İman ve İtaat

  • GİRİŞ02.02.2019 09:38
  • GÜNCELLEME04.02.2019 08:38

İman, ihlas ve samimiyetle Allah’ın emirlerine sımsıkı bağlanmak, Kur’an ve sünnete tabi olmak, fırkalara ayrılmamak ve tefrika denilen büyük bir felakete duçar olmamaktır. İman ve amel birlikte muteberdir. Amelsiz bir iman tehlike ve tuzaklarla dolu bir yoldur. Allah’ın lütuf ve keremine sahip olmak için önce iman sonra amel gerekir. “Amelsiz bir iman, sinede yüktür.” Allah, iman, ihlas ve takva üzere olanları asla günaha düşürmez. Allah, peygamberlere imanı şart koşmaktadır. ‘Dinlerin tahrif sebeplerinin başında peygamberleri devre dışı bırakmaları gelir.’ “Ey iman edenler! Allah’a ve resulüne iman edin. (Davetini) işittiğiniz vakit ondan yüz çevirmeyin.” (Enfal-20) “Allah’a ve resulüne hıyanet etmeyin! Yoksa bile bile kendi emanetlerinize hainlik etmiş olursunuz.” (Enfal-27) “Hiç şüphesiz o (Kur’an) şerefli bir elçinin sözüdür. O bir şairin, kahinin sözü değildir. O âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.” (Hakka 40-41)  Allah’a imanda Rabbimizle aramıza hiç kimseyi sokmayacağız. Dini yalnızca Allah’a has kılarak, duamızı, taleplerimizi Rabbimize arz edeceğiz. Bağışlayacak ve şefaat edecek sadece Allah’tır. Resulüllah’ın hayatı, hayat tarzımız olacaktır.

 

 

Kâfir ve münafıkların hayat tarzına imrenmeyeceğiz. Allah’ın ipine sımsıkı sarılacağız. Kur’an’la aramıza mesafe koymayacağız. Huzur ve sükûnet limanı, Allah ve Resulün yolundadır. Siyasi, ekonomik, makam ve mevki ve benzeri çıkarları uğruna bir birlerinin arkasından çekiştirmeler, kin ve nefret beslemeler, düşmanlık etmeleri niçin sorgulamıyoruz? Neden hızla akıp giden zamanınızı boş, anlamsız, kin ve nefret kusan ilişkiler ve dizilerle baş başa bırakarak heder ediyoruz? Boşa geçen bu ömrün hesabını Allah (c.c) sorduğunda; kanal kanal dolaşarak ‘kafamızı dinlendirmek için dizileri seyrettik mi’ diyeceğiz? Yalan, dedi-kodu, iftira, çekişme ve hayasızlıklarla geçen günlerin hesabı sorulduğunda ne diyeceğiz? O çok çetin geçecek hesap gününden, Allah’ın intikamından endişe etmiyor muyuz? Edep ve hayâ yoksunu bu çirkinliklerden neden yüzünüzü çevirmediniz? “Doğrusu bugün hesabın çok çetin” denilecek o mutlak gün gelip çatmadan önce kendimize çeki-düzen vermenin zamanıdır. Hemen şimdi içimizdeki putları kırıp, Allah ve Resulünün şaşmaz ölçüsünü hayatımızın vazgeçilmez kriteri yapalım. Unutmayalım Allah’ın Resulü Hz. Muhammed (s.a.v): “Rabbimin bağışı ve merhameti olmasa ben de cennete giremem” buyurmuşlardır. Allah’ın iradesi tek ve mutlaktır. Birisinin hürmetine takdirini değiştirmez. Çünkü hiç kimsenin Allah katında muafiyeti yoktur. Hiç bir kimse başkasının hatası, yanlışı sebebiyle kendi inkârcılığına kılıf bulamaz, mazeret üretemez. Bir kimse ‘ben ateistim, deistim, Allah’a inanmıyorum’ diyorsa, İslam ıstılahında onun adı müşrik ve kafir’dir ve kalacakları yer ebedi olarak cehennemdir. Cehennem ateşini onlardan savacak hiçbir kimse de yoktur.

Biz Müslümanlar Kur’an-ı Kerim ve hadisleri okuyarak nerede olduğumuzu görmeliyiz. Biz, ne kadar Müslümanız? Adaletli miyiz, yoksa zalimlerden miyiz? diye düşünmeliyiz. Gözümüzün, gönlümüzün kirlendiği, kibir, gurur ve haksız kazancın, karaborsanın, stokçuluğun ayyuka çıktığı, nezaket ve ahlâkın olmadığı, adeta şeytan çarpmış, cinnet getiren bir toplum haline geldik. Haramlarla iç içe bir toplum! Peki, bu halde, Allah, size niçin merhamet etsin? Aziz ve Hâkim,  Hüküm ve Hikmet sahibi olan Allah’ın mesajı olan bu kitaba karşı çıkanlar niçin karşı çıktıklarını, inanıp itaat edenler niçin inandıklarını bilmeleri için bu kitap indirilmiştir.  Bu kitap, bir tarih kitabı ve eskilerin hikâyeleri değildir. Bu kitapta bir tek gereksiz ve yanlış emir ve yasak yoktur. Ve kıyamete kadar da bakidir. Ben, Allah’a ve Resulüne inanıyorum, diyen bir kimse; nefsine, şeytana, tağuta, örf ve adetlere, paraya kul ve köle olmamalıdır. Maalesef İslam’ın düşmanlarına gösterdiğimiz ihtimamı, saygıyı mümin kardeşlerimize göstermez hale geldik. Hani “Müslümanlar kendi aralarında son derece merhametli, İslam karşıtlarına karşı azamet sahibiydi?” Ne oldu bize ki kardeşlerimizden merhametimizi, saygı ve sevgimizi esirgiyoruz? Samimi ve dürüst davranmıyoruz? Oysa müminler; sevgide, merhamette, şefkatte ve yardımlaşmada bir tek vücut gibidirler. Bu vücudun bir tek azası dertlenirse, diğer kısımlarında onunla beraber ıstırap içindedir. Bizler hayırda yarış etmeliyiz. Allah, “insanlardan yüzünü çevirme, yeryüzünde şımarık yürüme. Zira Allah, kibir taşıyanı, kendini beğenip övünenin hepsini sevmez.” (Lokman-50.

 

 

İslam dünyasında düşüş ve çöküşün sebebi, İslam’ın prensiplerinin terk edilmesidir. Biz, hayata anlam, mana ve şeref yükleyen İslam’ın sesi, nefesi ve sönmez ışığı olacağımız, servetin, gücün ve bilginin bütün kokuşmuşluklarına karşı çıkacağımız yerde; önce İngilizlerin sonra da ABD’nin emrine girerek tarihin bize yüklediği misyonu kaybettik. Kudüs ve Ortadoğu başta olmak üzere İslam coğrafyası elimizden çıktı. Bugün Kudüs’ün tamamıyla siyonizme verilerek Müslümanların Filistin topraklarından çıkartılması projesine evet diyen, Trump’ın etrafında dans eden tahakkümcü, baskıcı, barbar ve ölüm kokan Suudi rejimi ve işbirlikçileri emellerine ulaşamayacak ve parçalanıp alt- üst olacaklardır. İslam’ın karşısına, “demokrasinin maske olarak kullanıldığı Pazar monoteizmini’ çıkararak, İslam’ın batı normlarına uyarlanması halinde Müslümanların batının bir parçası olabileceğini söyleyenlerin teklifi, yanlış ve iğrençtir. Artık bu oyuna gelecek kimse yoktur ve olamayacaktır.         

Dün olduğu gibi bugün de biz Müslümanlar tarihin nesnesi değil öznesi ve lideri olacağız, İnşaallah. İslam’ın ilk ve son müracaat yeri Kur’an ve sünnettir. İslam inancın temel kaidesi Tevhid Akidesidir. İman, itaat, ilim, irfan ve hikmet birbirlerine katıksız bağlıdır. Biz topraktan yaratıldık. Allah, ruhundan bu varlığa üfledi ve insanı en güzel bir şekilde yarattı.  Ve o varlık, ‘Ahsen-i Takvim’ oldu. Tesadüfen ve bir zorunluluk sonucu ortaya çıkmadı. Toprağın renkleriyle renklerimiz bütünleşti. ‘Hürriyetin o emsalsiz imtiyazı, yaratılmışlar içerisinde sadece insana verildi.’ Allah, yarattığı bu üstün varlığı, dünyada başıboş bırakmadı. Kendisine bağlılığını “O yaratan ve öldürendir,” insan, “neden yaratılmış olduğunun bilincinde olsun”, “O kibirlenmesin, nankör olmasın ve mütevazı olsun”  ayetleriyle vurgulayan Rabbimiz kendisinin tek ve mutlak yaratıcı olduğunu, insana hak ettiği yerini, hayatının anlamını, yaratıcısına olan şükrünü öğretmek üzere, ona kutsal bir emaneti yükledi ve insan bu teklifi ve sorumluluğu kabul etti. Bu yol (Sırat-ı Müstakim üzere Şeriat), kendilerine peygamberlerini gönderdiği bütün milletlerin evrensel ortak programıdır.

Allah’ın çağrısına Hz. İbrahim’in teslimiyeti gibi bir iman örneğine sahip olur, Allah’ın emir ve yasaklarına sırtımızı dönüp, yüzümüzü çevirmez, namazı dost doğru ve ihtimamla kılar, emanet ve akitlerimize riayet eder, şahitliklerimizi dost doğru yapar, zekâtımızı verir, garip gurebaya, fakir fukaraya, yetime, öksüze yardım edersek, Rabbim de bize yardım eder. Bize huzur ve sükûnet verir. Düşman karşısında zaafa düşmeyiz, dağılıp parçalanmayız. Böylelikle bize şanlı zaferler nasip eder. Onun için hayatımızın her aşamasını Kur’an ve sünnete göre tanzim etmeliyiz. Bu takdirde Allah’ın biz müminlere mükâfatı, içinde ebedi olarak kalacağımız cennetlerdir. Orası ne güzel ebedi yurttur. Allah’a ve Resulüne karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar, “ne korku ve ne de üzüntü içinde olacaklardır.”

Vesselam.

         

Yorumlar12

  • Mmm 4 yıl önce Şikayet Et
    Bu ne iyi ama
    Cevapla
  • Sıddık Aktaşçı 5 yıl önce Şikayet Et
    Küfrün her türlü şeytani yolları kullanarak müslümanları itikad ve ameli yönden tuzağa düşürmek istediği günümüde, ümmetin uyanık olması, Allahu Teala’dan, Peygamberimize (Aleyhisselam) gelen onun Kur’an-ı Kerim’i yaşayıp onu gören ve yaşayan Eshab-ı Kiram, Tabiin, Tebe-i Tabiin ve onların yolundan giden sünnet ehli alimler Yolu ile İntikal eden Yüce Dinimiz İslam ‘ı bu silsile ile kabul eder ve yaşarsak, küfrün içimize girmek için bir gedik bulamaz. Bu yolun dışına çıktığımız an imanımızı, itikadımızı, amelimizi darmadağın etmek için bekleyen şeytan ve uşaklarının korkunç saldırılarına maruz kalırız. Yol belli. Kalemine sağlık Mehmet kardeş.
    Cevapla
  • Nesibe 5 yıl önce Şikayet Et
    Allah razı olsun,şu topluluğun içinden,hakkı söyleyenler çıkıyor azda olsa,şükürler olsun.
    Cevapla
  • Nermin 5 yıl önce Şikayet Et
    İnşaallah hocam, Allah razı olsun.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Nezir Demircan 5 yıl önce Şikayet Et
    Evet Mehmet Hocam,bütün mesele,amelle bezenmiş halis-muhlis bir imandır.Ne yazık ki bugün insanımız,farkına varmadan dünya arzuları yüzünden imânını tehlikeye atmaktadır.Keşke hatasının şuurunda olsa.Ümitvar olalım,vesselam.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat