Mecburi İstikamet

  • GİRİŞ20.04.2019 10:24
  • GÜNCELLEME22.04.2019 09:02

İnsanlık tarihinin varoluşundan bu yana bir tarafta sahip olduğu bilgiyle Allah’ı tanıyanlar, O’na dost olanlar, diğer tarafta sahip olduğu bilgiyle şımarıp azgınlaşarak inkâr yolunu tercih edenler olarak ikiye ayrılır. Yani hak ile batıl, mü’min ile kâfir yahut münafık arasında cereyan eden bir mücadele. Müminler Allah’a olan iman, ihlas ve teslimiyetleri sebebiyle her zaman imtihanı kazanmışlardır. Bir kişi ya da bir topluluk Allah’a, Peygamberine ve Kur’an-a isyan eder, karşı çıkarsa o ya da onlar apaçık sapıklık içindedirler. “Allah, kâfirleri lanetlemiş ve onlar için alev alev yanan bir ateş hazırlamıştır. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır. Kendilerine ne bir dost ve ne de bir yardımcı bulacaklardır.” (Ahzab, 64-65). “Yüzleri ateşe çevrildiği gün, onlar derler ki: “Ah keşke Allah’a itaat etseydik, Peygambere de itaat etseydik!” Ve yine dediler ki: “Rabbimiz! Biz reislerimize, önderlerimize uyduk. Onlar bizi doğru yoldan saptırdılar. Ey Rabbimiz, ne olur bizi tekrar yeryüzüne gönder, Sana hakkıyla kulluk edip görevimizi layıkıyla yerine getirelim, diye yalvaracaklar.” Fakat orası artık geri dönüşü olmayan bir yerdir. Bu dünyada insanların küfrü imana tercih etmeleri, Allah’tan bir şey kaybettirmez. Kaybeden insanlardır. Çünkü Allah size değil, siz Allah’a muhtaçsınız.

 

 

           Ölüm ve kıyamet süresi, sadece Allah tarafından bilinen bir kaderdir. Kâfirlerin itiraz ettikleri, kuşku duydukları kıyamet günü ve yeniden diriliş hususunda; “Biz yaşarsak ta ölürsek te hayat bu dünya hayatımızdır. Bizi ancak hayatın akışı yokluğa sürükler. Tekrar diriltilecek değiliz” diyorlar. Bin yıllar geçse de söylem aynı. Allah, adeta canlı mı canlı, karşılıklı konuşmalarla o korkunç tabloyu önlerine koymakta. Kıyamet, hiçbir kimsenin karşılaşmak istemediği, ancak yapıp ettiklerimizin açık bir şekilde hesabının sorulacağı, kaçışı mümkün olmayan acı, ıstırap ve elem dolu bir gündür. Ahiret gününü, cennet ve cehennemi, Allah’ın emir ve yasaklarını alaya alarak ret ve inkâr edenler: “Eğer Allah’ın vaadi hak ve gerçekse hemen getirsin o günü.”  “Ey Muhammed, bizi korkuttuğun o kıyamet vakti ne zaman kopacak?” diyerek şımarıklıklarını ve azgınlıklarını arttırdılar. Bunlara, “içinde ebediyen kalacakları çılgın bir ateş hazırlamıştır.” O gün, “Onlar; ne bir dost, ne de bir yardımcı bulamayacaklardır.” İnkârcılar, “Gözleri düşkün düşkün (zelil ve hakir) olarak, yayılmış çekirgeler gibi kabirlerinden çıkacaklar.”( Kamer-7) Kur’an’ın tasvir ettiği acı tablo budur. O gün, Allah’a yönelme, tövbe etme, nedamet duyma zamanı geçmiştir. Tek seçenek, bu tasvire kulak asacaklar, yaptıklarından ve inkârlarından pişman olarak, Aziz, Hâkim, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’a dönmeleridir. Tek kurtuluş yolu budur. Allah’ın emir ve yasaklarını inkâr ederek “arzularını ilahlaştıran” kâfirler için varılacak yer cehennemdir. Allah’ın kullarına, tehdit ve ikazının sebebi; bu elim azaba duçar olmamaları, üstlendikleri bu sorumluluğu hakkıyla yerine getirmeleri, iyiliği emredip kötülükten sakınmaları, adalet ve ihsan üzere olmaları içindir.

