İstanbul’un silüetini oluşturan eşsiz bir Osmanlı mirası: Topkapı Sarayı

İstanbul’un fethinin ardından Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılan saray, Marmara Denizi, İstanbul Boğazı ve Haliç arasında kalan Tarihi Yarımada’da yer alıyor.

İki kıtanın birleştiği yerde, eşsiz bir Osmanlı mirası olan Topkapı Sarayı, 3 kıtayı 4 asır boyunca yönetmiş Osmanlı padişahlarının evi aynı zamanda devletin yaklaşık 400 yıl yönetim merkeziydi.

Topkapı Sarayı’nın önemini ve bölümlerini, Topkapı Sarayı Daire Başkanı İlhan Kocaman ile yaptığımız özel röportajımızda konuştuk.

Topkapı Sarayı Daire Başkanı, İlhan Kocaman

İstanbul’da Topkapı Sarayı’nın önemli bir mekan olduğuna dikkat çeken Kocaman, “Hem yurt dışından gelenlerin hem de ülkemizde İstanbul’a gelenlerin mutlaka görmesi gereken bir yer. Topkapı Sarayı, gerek tarihimizi gerekse günümüzde nadide bir mekan olan İstanbul’un anlatılması bakımından çok önemli bir mekan” ifadesini kullandı.

Topkapı Sarayı’nın tarihi önemine de vurgu yapan Kocaman, “Bu yapı günümüzde Osmanlı’yı anlatan, Osmanlı’nın kültürünü, yapısını, mimari yapısını, hem sosyal hem de kültürel yaşamını anlatan bir mekan. Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethiyle birlikte imarı başlamış ve 1856 yılına kadar fiilen devam etmiştir. Bölümlere ayrılarak yapılan mekan, yaklaşık 700 bin metrekarelik bir alan üzerine kurulmuştur” ifadesini kullandı.

“Biz adalet ile hükmediyoruz”

Kocaman, sözlerine Topkapı Sarayı’nın bölümlerini anlatarak devam etti. “Saray avluları ile ayrılıyor ve avluların önündeki kapılar bize kendini anlatır. 4 avludan oluşan sarayın birinci girişinde Bab-ı Hümâyun yer alıyor. Böylece birince avluya giriyoruz. Sonra Bab-ı Selam ile ikinci avluya girilir. Bab-ı Selam, Birun’dur yani devletin yönetim mekanı. Divan-ı Hümâyun, divanın toplandığı yani günümüzde kabinenin toplandığı yer diyebiliriz. Hemen onun üstünde Topkapı Sarayı’nın en görkemli yapılarından biri olan Adalet Kulesi var. Adalet Kulesi’nin olmasının sebebi de biz adalet ile hükmediyoruz diyebilmek için bu yapı kurulmuştur.”

Adalet Kulesi

“Harem ile Harem-i Hümâyun ayrı bölümler”

“Üçüncü avluda ise Bab-ı Sade kapısı var. Burada Harem-i Hümâyun yer alıyor. Padişahın özel alnıdır. Harem ile Harem-i Hümâyun ayrı bölümlerdir. Harem saraydaki kadınların yaşam alanıdır. Harem-i Hümâyun ise padişahın yaşam alanı aynı zamanda devleti yönetecek kişilerin yetiştiği Enderun olarak kullanılmıştır. Dördüncü avlu ise padişahın tenezzüh ettiği, dinlendiği köşklerin olduğu bir bölge olarak sınıflandırılmıştır.

Harem Bölümü

Topkapı Sarayı’nda yapı kadar içerisindeki eserlerinde çok önemli olduğunu ifade eden Kocaman, “Bunların başında Hırka-i Saadet Dairesi dediğimiz içerisinde özellikle peygamberlere ve Peygamber Efendimize ait eserlerin sergilendiği bölüm var. Hırka-i Saadet Dairesi aslında padişahın Has Odası idi. Fatih Sultan Mehmed, II. Bayezid ve Yavuz Sultan Selim burayı Has Oda olarak kullandı. Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’nden sonra Peygamber Efendimize ait mukaddes emanetler İstanbul’a getirilince Has Oda kutsal emanetlere tahsis ediliyor. Böylece Yavuz Sultan Selim’de Has Oda’nın hemen karşısında bulunan Fatih Köşkü’ne geçti” sözlerini kullandı.

Fatih Köşkü

“İslam aleminin İstanbul’daki güzergahı”

Hırka-i Saadet Dairesi’nin içi hakkında da bilgi veren Kocaman, sözlerini “Buradaki emanetlerin başında Hırka-i Saadet yani Peygamber Efendimizin hırkası gelmektedir. Onun yanında peygamberimizin kılıçları, Uhud’da kırılan dişinin bir parçası, nalınları ve sakal-ı şerif gibi çok kıymetli eserler burada sergilenmekte. Hz. Davud, Hz. Yusuf, Hz. Musa ve Hz. İbrahim’e ait olan eserlerde burada sergileniyor. İslam aleminin İstanbul’daki güzergahıdır. Bunun yanında Topkapı Sarayı’nda toplamda 200 bin eser sergilenmekte. Milli Saraylara bağlı toplamda 300 bin tarihi eser bulunuyor. Bunun 200 bini Topkapı Sarayı’nda yer almakta” ifadeleri ile tamamladı.

Hırka-i Saadet
Kadem-i Şerif (Peygamber Efendimizin Ayak İzi)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir