24 Haziran seçimleri sonrasında Türkiye’de değişen sistem elbette büyük devletleri rahatsız etti. Özellikle kolonyolist fikrin lider devleti ABD, Batı Asya’ya dair planlarının sekteye uğramasından bir hayli endişe etti.

Körfez ülkelerini adeta birer kurşun asker konumuna getiren, Asya bloğu ülkeleri de komşuları ve ekonomik olarak By- Pass etmeye çalışan Amerika önümüzdeki yüzyılın sınırlarını çizmek için birçok planı denedi, deniyor ve denemeye devam edecek.

100 yıl önce imparatorluklar devri kapanırken, ulus devlet modeline geçen dünyada şimdi de ulus devlet modelinin bitmesi gerektiğine inanan ABD mikro – devletçikler modeliyle daha kolay hükmedeceği devletçikler peşinde.

2013 yılından bu zamana büyük bir savaşın içinde olan Türk Devleti buna Erdoğan liderliğinde karşı koyabildi ve direndi. En son 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında bu kez de ekonomik darbeyle üzerimize saldırmaya başladılar.

CIA mensubu veya değil, özel kuvvetlerin bir elemanı ya da sıradan bir istihbarat elemanı. Her ne olursa olsun Papaz Brunson üzerinden Türkiye’ye yapılan operasyonun tek bir adı var: O da ekonomik darbe girişimi.

Türk Lirası’nın dolar karşısında bu kadar değer kaybetmesinin başak türlü bir izahı yok. Evet, Türkiye Cumhuriyet’i Tanzimat sonrası hayata geçirilen operasyona karşı başını kaldırdı ve eğer bu bir müttefiklik ölçüsüyse bunun eşit şartlarda olması gerektiğini vurguladı.

Tam bağımsız olmanın bedelini ödemenin sancılarını, acılarını çekiyoruz hepsi bu. Büyük devlet olmanın da ana kuralı budur. Şimdi iş kendini ‘Milli işadamı’ diye tanımlayanlarda. Evet, beyler pamuk eller cebe. Kasadaki dolarları bir zahmet Türk Lirası’na çevirin.

Çevirmezseniz ne mi olur? Ne olacağına dair bir şey söylemek zor ama tarih de devlet sizi başka türlü bir yerlere kaydeder hepsi bu olur belki de. Ya da aslında şu Putin’in işadamlarına yaptığı gibi bir durum olsa o zaman harika olur. Aslında hayalim tam olarak budur.  

serkan.ustuner@haber7.com

twitter: sustuner