            Son saatin ne zaman meydana geleceği konusunda Allah Taala: “Ya Muhammed, insanlar sana kıyametin zamanını sorarlar, de ki: Onun ilmi/bilgisi ancak Allah’ın nezdindedir. Ne bilirsin belki de zamanı yakındır.” Allah’ın Resulü, sahabeleriyle sohbet ederken Cibril’i Emin gelir ve Allah’ın Resulü’ne; “İslam, İman, İhsan hakkında sorularına ilaveten kıyametin ne zaman kopacağını bana haber ver,” dedi. Hz. Muhammed, “Bu konuda sorulan şahsın bilgisi, sorandan fazla değildir,” buyurdu. Allah (c.c), kıyamet saatinin ne zaman olacağını kendi katında bir sır olarak kalmasını takdir etmiştir. Allah’ın bildirdiğinin dışında bir bilgiye sahip değiliz. Bunun sebebi: İnsanlar devamlı surette dikkatli, tertip ve düzenli, temkinli, adalet ve ihsan sahibi, imanlarında kavi, ibadet ve itaatlarında daim olsunlar. Sanki yarın kıyamet kopacakmış gibi hazırlıklı ve tedbirli olsunlar.

 

 

          Bize düşen görev; o muazzam ve mukaddes emaneti yüklenmiş, sorumluluğunu almış, mesuliyetinin büyüklüğünün idrakine varmış, nefsani heves, arzu ve temayüllerine, bilgisinin azlığına, ömrünün kısalığına, içinde bulunduğu şartların ağırlığına rağmen,  Allah’a ve Resulü’ne inanmak, şaşmaz ölçümüz Kur’an ve sünneti hayat tarzımız olarak yaşamak, haram ve kul hakkına dokunmamak. Münafık, fitne, fesat, haram-helal tanımayan, kişiliğini, kimliğini saklayan, güçten yana tavır alan bozguncularla beraber olmamaktır. Mahzende dolaşan fareler gibi bir o yana bir bu yana dolaşmayacağız. Özellikle İslam coğrafyasını kan gölüne, fesat alanına çeviren zalimlerden yana tavır almayacağız. Allah’ın verdiği nimetlerle şımarıp azgınlaşan, yalancı, kibirli ve sapık kişilerden olmayacağız. Onlar, Allah’ın adı anıldığında yüz çeviriyorlarsa, biz de onlardan yüz çevireceğiz. Allah’ın dostlarına dost, düşmanlarına da düşman olacağız. Şeytana kul ve köle olmayacağız. Hikmet yüklü istikamet sahibi olacağız. Mücadelemiz ve yarışımız; emin ve ebedi bir makam olan cennet için Allah’ın rızasına uygun bir hayatı yaşamak olacaktır. Cennet; birkaç huri birkaç köşk değildir. Hayallerimizin ötesinde, gönülleri huzur ve rahmetle dolduran, ruhlara rahatlık veren, aklımızın almayacağı mükâfatlarla dolu, apaydınlık huşu veren, letafet dolu, güller diyarı, Allah’ın haşyetinden bilenmiş ruhların, mü’minlerin yaşayacağı bir sahnenin açılmasıdır. O mü’minler ki Rablerini hamd ile tesbih ederler/anarlar. Kibir ve büyüklük taslamazlar. Onlar, Allah’a ve Resulüne inanırlar, namazlarını dost doğru kılarlar, zekâtlarını verirler ve Allah yolunda cihad ederler. Merhum Mehmet Akif’in sözüyle yazımı noktalıyorum: “Öyle bir uyuduk ki; ta Cehennemde uyandık.”  Ey Rabbimiz, Bizleri, kapkaranlık ateş dolu ebedi cehennemde uyananlardan eyleme. Amin.

           Vesselam

 

Yorumlar15

  • Ekrem EKİCİ 4 yıl önce Şikayet Et
    Kalemine ve eline sağlık. Harika bir yazı olmuş. Selam ile...
    Cevapla
  • İsa Dilek 5 yıl önce Şikayet Et
    Sayın hocam hak ve batılı farklı bir ifade kullanarak tanımlayıp, içini en güzel şekilde doldurmuşsunuz. Allah sizden razı olsun.
    Cevapla
  • Taner Başkaya 5 yıl önce Şikayet Et
    Hocam kaleminize sağlık Allah a emanet olun.
    Cevapla
  • İsmail Ayan 5 yıl önce Şikayet Et
    Üstad yine zevkle iştahla olunacak bir yazı. Teşekkürler tebrikler iyi ki varsın hep var ol
    Cevapla
  • Nezir Demircan 5 yıl önce Şikayet Et
    Hocam,bu güzide yazınız inanın bana ilaç gibi geldi.Zira aylardır meşgul edildiğimiz malum günlük olaylar bizlerin başını döndürmüştü.Çok keyiflendim ve yararlandım.Allah razı olsun,vesselam.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat