı takip ediyorum.Bu yazıları yazmayı dahada önceden başlasaydınız bizimde geride bıraktığımız fikir eksikliğimız olmazdı. Ufkumuzu dahada açacak yazılarınızı bekliyoruz.Ailece selamlarımızı sunuyoruz
    Cevapla
  • Melike Kazancı 5 yıl önce Şikayet Et
    elinize, dilinize yüreğinize sağlık hem dünyadaki hem de ülkemizdeki toplumsal sorunlar ancak bukadar guzel kaleme alınabilir. eğitim konusunda insanin da kendisine katmasi gereken cok sey de.tesekkur ederiz...
    Cevapla
  • Lokman 5 yıl önce Şikayet Et
    Elinize ve yüreğinize saglık Müdürüm. Yazılarınızı okuyoruz, okutuyoruz ve paylaşıyoruz. Öğretmenlerin ve velilerin okunması gereken bir yazıdır. Allah sizleri (eğitimli)başımızdan eksik etmesin. Allah'a emanet olunuz.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat