Gösteriş çağı, insani değerleri tehdit ediyor

  • GİRİŞ18.04.2024 09:11
  • GÜNCELLEME19.04.2024 08:00

Dünyamız insani değerlerden, vicdandan, haktan ve hukuktan, nezaketten, doğruluktan ve dürüstlükten, letafetten, iyilik ve güzellikten yana en talihsiz dönemlerinden birisini yaşıyor.

Tarih boyunca sahip olduğumuz bütün birikimler, modern çağın esrik rüzgarlarında kuru yapraklar misali sağa sola savruluyor.

Bir taraftan aile, komşuluk, akrabalık, mahalle kültürü ve sosyal çevre gibi insanların en güvenilir sığınakları kökünden sökülüp yerle bir edilirken diğer yandan şefkat, merhamet, iffet, adalet, hikmet, şecaat, emniyet, nezaket ve letafet gibi tarih boyunca insanlığa huzur limanı olmuş değerler, yüreklerden bir bir kazınıyor.

Birey ve toplum olarak tıpkı fırtınaya tutulmuş pazıl parçaları misali bozulup dağılıyoruz. Ne yapsak iki yakamız bir araya gelmiyor.

İnsan tökezliyor, toplum sendeliyor.

Gençler, yetişkinler ve yaşlılardan oluşan üç kuşağımız da tehdit atında.

Gönüllerin, dilin ve aklın sıkıca bağlanarak susturulmaya çalışıldığı, buna karşılık bedenlerin serbest bırakıldığı ve pervasızca konuşturulduğu bir gösteri ve gösteriş çağındayız.

Modern olarak adlandırılan bu çağın insan ve toplumumuza “değer” olarak sunduğu sözde yenilikler, bin yılların ötesinden süzülüp gelen kendi kültür ve medeniyet değerlerimizle ne benzeşiyor ne de uyuşuyor. Hal böyle olunca geleceğe güven içinde ve güçlü bir şekilde yürümemiz gerekirken epey süreden beri birey olarak çetin savrulmalar, toplum olarak da derin kırılma ve dağılmalar yaşıyoruz.

Bu sözde yenilikler yaklaşık üç asır boyunca, modernlik ve çağdaşlık adı altında dünya toplumlarına olduğu gibi bize de dayatıldı. Neticede bütün insanlık kendi kültür birikimleriyle sözüm ona bu yenilikler arasında keskin bir tercihe zorlandı.

Sözün özü insanlık, geçen üç asırlık süreçte modernlik ve çağdaşlık adı altında tarihin en kapsamlı değer pazarlamacılığına maruz bırakıldı. Bunun sonucunda değerleri sanki altınmış gibi allanıp pullanarak dünyaya pazarlanan milletler, kendi kültür ve medeniyet birikimlerine yaslanıp bireysel ve sosyal yapılarını olabildiğince güçlendirerek geleceğe güven içinde yürümenin kaldırım taşlarını özenle döşerken buna karşılık değer dayatmasına maruz kalan toplumlar adeta ortadan ikiye bölünerek sosyal bir çatışmanın içine yuvarlandılar. Günümüzde coğrafyaları yaşanmaz hale getiren terör hadiselerinin, bitip tükenmek bilmeyen sosyal çatışmaların, birey ve toplumları esaret altına alan gerginlik ve öfke seliyle kişilik ve kimlik bunalımlarının altında yatan en temel sebeplerden birisi bu olsa gerek.

Bu çağ, gençleri görsel tüketim köleliği kıskacına aldı.

Bu gösteri ve gösteriş çağı gençleri okumaktan, düşünmekten, aklını kullanmaktan, vicdanının sesini dinlemekten ve karşılaştığı meseleleri tahlil etmekten koparıp görsel tüketim köleliğine indirgedi.

Üzülerek ifade etmek gerekiyor ki gençlerimizin çoğunun zihni, sosyal medyada her zekâ gurubu için üretilip servise sunulan görsel içerikler çöplüğüne dönmüş durumda. Onların bu hayatta en değer verdiği şeyin ilki imaj ise ikincisi kendi düzeyine hitap eden bu görsel içeriklerden başkası değil. Ne yazık ki bunların çoğu da absürt görseller. Fırsat bulur bulmaz en samimi arkadaşlarıyla bu görselleri paylaşıp eğleniyor bizim gençler. Onların gündemi sadece bunlar. Bunun dışındaki şeyler ise sadece teferruat.

Eğer etkili tedbirler alamazsak bu gidişle bizim gençler imaj, absürt görsel içerik tüketimi ve idealsizlik şeytan üçgeninde ufalanıp gidecekler.   

Bu çağ yetişkin ve yaşlıları da genç kalabilme kıskacında bekletiyor.

Bir insanın kendine özen göstermesi, bakımlı olması ve yaşını taşıma vasfına haiz olması ne güzel hasletlerdendir. Gelin görün ki bu çağ bunların hepsini sadece tarihe iade etmekle yetinmiyor aynı zamanda adeta insanın dış görünüşünü yeniden şekillendiriyor.

Bu yüzden olsa gerek çağın ilhamını sezinleyen yaşlılarımız, 70-80 yıllık yaşanmışlığın ve bizzat tecrübe ederek hayatı öğrenmişliğin olanca bilgeliğini giyinip kuşanmak yerine mevcut yaşlarını gizleyebilmenin telaşına savrulmuş durumda. Acı ve ölümle yüzleşme korkusu yaşlılarımızı, hiçbir hastalık belirtisi olmadığı halde her fırsatta hastanelerin yolunu tutmaya ve neredeyse günün bütün vaktini yaşlanma karşıtı programları takip etmeye yöneltiyor.

Neticede bu çağ imaj düzeltme, oyun ve sosyal medya görselleri peşinde gençleri, hayata dair hiç sorumluluk almadan ve olgunlaşmadan idealsiz bir yaşama sürüklerken yetişkin ve yaşlıları ise olduğundan genç görünebilme endişesiyle olgunluğun tadını çıkarma fırsatından mahrum bırakıyor.

Kalın sağlıcakla efendim.

Mürsel Gündoğdu / Haber7

murselgundogdu@gmail.com

 

Yorumlar15

  • liberalizm 1 hafta önce Şikayet Et
    neoliberal yönetim politikasından vazgecilmedigi müddetçe bahsettiğiniz konular artarak devam edecektir.
    Cevapla
  • Ben de haklıyım 1 hafta önce Şikayet Et
    Bu sorunları yaşamamak için iyi hazırlanmış bir eğitim programımız olması gerekiyor. Ancak, hala bunun farkına varamadık. Çok geç olacak gibi.
    Cevapla
  • 1071 1 hafta önce Şikayet Et
    Çocuklarımızı gençliği kim koruyacak ?
    Cevapla
  • Nurol 1 hafta önce Şikayet Et
    Çocukluğumdan beridir büyüklerimden duyduğum bir laf var; "kadın bozulursa toplum bozulur". İslamın bize koymuş olduğu sınırların dışına çıkılarak insana değil, kadına aşırı özgürlük verildi. Bu yanlıştan bir an önce dönülmeli.
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • ahmet 1 hafta önce Şikayet Et
    Doğru söz ne denir, maalesef toplumsal bir selfie olmuş...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat