Kudüs’ün geleceği ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nın tarihî toplantısı

.

  • GİRİŞ14.12.2017 09:46
  • GÜNCELLEME14.12.2017 09:46

İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü Zirvesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla İstanbul’da toplandı. Toplantının gündemini, ABD’nin Kudüs’ü “İsrail’in başkenti” olarak tanıma kararına nasıl tepki verileceği oluşturmaktaydı.
İsrail sorununa yönelik İslam ülkelerinin bundan sonra atacağı adımların neler olabileceği, toplantıda tartışılacak ve toplantının ardından bir de sonuç bildirgesi yayınlanacaktı.
Bu yazının yazıldığı saatte sonuç bildirgesi yayınlanmamıştı. Ama İİT’nin dönem başkanlığını da yürüten Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantının açılış konuşmasında İsrail sorunu ve Filistin’in geleceğine ilişkin çok net mesajlar verdi.
En önemli mesajı kuşkusuz “İslam ülkeleri olarak başkenti Kudüs olan, egemen ve bağımsız Filistin devleti talebinden asla vazgeçmeyeceğiz. Uluslararası hukuka, hakkaniyete sahip çıkan ülkeleri, Kudüs'ü Filistin devletinin işgal altındaki başkenti olarak tanımaya davet ediyorum” şeklindeki tarihî çağrısıydı.
Erdoğan açılış konuşmasında ayrıca “İsrail’in bir terör ve işgal devleti olduğunu”, son bir haftalık süreçte Filistin halkına yaptığı zulümleri de örnek göstererek bir kez daha vurguladı.
***
Sonuç bildirgesinde “Kudüs Filistin’in başkentidir” kararının çıkacağı şeklinde olumlu bir beklenti, toplantı sürerken ortaya çıkmıştı.
İİT, 1969 yılındaki kuruluşundan bu yana 57 devletli üye sayısı ve kapsadığı coğrafi alan bakımından dünyanın en büyük uluslararası örgütlerinden biri.
Bu kadar büyük bir örgüt olmasına rağmen maalesef kuruluşundan bu yana üyeleri arasındaki ihtilaflardan dolayı, iş birliğine dayanan bir siyaset geliştiremedi. Dolayısıyla da bölgesel ve küresel düzlemde etkili bir örgüt olamadı.
2005 yılından itibaren, bölgesel ve küresel sorunlarda daha etkin olmayı amaçlayan 10 yıllık eylem ve reform planı oluşturulmasına rağmen, örgüt beklenilen hedefe ulaşamadı.
Üye ülkelerin çoğunluğu, en baştan itibaren hep statükoyu korumaya odaklanmış ve yeterli mali destek başta olmak üzere örgütteki sorumluluklarını yerine getirmemişlerdir.
Son 15 yıllık süreçte örgütün etkin olmasına yönelik başlatılan çabalar da “Arap Baharı” olarak adlandırılan iç isyanların ardından atıl kalmıştır.
Örgüt, ülkelerin kendi aralarındaki sorunlara çözüm için inisiyatif geliştirmesi bir yana, kuruluş amacını da oluşturan Arap-İsrail sorununda bile etkili bir varlık gösterememiştir.
Bu açıdan bakıldığında, İİT’nin İstanbul Zirvesi’nde alacağı karar örgütün hem kuruluş amacı hem de geleceği açısından kritik öneme sahiptir. Zirve tarihî bir dönemece işaret etmektedir.
ABD’nin Kudüs’ün geleceğine yönelik bu kararının ardından bile, Filistin’in geleceğine ilişkin etkin bir karar alamaması ise bundan sonra daha da pasifleşeceği anlamına gelmektedir. Yani İİT, daha da sembolikleşmek zorunda kalacaktır.
Ama Kudüs’ün Filistin’in başkenti olarak ilan edilmesi ise tarihî bir karar olacaktır.
Böyle bir karar uluslararası hukuka ve BM kararlarına uygundur.
Trump’ın Kudüs kararından önce, Orta Doğu’daki birçok ülkenin hizaya getirilmesi, İslam dünyasının bugün için tarihsel olarak, mezhepsel ayrılıklar yüzünden en parçalanmış hâlini yaşaması ve birçok ülkenin istikrarsızlık içinde olması Filistin’in geleceği ile ilgili, devletlerin her birinin tek başlarına etkili tepki koymasını imkânsız hâle gelmişti.
Bölgede birçok İslam ülkesinin en azından tek başlarına cesaret edemedikleri kararı, İİT çatısı altında alabilirlerse bu bölge ve Filistin’in geleceği açısından önemli bir dönüm noktasına işaret edebilir.
Tüm Müslümanların İİT’den beklentisi de budur.

Türkiyegazetesi

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat