Bir Ankara gözlemi...

.

  • GİRİŞ19.10.2017 09:29
  • GÜNCELLEME19.10.2017 09:29

İç ve dış gündemin ağırlığı giderek artarken Ankara'da dikkat edilmesi gereken bir konu daha var. Adına "vekalet savaşı" demek belki iddialı olur ama "örtülü güç mücadelesi" demek durumu izah edebilir. Çerçeveyi böyle çizince zihinlere çok değişik sorular gelebilir. Kafa karışıklığına yol açmamak adına, gözlemlerime dayanarak meseleyi izaha çalışayım. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim...
Devlet yönetimi; küçük dukalıkları, alan hakimiyetini, siyaset mühendisliğini kaldırmaz. Siyasette ne hesap yaparsanız yapın, belirleyici olan milletin tercihi ve teveccühüdür. Milletin adamına rağmen değil, milletin adamı ile çözüm üretilebilir. Gün; kişisel kırgınlıkların, kızgınlıkların, bekle-gör politikasının, sütre gerisine çekilenlerin günü değil. Gün, devletin içinden geçmekte olduğu kurt kapanını kırma, liderlik gücüne güvenme, lideri zamanında, tam ve doğru bilgilendirerek geleceğe yürüme günüdür.

***
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne kadar bir geçiş dönemi yaşadığımız açık. Aslında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın parti ile bağının kesildiği 2014 yazından, 2017 baharına kadar geçen sürede AK Parti'nin fabrika ayarlarıyla da oynandı. Büyük olasılıkla bu yüzden partinin, devlet yönetimine değen noktalarında da farklı ilişkiler ağı, ekipler, dar kapsamlı birliktelikler, konjonktürel ittifaklar da belirdi. Şu veya bu şekilde siyasi güç elde eden, geleceğe dair hedefleri olan kimi siyasi aktörler içten içe, sessiz ve derinden oyunlar kurmaya, bürokratik işbirlikleri geliştirmeye yöneldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, AK Parti kadroları için "metal yorgunluğu" olarak nitelediği tabloyu, devletin yönetimi noktasında "mesleki deformasyon" bağlamında görmek yanıltıcı olmaz. Yani, sadece AK Parti'nin içiyle sınırlı bir değişimden söz edilemez. AK Parti ile temayüz eden teknokratların durumunun ve siyasi yönlerinin de yeniden ele alınması zorunludur.
***
Cumhurbaşkanı'nın, 2019'daki üç kritik seçimi düşünerek bugünden başlattığı değişim dalgasının, Ankara'da hangi kıyılara çarptığı ve nasıl etki uyandırdığı dikkatle değerlendirilmeli. Nihayetinde Ankara, devletin siyaset eliyle yönetildiği, aynı zamanda gücün dağıtılıp, dengelendiği bir merkez. Bu nedenle Sn. Cumhurbaşkanı'nın siyasi ekipte yenilenmeyi gerekli görmesini, devlet yönetimindeki yenilenme gerekliliği ile birlikte okumak gerek. Kabul edelim ki Sn. Cumhurbaşkanı sayesinde siyasete girmiş, makam, mevki sahibi olmuş kimi isimler zamanla kendine "güç vehmetmeye" de başladı. Ama bu güç yönetimini, bir başka ifade ile ihtiraslarını olabildiğince Cumhurbaşkanı'nın radarına girmeyecek şekilde yedeklemeye gayret etti. Oysa özelde AK Parti'nin, genelde Türkiye'nin, "siyasi güç parçalanmasına" tahammülü yok. Daha mühimi, Cumhurbaşkanı'nın halihazırda devlet sisteminin "kilit taşı" konumunda olmasıyla ilgili. Erdoğan'ın kurmadığı veya bilinmeyenlerini açıklamadığı hiçbir siyasi denklemin, görünür gelecekte millette karşılığı olmayacağı çok net.
Demek istiyorum ki... Siyasi postlara kurulup, devleti devlet yapan kurumların imkan ve kabiliyetlerine güvenip gelecek planlaması yapmak nafile çabadır. 2019'a giden yolda davaya, milli değerlere sadık, yük olan değil yük alan yüzlere, birikimlere, yenilikçiliğe ihtiyaç vardır.

SABAH

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat