Hipernormalizasyon…

  • GİRİŞ13.04.2025 09:11
  • GÜNCELLEME14.04.2025 08:35

İlk olarak yirmi yıl önce Rus asıllı Amerikalı antropolog Alexei Yurchak tarafından ortaya atılan bu terim Sovyetlerin son yirmi yıllık döneminin absürt ve gerçeküstü dünyasını tanımlamak için kullanıldı…

Günümüz dünyasına gelelim…

Başka neler hipernormalleştirildi?

Pekala birçok vakanın ve içinde bulunduğumuz durumun izahında kullanabileceğimiz bu kavram ancak Gazze’de hakkını veriyor…

GERİDE KALANLAR…

Günümüz dünyası, insanı bireyselleştirmeye dayalı bir sistem çerçevesinde inşa ederken çoğu zaman kafamızı tüketim arzuları üzerine kurduğumuz dünyamızdan kaldırıp hakikatle yüzleşmeyi denemiyoruz…
Katliamı normalleştiriyoruz…
Gözyaşını normalleştiriyoruz…
Savaşı, kanı, acıyı normalleştiriyor, bireyselleştikçe kayboluyoruz…

Yıllarca süren, bir maraton koşucusu gibi hep daha iyisi, daha güzeline ulaşmak için bitmek, tükenmek bilmeyen bir gayret ve kazanma hırsı...

Peki ya hiç geride kalanları, ayağı takılanları düşündük mü?

BİR MESAJ…

 “Bir vasiyet yazmayı düşünüyordum” diyor mesela Rüveyda Amir… Ve ekliyor:
“Ölüm duygusunu hiç bu kadar yakından hissetmeyi beklemiyordum. Eskiden ölüm aniden gelir, hissetmeyiz derdim ama bu savaş sırasında bize her şeyi hissettirdiler... yavaşça…”

Gazze’nin güneyindeki Han Yunus'ta metalden yapılmış bir derme çatma barınağa gidelim…

Ahmed Salime kulak verelim…

“Sabaha karşı 4 sularında evimiz bombalandığında kendimi enkazın altında bulmuştum. Teyzem Nidaa, yanımdaydı ve gözlerimin önünde şehit oldu. Enkaz altında yaklaşık bir saat mahsur kaldıktan sonra çıkarıldım ve bir komşunun evine götürüldüm. Tüm vücuduna ve en çok da leğen kemiğine şarapnel parçaları isabet eden babam da benimle geldi. Ağabeyim Ahmet bombalamadan yarım saat sonra benden önce enkaz altından çıkarıldı. Ellerinde yanıklar olan ve vücudunun her yerinde şarapnel yaraları ve morluklar oluşan annem de onunla birlikte hastaneye gitti, ama yarım saat sonra geri döndüğünde bana onun şehit olduğunu söyledi.”

Gazze’de patlayan her bomba yalnızca duvarları değil, insanlığın onurunu da paramparça ediyor; her yıkılan evle birlikte umutlar enkaza dönüşüyor, her suskun bakışta vicdanlar biraz daha kararıyor.

Toplum, katliamı hipernormalleştiriyor ve sessiz kalan her ses, bu karanlığın büyümesine bir tuğla daha koyuyor;

Hülasa insanlık, kendi utancının enkazı altında kayboluyor.

Fatih Yoncalık / Haber7

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat