ÜNLÜ & Co'mment: Yeni hafta durgun başlıyor

Yeni haftaya başlarken özellikle ABD’de korona virüs vaka sayılarında yaşanan artışın yatırımcıları ağırlıklı olarak temkinli kalmaya ittiğini ve bu kapsamda risk iştahının genel hatlarıyla durgun seyrettiğini görüyoruz. Bunun etkilerini ise yeniden 1750 doların üzerine yükselen ons altında çok daha net şekilde görmek mümkün. Hareketliliğin düşük olduğu haftada en önemli konu başlığını ise Merkez Bankası’nın Perşembe günü gerçekleştireceği Haziran ayı PPK toplantısı oluşturuyor.

Hatırlanacağı gibi TCMB Temmuz 2019’dan bu yana son dokuz toplantısında faizlerde toplam 1575 baz puan indirim yapmıştı. Mevcut durumda politika faizi %8,25 seviyesinde bulunuyor. Son toplantı sonrasında yayımladığı metinde enflasyon beklentileri ve iç talep koşullarındaki gelişmelere bağlı olarak çekirdek enflasyon eğilimlerinin ılımlı seyrettiğine dikkat çeken Merkez Bankası’nın verdiği mesajlar koşulların lehte kalmaya devam etmesi durumunda ölçülü faiz indirimlerine kapının açık olduğuna yönelik sinyaller vermişti. Bu kapsamda ortalama piyasa beklentisi TCMB’nin faizlerde 25 baz puanlık indirime gideceği yönünde. Son toplantıdan bu yana TL’nin değer kaybı ile işlem görüyor oluşunun yanında Haziran ayında lehte baz etkisinin bulunmaması nedeniyle TÜFE’nin %11’in üzerinde kalma ihtimali TCMB’nin olası adımının ölçülü kalmasına neden olabileceği gibi Merkez Bankası beklemede kalmayı da tercih edebilir.  

BEKLENTİLER

Borsa İstanbul’da iyimserlik devam ediyor. Geçtiğimiz hafta uzun bir süre aşmakta zorlandığı 111 bin seviyesini kırmayı başardıktan sonra daha fazla momentum kazanan BIST-100 endeksi Şubat sonundan bu yana en yüksek seviyelere ulaşmış durumda. Mart ayının zirve seviyesi olan 113 binin üzerinde kapanış yapılırken küresel risk iştahı tekrar bozulmaz ise mevcut göstergeler ışığında endekste 115 bin seviyesini ilk hedef olarak görüyoruz. Ancak ikinci dalga endişeleri hisse senetlerini limitleyebilecek önemli bir konu başlığı olarak kalamaya devam ediyor. Öte yandan TL’deki zayıflık devam ediyor olsa da hisse senetleri ve TL arasındaki korelasyonun zayıflamış olması nedeniyle bunun endeks üzerinde önemli bir etkisini görmüyoruz.

EUR/USD yeni haftaya 1,12 sınırında başlıyor. Hem zaman zaman artan jeopolitik riskler hem de korona virüsün artış göstermesinin ekonomideki toparlanma sürecine gölge düşürmesi doları destekleyen nedenler olurken paritenin ise kaçınılmaz olarak baskı altında kalmasına yol açıyor. Bu kapsamda özellikle 1,13’ün üzerinde güçlü satışla karşılaşan paritenin artan riskler doğrultusunda sıklıkla 1,12 sınırına doğru geri çekildiğini gördük. Bu seviyeyi teknik açıdan önemli bir destek olarak görmeye devam ediyoruz. Öyle ki hafta içinde 1,12’nin altında kapanışlar görmemiz durumunda daha düşük seviyelere kapı açılmasını bekleriz.

USD/TL 6,85 civarındaki seyrini sürdürüyor. Haziran ayı başından bu yana küçük çaplı yükselişlerle yönünü yukarı çeviren USD/TL 3 Haziran’dan bu yana yaklaşık %1,5 yükselmiş durumda. Haftanın devamında ise PPK toplantısında alınacak kararlar TL’nin performansına doğrudan etki edebilir. TL’nin özellikle küresel risk iştahının daraldığı dönemlerde reel faiz desteğinden yoksun olmasının etkilerini belirgin şekilde hissettiğini düşünürsek olası bir faiz indiriminin boyutunun piyasa beklentisi ile ne derece örtüşeceğinin oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu noktada beklentilerden daha güçlü bir faiz indiriminin TL’de volatiliteyi artırabileceğini göz önünde bulundurmak gerekiyor.

Ons altın yönünü yeniden yukarı çevirdi. Yaklaşık iki aydır ağırlıklı olarak 1700-1750 dolar bandında sakin seyreden altının ons fiyatı özellikle ABD’de kimi eyaletlerdeki korona virüs vakalarının günlük bazda zirveye ulaşması ile belirgin şekilde güç kazanmış durumda. Bu kapsamda uzun süredir en önemli direnç noktası olarak gösterdiğimiz 1750 dolar seviyesini aşan ons altın haftaya da bu seviyenin üzerinde başlıyor. Bu bölgede kalınması durumunda yukarı yönlü hareket alanının artabileceğini söylemek mümkün. Hafta boyunca gerek korona virüsün yayılma hızının gerekse gerekse jeopolitik gelişmelerin altına yön verecek başlıca konu başlıkları olacağını tahmin ediyoruz.