Siyasi partiler adaylarını açıklamaya başladılar. Yerel ve ulusal kitle iletişim araçlarından ve bizzat sahadan aldığım bilgilere göre en fazla rağbet yine Adalet ve Kalkınma Partisine olmuştur. Hizmet yolunda geleneği ve hikâyesi olan parti daima ölçülü, dikkatli ve dengeli bir aday tespit çalışması için aday adaylarının zayıf ve güçlü yönlerini masaya yatırması ve bir kuyumcu titizliğiyle hareket etmesi gereklidir. Seçiciler; “ehliyet ve liyakat konusunu” kesinlikle ıskalamamalıdırlar. Yerel iktidar performansı yüksek olan bir parti, siyasal dönüşümün anahtarıdır. 16 yıllık AK Parti iktidarı başarısını büyük ölçüde yerel yönetimlere borçludur. Ancak 15 Temmuz Darbe Girişimi ile başlayan yerel savrulmaları dikkatten uzak tutmamak gerekir. Zira “metal yorgunluk” teşhisi sadece kondisyonun düşmesi ile ifade edilmesi eksik bir tanım olur. FETÖ, bu tanımın önemli bir parçasıdır. Bazı belediye başkanları ve ekibinin, toplumda ürettiği negatif etkiyi görmezden gelemeyiz. Şu gerçeği de açık bir şekilde ifade etmemiz gerekir ki, 2001’den bu yana AK Partili belediyelerin şehrin gelişmesi ve dönüşümü noktasında sarf ettikleri büyük efor bir kenara itilmemeli ve değerlendirme dışı kalmamalıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “mevcut başkanların birçoğunun değişeceği, üç yılını doldurmuş başkanların aynı yerden tekrar aday gösterilmeyeceğini, liyakat ve ehliyete önem verileceğini,” ifade etmişlerdir. Aday olacak kişilerden bulunduğu şehre kalite ve katma değer üretecek, eğitim, kültür, sanat ve spor gibi sosyal dönüşüm projelerini etkili bir şekilde hayata geçirecek, istihdamı arttırıcı çalışmalar yapabilecek adayların iş başına gelmesi doğal bir beklentimizdir. Bu meyanda 2019 Yılı Konsolide Bütçesi 58 Milyar 801 Milyon TL olan, 52 bin kusur kişinin hizmet verdiği, 15 milyon nüfuslu mega metropol bir şehre Binali Yıldırım Bey’in adının geçmesi şehrin geleceği açısından memnuniyet verici olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Özellikle yerelde bazı varlıklı aktörlerin ve milletvekillerinin işe müdahil oldukları, işi iyi bilen deneyimli ve liyakat sahibi kişiler yerine kendi çıkarlarının taşıyıcısı olanların tercih edilmesi noktasında rol üstlendikleri sıkça rastladığımız söylemler arasındadır. Bu bakımdan hemşerici ve maddi odaklı başkan aranmamalıdır. Paralı siyaset pahalı siyasettir. Sonra bedeli ağır olur. Ayrıca bazı adaylar için: “İyi arkadaşımız, tecrübeli, deneyimli, bilgi ve birikim sahibi, dürüst, namuslu, şeffaf, adaletli ve de iyi bir aile yaşantısına sahip ama şehri tanımıyor, bu profilde bir adayla seçime girersek kaybederiz!”  söylemi ne kadar garip, şaşırtıcı bir mantık ve gözlem hastalığı. Geçmişte birçok insan bu hastalıklı bakışın kurbanı oldu ve o şehir istedikleri adamla bir milim dahi ileri gitmedi/gidemedi. Milletvekili seçimlerde ki %10’luk kayıp, adaylara gösterilen bir tepkinin ifadesidir. Bundan dolayıdır ki Başkan Erdoğan, “sandığın verdiği mesaj alınmıştır” demişti.

Bizim mücadelemiz dünyevi güç ve iktidara, şan ve şöhrete sahip olmak değil, Allah’ın rızasını, gösterdiği istikamet üzere hizmet ederek kazanmaktır. Samimiyetle halka hizmet edecek, akrabalık, dostluk ve arkadaşlık saiki ile hareket etmeyecek, adaletli, sıcakkanlı, sevecen, güler yüzlü, alçak gönüllü, taban adamı, halkın kendisinden her cihetten emin olduğu, güven duyduğu, emanete ihanet etmeyecek, kul hakkı yemeyecek, garip gurebayı, fakir fukarayı koruyup gözetecek, yürekli, seviyeli, cesur, bilgi ve ehliyet sahibi, kulluk bilinci içinde yaşayan takva ehli, vizyoner kişiler iş başına gelmelidir.  Siyaset iyi yönetebilme sanatıdır. Belediye yönetimi aynı zamanda sivil toplum yönetimidir. Görev süresi içinde milletin emanetini adil ve şeffaf biçimde yürütmeli, işine halel getirmemelidir. Bu toplumun tevazu kaybına asla tahammülü yoktur. Belediye başkanı ve ekibi öfkeyi, hamaseti değil sekineti esas almalıdır. Halktan kopuk, kibirli, dışlayıcı, ötekileştirici, ahlâki zafiyeti olan, ağzı bozuk, yalancı, ikiyüzlü, muhteris, FETÖ’cü, kışkırtıcı tutum ve davranış içinde olanlardan uzak durulmalıdır. Nefsimiz bizi haksızlığa sürüklemesin. Gücü değerlerimizde aramalıyız. “Eğer size Allah katından bir zafer nasip olursa, (münafıklar) ‘Biz de sizinle beraber değil miydik’ derler.” (Nisa- 141)  Ayette belirttiğimiz ve yukarıda vasıflarını saydığımız insanlardan uzak durulması gereklidir.

Her parti kendi adayları ile seçime gideceği ve adaylarını açıklamaya başlamışken ittifak arayışları yeniden başladı. Bir taraftan AK Parti ve MHP, diğer taraftan CHP, HDP, İP ve Saadet Partisi arasında sadece “Erdoğan nefreti” üzerinden zaten bir konsolidasyon söz konusu idi. İttifaka sıcak bakan birisi değilim. İttifak, ferasetin değil, zaruretin sonucu olarak ortaya çıkmış bir tercihtir. Öyle anlaşılıyor ki AK Parti ile MHP arasında; birkaç şehri ve ilçeyi kapsayacak dar alanda bir ittifak uygun olacağı genel bir kanaat. Sıkıntılı olan husus, 94 ruhunun giderek elemine edilmesi gibi bir algının yaygınlaşmaya başlaması. ANAP’ı siyaset sahnesinden silen 83 ruhunun terk edilmesidir.  Doyumsuz muhteris dalganın giderayak etkinliğinin artması, bürokraside eften püften sebeplerle görevlerinden uzaklaştırma gibi gelişmeler gerçekten can sıkıcı. Oligarşi yapı, muhafazakâr çevrenin etkisini tırpanlamaya çalışmaktadır.  Siyasi partilere olumlu katkılar sağlamak adına müspet yönde uyarılarımızı yapacağız.  Umarım hayra vesile oluruz.

Vesselam.