Pablo Neruda’nın camide hakikatle sarsılması

.

  • GİRİŞ20.08.2019 07:55
  • GÜNCELLEME21.08.2019 08:30

L’EXPRESS dergisi, Şilili şair, yazar, diplomat ve siyaset adamı Pablo Neruda’yla bir röportaj yapmıştı. Röportajın başında, Neruda çocukluğundan başlayarak hayat hikayesini anlatır.

 

 

Diplomatlık olarak bulunduğu Asya’da geçirdiği yılları anlatırken,  “Doğu dinleri sizi hiç çekmedi mi?[1]” sorusuna şu cevabı verir:

“Agnostik (bilinemezci) görüşteydim. Üstelik, egzotizm ile gizli güçler felsefesinin ‘birbirine karıştığı, o yersiz yere dinsel görünüşle hareketlerden; nefis terbiyesiyle, sihirle tanrıya yaklaşma çabalarından, v.b. tiksiniyordum da. Bunların, ayıkları yerden kopardığı, insanları gerçekten uzaklaştırdığı düşüncesindeydim.”

 

 

Röportajın hemen başında eleştirel bir tutumla Hıristiyanlık, Budizm ve Hinduzim’e ilişkin değerlendirmeler yapan Neruda, birden bire “Bana Müslümanlığın daha yakın düştüğünü fark ettim.” deyiverir.. Bunun nasıl olduğunu da şöyle anlatır:

“Tuhaf bir şekilde.

Bir gün baştanbaşa mermer, bembeyaz bir camiye girdim. Tek bir mobilya, tasvir, heykel yoktu.

Dışarısı korkunç sıcaktı.

Çok yorgundum.

Adetim üzere ayakkabılarımı çıkardım.

Camide kimsecikler yoktu.

Fakat biraz sonra sesler işittim, kapıdan çıkarken yüzleri asık Müslümanlarla karşılaştım. Bana sordular:

«Buraya ne diye geldin? Sen Müslüman mısın?

“Hayır” dedim.

“Hıristiyan mısın?” dediler.

“Belki.” Dedim.

“Peki, orada niçin y attın?” diye sordular.

“Biraz oturmak istedim, yorgundum..” dedim.

“Ne yapmak istiyordun?” dediler..

“Belki biraz tefekküre dalmak, düşünmek...» dedim.

O zaman, aralarında konuştular ve dönüp bana:

«Hakkın var, burası tefekküre dalınacak yerdir. Tekrar gelebilirsin» dediler.

Katı bir dogmadan uzak bu anlayışlılık beni son derece duygulandırdı.

Doğuda geçirdiğim yıllarda beni en çok etkileyen bu olay olmuştur.

Bilirsiniz, fillerle yapılan âyinleri, maşlahlarla, ölü kafalarından kolyelerle süslü tanrıça Kali’yi, boğazlanan hayvanların çığlıklarını, sokaklara saçılan kanı, sinekleri ve üç-beş kuruşa takla atacak rahipleri; bunları hiç bir zaman çekici bulmadım ben.

Oysa, susuz bir havuz gibi serin, o aydınlık cami beni çok etkiledi.”

Cami cemaati olarak Müslümanların Pablo Neruda’ya güzel davranışları elbette dinlerinin “en güzel şekilde karşılama ve anlatma” emri gereği.

Tevhidi dünya görüşüne göre hakikat, herkese, kula kulluğu yasakladığından her türlü baskıdan ve sömürüden uzak, doğruluk, iyilik ve güzellik ekseninde yaşama teklifini yapar..

Pablo Neruda’nın hakikatle karşılaşmasını içten, doğru ve açık bir şekilde anlatması şairliğinden gelen hakikate sadakat özelliğinin bir yansımasıdır. Bugün Müslüman aydınların bile ihtiyaç duyduğu bir nitelik bu..

Ne var ki onu dünya çapında şair yapan bu hakikate sadakati, Müslüman olma noktasına varamadı..

Pablo Neruda, Şiirler, Çev. Enver Gökçe, 4.Baskı, Doğrultu Yayınları, 1978, İstanbul.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat