Türkiye Adalet Akademisi Meslek İçi Eğitim Semineri

Yılmaz, özel bir otelde Türkiye'nin birçok ilinden gelen hakim ve savcılara yönelik düzenlenen Türkiye Adalet Akademisi Meslek İçi Eğitim Semineri'nde yaptığı konuşmada, 1961'de oluşturulan Hakimler Hukuku'nun 1971'de tamamen yargının yargıçlar eliyle yürütüldüğü, yönetildiği bir sisteme dönüştüğünü söyledi.

'Hakimler açısından bunun tamamen bağımsız bir sistem olduğunu fakat savcılar açısından aynı şeyin söylenemeyeceğini belirten Yılmaz, şöyle konuştu:

''Peki yargının o saygınlık sorunu çözülmüş mü? Hayır. Neden? Çünkü bağımsızlığını, keyfilik ve sorumsuzluk olarak anlamışız. Tarafsızlık ruhundan da uzaklaşırsanız, ortaya yine güven üretmeyen, saygınlık uyandırmayan bir hakim-savcı diktesi oluşturuyor. 2007-2013 dönemini ele alırsak son 7 yıldır siyasal davaların çok fazla devreye girmesiyle tamamen perişan olduk. Hiç ön görülemeyen bu durum, sadece kendi menfaatlerini gözeten bir grubun yargıda hakim olmasıyla bu tarafsızlık tamamen yok oldu. Tarafsızlık sorunu zaten çok tartışılmadı Türkiye'de. Hep dediler ki 'Biz bağımsızız'. Halbuki hiç düşünmediler, kabul ediyorum bağımsız olmayan bir yargı tarafsız olamaz. Ama tarafsız olmayan ve bağımsız olmayan yargının ortaya çıkardığı durumu düşünün. Nihayetinde bu durumu 2007-2013 döneminde yaşadık.''

HSYK 2. Dairesinde 22 yıllık müfettişlik döneminde hiç karşılaşmadığı durumlara şahit olduğunu belirten Yılmaz, şöyle devam etti:

''Batıda 'Rüşvet alan hakim dediğimizde' öyle bir şey olmaz diyorlar. Onlar dosya okumadan karar veren hakim düşünmüyorlar hiç. Yok öyle bir şey devletlerinde, belleklerinde. Onlar hiç olmayan bir suçu yaratıp, hiç olmayan bir kişiyi o suça ekleyen hakim savcıyı düşünmüyorlar. Yok onlarda. Ama bizim ülkemizde olmuş. Ben bile 'Yok olmaz' diyebilirdim. Ama olamayan bir suç yaratılmış, hiç olmayacak bir kişi o suça eklenmiş ve 2 sene 6 ay gibi bir hapis cezası verilebilmiş. Ve o ceza teminat olması gereken yüksek yargı tarafından da onanmış. Ama bir hukuk alimi çıkmış hepimizin namusunu kurtarmış. Kendisine teşekkür ettim. Çünkü kanun yönünden bizi aklayacak olan o hukuk alimini ayrı tuttum. 'Türkiye'de böyle hukukçular varmış' dedirtecek biri.''

Yılmaz, hakimlerin ısmarlama karar alamaması gerektiğini belirterek, ''Sözüm genele, lütfen vicdanınızı kiralamayın. Hakimin vicdanı kiralanmaz. Lütfen ısmarlama karar vermeyin. Hakim ısmarlama karar vermez. Hiç bir amaç, adalet ve kul hakkı yemenin gerekçesi olamaz. Kim derse desin, bunu hangi alim derse desin, yalan söylüyordur. Buna bizim dinimiz izin vermez her şeyden önce. Adaletin ne kadar önemli olduğunu her cuma vaazında dinlersiniz. Kul hakkının ne kadar önemli olduğunu bizim dinimiz her köşesinde zikreder. Ayırt etmez, Hristiyan, Yahudi, ateist diye ayırmaz. Başka dinlere benzemez bizim dinimiz. Bütün kul hakkını haram kılmış. O yüzden ne olursa olsun hangi gerekçeyle olursa olsun kul hakkını gözetelim. Temiz vicdanımız, dosya kapsamı, mevzuat, ve temiz vicdanımızla yol alarak karar vermeliyiz'' ifadelerini kullandı.

Her şeye rağmen hukukun ayakta kalmasına yürekten inandığını anlatan Yılmaz, ''Tüm bunlara rağmen 'Yargı nasıl ayakta?' dediler ara sıra, 'Neden yıkılmadı?'  Ben hep derim, 'Sizin gibi hukuk evliyaları var. Hukuk o yüzden ayakta.' Umutlu muyum? Evet umutluyum. Çünkü yeteneğini bildiğim, hukuk anlayışını bildiğim sizlere çok güveniyorum'' dedi.

Türkiye Adalet Akademisi Başkan Yardımcısı Mikail Özdemir de Adalet Akademisinin yürüttüğü eğitim çalışmaları ve önümüzdeki yıllarda atılacak adımlar hakkında bilgi verdi.

''Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine İlişkin Suçlar'' konulu meslek içi eğitim seminerine Adana Valisi Mustafa Büyük, Adana Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan, hakim ve savcılar katıldı.