Bu sansürü İngilizler yaptı! Anında müdahale

Haber7 yazarı Taha Dağlı bugünkü köşesinde İngilizlerin sansürünü yazdı.

ABONE OL
GİRİŞ 26.01.2016 10:55 GÜNCELLEME 26.01.2016 13:01 Avrupa
Bu sansürü İngilizler yaptı! Anında müdahale

Haber7 yazarı Taha Dağlı bugünkü köşe yazısında İngilizlerin yaptığı sansürü yazdı. Fransa-İngiltere sınırı kabul edilen Calais'ta duvar sanatçısı Bansky'nin çizdiği Suriyeli dramını nasıl sildiklerini anlattı.

İşte Taha Dağlı'nın köşe yazısı:

Yer: Londra’da Fransız Büyükelçiliğinin bulunduğu cadde.

Kaldırımdaki reklam panosunda bir çizim var.

Ağlayan bir Suriyeli kız çocuğu resmedilmiş.
Bir grup işçi, İngiliz polisinden gelen talimatla harıl harıl çalışıyor.
Duvardaki resmi silemiyorlar sonradan getirilen tahta parçalarını matkapla delip, billboarda monte ederek, Suriyeli kızı, ortadan kaldırıyorlar.

Resimdeki figür, ağlayan bir Suriyeli kız çocuğu.
Çocuk, Fransa-İngiltere sınırı kabul edilen Calais kentinde, bir mülteci çocuğun, polisin attığı gaz bombalarına hedef olup, ağlamasını simgeliyor.

O resmi oraya çizen dünyaca ünlü duvar sanatçısı Banksy.
Yıllardır Gazze dahil dünyanın dört bir yanında, duvarlara çizim yapıyor, gezdiği ülkelerdeki dramı anlatıyor.

Gazze’de İsrail saldırıları sonrası yıkılan evlerin enkazına, ev resimleri, kapı çizimleri yapmıştı.
Son çizimi ise Londra’daydı.
Calais kentindeki mültecilere yönelik polis müdahalesini eleştirmek adına “Sefiller” adıyla ağlayan Suriyeli bir kız çocuğunu resmetti.

Tepkisi hem İngiltere’ye hem de Fransa’yaydı.
Bu nedenle Londra’daki Fransız Büyükelçiliği binasının olduğu caddedeki billboardları seçti.

Çizim hemen olay oldu. “Banksy’nin AB’nin mülteci politikasına tepkisi” diye herkesin ilgisini çekti, görüntüler dünyanın dört bir yanına servis edildi.



Peki birkaç saat sonrasında neler oldu, biliyor musunuz?
İngiliz polisi anında harekete geçti, dünyaca ünlü sanatçının, eleştirel eserini sansürleyerek, yok etti.
Yani AB’nin mülteci politikasına yönelik eleştiriye daha fazla müsaade edilmedi.

Bu sansür demokrasinin beşiği İngiltere’de oldu.
Kimse gıkını çıkarmadı.
Doğru düzgün haber bile yapılmadı.

İngiliz polisi elinde matkaplarla saatlerce o panoyu sansürlemek için uğraştı.
Aktivistler, engel olmasınlar, diye o noktaya bile yaklaştırılmadı.

Oysa ortada hakaret yok, küfür yoktu.
Panonun altında üstünde, kenarında, tek kelime geçmiyordu.
Sadece ağlayan bir kız çocuğunun resmi vardı.

Hani şu öve öve bitiremedikleri İngiliz demokrasisi,
hani şu öve öve bitiremedikleri, “ne kadar anlayışlı bir başbakan” dedikleri David Cameron’un ülkesi.
Bir sanatçının küfür içermeyen, hakaret içermeyen, kimseyi hedef göstermeyen, devletin sırlarına, politikasına halel getirmeyen, ülkesini, vatanını, milletini, devletini ihbar içermeyen, üstüne üstlük yalan da olmayan bir gerçeği gösteren eserine tahammül edemedi.

Ama İngiltere böyle işte.
2011’de Londra’da bir polisin öldürdüğü gence tepki için günlerce gösteri yapanlara göz açtırılmamıştı.
Hatta başbakanları David Cameron, sosyal medyayı yasaklama tehdidinde bulunmuş, internette düzenlemelere gidilmişti.

2013 Haziran’ında, bizim darbeye maruz kaldığımız Gezi olayları sırasında Kuzey İrlanda’daki G-8 Zirvesini Londra’da protesto edenler bir polis merkezinin önünde gösteri yapmaya kalkmış, İngiliz polisleri göstericilerden birini binanın çatısına kadar kovalamış, adam polisten kaçayım derken, binanın tepesinden aşağı düşmekten son anda kurtulmuştu.

Sadece İngiltere değil tabi ki Almanya da böyle, Fransa da. Hatta Amerika, hepsinden beş beter.

Ama bizim vatanını satan, ülkesini şikayet eden, devlet sırlarını ortaya döken, hainler yaptıkları ihanetlere kılıf için hep bu Batı ülkelerini örnek gösterir, onlardan medet umarlar.

İhanetlerine bir laf eden olursa da, kendi ülkelerinde Suriye mevzu bahisli bir sanat eserini sansürleyenlere Türkiye’yi şikayet ederler.