Bosna'da ağır siyasi kriz havası
Sırpların aldıkları refarandum kararı ile Hırvatların özerk yapı talepleri, ülkeyi kuruluşundan bu yana en ağır siyasi krizle karşı karşıya getirdi.
ABONE OLBosna-Hersek'te "devlet seviyesindeki mahkeme ve savcılıkların yetkilerini otonom yapılara devretmeyi" öngören Sırpların aldığı referandum kararı ile Hırvatların üçüncü entite (özerk yapı) talepleri, ülkeye zor günler yaşatıyor. Bosna-Hersek, 1995 yılında silahları susturan Dayton Barış Antlaşması'ndan sonraki 16 yılık süre içinde en ağır siyasi krizini son aylarda yaşamaya başladı. Ülkede 3 Ekim'de yapılan genel seçimlerin ardından devlet seviyesinde henüz hükümetin kurulamaması, ekonomik bakımdan zor günler yaşayan halkın sorunlarının çözümünü daha zor hale getiriyor.
İşsizliğin yüzde 42'lerde olduğu ülkede, bir yandan Bosnalı Sırpların aldığı "referandum" kararı, diğer yandan milliyetçi Hırvatların "üçüncü entite" (otonom yapı) talepleri, savaşın ardından güçlükle tesis edilen ülkedeki iç barışı tehdit ediyor.
Bosna-Hersek'te uzun yıllardır yaşayan siyasi analist Orhan Türkmenoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Sırp lideri Milorad Dodik'in teklifiyle 13 Nisan'da Sırp Cumhuriyeti'nin Halklar Meclisi'nde aldığı referandum kararının, ufukta kurulması beklenen devlet düzeyindeki hükümeti "en azından şimdilik" tamamen açmaza soktuğunu söyledi. Sırp meclisinin aldığı referandum kararında, "mahkemelerin ve savcılıkların devlet düzeyindeki kurumlara transfer edilmiş yetkilerinin otonom yapılara devredilmesinin öngörüldüğüne" işaret eden Türkmenoğlu şöyle konuştu:
"Tüm bu talepler, bir anlamda uluslararası toplumun özellikle 2003 yılından bugüne kadar yargı ve savcılık alanlarında yapmış olduğu tüm reformların ve düzenlemelerin bir anda hukuki geçerliliğinin sorgulanmasına ve kurumsal temellerinin sarsılmasına sebep olduğu gibi, başta AB'nin Yüksek Temsilcilik makamı olmak üzere tüm uluslararası toplumun ülkedeki kredibilitesine vurulabilecek büyük bir hasar ve darbe olarak öngörülebilir."
Türkmenoğlu, referandum talebinin, AB'nin Yüksek Temsilcisi Valentin Inzko tarafından BM Güvenlik Konseyi'ne ve Genel Sekreter Ban Ki-mun'a bir rapor halinde aktarıldığını belirterek, "Referandum kararının muhtemelen Yüksek Temsilci tarafından askıya alınması ve kararda siyasi sorumluluğu bulunan başta Milorad Dodik olmak üzere sorumlulara yaptırım uygulanması, BM Güvenlik Konseyi üyelerinin yaklaşımıyla şekilleneceği aşikardır. Rusya ve Fransa'nın Güvenlik Konseyi görüşmelerinde kilit rol oynayacağı şüphesizdir" dedi. AB tarafından da Dodik'in referandum kararından vazgeçmesi için ikna turlarının devam ettiğine işaret eden Türkmenoğlu, ancak bu gelişmelerin ülkenin AB yolunda ilerlemesine büyük zarar verdiğini vurguladı.
"Dodik, dikkatleri ekonomik krizden farklı mecralara çekti"
Türkmenoğlu, Bosna Sırp Cumhuriyeti Başkanı Milorad Dodik'in bu "serüvenli yolu" seçmesindeki en büyük nedenin, bölgesindeki ekonomik krizden dikkatleri farklı bir alana çekmesi olduğunu savunarak şunları söyledi:
"Sırp Cumhuriyeti'nin ekonomisi her geçen gün kötüye gitmekte ve savaşa katılanların (gazi) ve emeklilerin maaşları güçlükle ödenebilmekte. Tabii ki bu olayda cumhurbaşkanı olmadan önce 4 yıl başbakanlık yapmış olan Dodik en büyük pay sahibidir. İster istemez seçmen, tüm özelleştirme gelirlerinin nereye harcandığını ve ekonominin neden bu hale geldiğini sorgulamakta. Dodik açısından bir diğer kazanç noktası ise muhalefetin baskısından bir nebze olsun kurtulmak. Dodik, muhalefetin dikkatini referanduma yönelterek, siyasi karizmasını minimum zararla devam ettirebilmeyi hedefliyor.
Hırvatların entite talepleri
Türkmenoğlu, ülkenin kuzeyinin "referandum" kararını tartışırken, güneydeki Hersek bölgesinde ise federasyon hükümetinde yer alamayan iki büyük Hırvat partisinin (HDZ BiH ve HDZ 1990) öncülüğünde 19 Nisan'da Hırvat Milli Kongresi'nin Mostar kentinde toplanmasına dikkati çekti. Bu kongrede "üçüncü entite" taleplerinin dile getirildiğini belirten Türkmenoğlu, "Hırvat Milli Kongresi'ni takiben kurulan koordinasyon kurulları, Hırvat nüfusunun çoğunlukta olduğu belediyeler arası eşgüdümü ve muhtemelen devlet yapısını paralel bir yapının kurulmasını hedefliyor. Ayrıca kongreyi toplayan Hırvatlar, Sırpların izlediği çizgi ışığında yurtdışı temsilcilikler açmak yoluyla uluslararası tanınırlığını da yürütme gayretinde" dedi.
İzzetbegoviç, uluslararası toplumdan destek istedi
Bu arada ülkedeki son gelişmeler üzerinde Bosna-Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi'nin Boşnak Üyesi Bakir İzzetbegoviç, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ve BM Güvenlik Konseyi Başkanı Gerard Araud'a mektup gönderdi. Mektubunda ülkesindeki krize dikkati çeken İzzetbegoviç, Bosna-Hersek'in şu anda uluslararası toplumun yardımına ihtiyaç duyduğunu belirtti. İzzetbegoviç, Bosna-Hersek'in AB ile bütünleşme sürecindeki yoluna dönmesi gerektiğini ve bu yolun alternatifi olmadığını belirterek, mektubunda şu ifadelere yer verdi: "Bosna-Hersek'in istikrarını sarsabilecek aktivitelerin, kontrol dışına çıkmadan durdurulması gerekir. Bu Bosna-Hersek için anahtardır. Son 15 yıl içinde buradaki barışın inşa edilmesine çok gayret gösterilmiştir. İçinde yaşayan herkesin ülkesi olan Bosna Hersek'te ortak geleceğin inşa edilmesi herkesin çıkarına olacaktır. Bu amaca ise sadece diyalog, işbirliği ve uzlaşmayla varılabilir."
Katledilen 700 sivil Bosna'da anıldı
Bosna'daki savaş sırasında (1992-1995) Priyedor kentindeki Omarska Toplama Kampı'nda yaşamını yitiren yaklaşık 700 sivil Boşnak, törenle anıldı. Omarska Toplama Kampı'nda hayatını kaybedenler anısına düzenlenen törene, Bosna Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi'nin Boşnak Üyesi Bakir İzzetbegoviç, Hırvat Üye Jelyko Komşiç, Türkiye'nin Saraybosna Büyükelçiliği Müsteşarı Emre Zeki Karagöl, Toplama Kamplarında Bulunanlar Derneği Başkanı Murat Tahiroviç ve çok sayıda vatandaş katıldı. Bakir İzzetbegoviç, yaptığı konuşmada, tarihin tekerrür etmemesi için Omarska ve benzer yerlerde yaşananların hiçbir zaman unutulmaması gerektiğini ifade etti.
Din, dil ve ırkına bakmaksızın hiçbir masum insanın Omarska Toplama Kampı'nda yaşananları yaşamasını istemediklerini ve buna bir daha müsaade etmeyeceklerini vurgulayan İzzetbegoviç, ''Bulunduğumuz yerde (Omarska Toplama Kampı'nda) binlerce insan akıl almaz işkenceler gördü. Bu işkenceleri yaşayanlardan 700'ü hayatını kaybetti. Bunun sebebi, bazı cellatlara göre bu insanların dini, ismi ve milliyetinin 'yanlış' olmasıydı'' dedi.
Bosna'dan Norveç'in iğrenç propagandasına tepki
Bosna-Hersek, Norveç devlet televizyonunda (NRK) Bosna savaşıyla ilgili gösterilen iki filmde, savaş kurbanlarının ''terörist'' olarak yansıtılmasını kınadı.
Bosna-Hersek Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Norveçli yönetmen Ola Flyum'un Bosna savaşıyla ilgili NRK'da 26 ve 27 Nisan tarihlerinde gösterilen ''Kurban Edilebilmiş Şehir'' ve ''Saraybosna'dan İzler'' filmlerinde yaşanan olayların yanlış ve yanlı olarak yansıtıldığı belirtildi.
Açıklamada, Dışişleri Bakanı Sven Alkalay'ın filmlerde Bosna-Hersek ordusunun ''saldırgan'', Sırp ordusunun ''kurban'', savaş kurbanı Boşnakların ise ''terörist'' olarak gösterildiğine dikkati çekerek, ''Bu filmlerde soykırım kurbanlarına hakaret edildi. Belli ki bu filmlerin yapımcıları ve filmleri sipariş edenler, Bosna savaşının karakterini bilinçli olarak değiştirmeye çalışıyor ve Sırbistan'ın Bosna'ya saldırmasında hayatını kaybedenlere hakaret ediyor'' ifadesini kullandığı belirtildi.
Alkalay'ın, Norveç'te yaşayan Bosna Herseklilerin bu ülke kamuoyuna Bosna savaşıyla ilgili gerçekleri gösterme çabalarına destek verdiği de kaydedildi.
''Saraybosna'dan İzler'' filminde 2001 yılında ABD'deki ''İkiz Kule'' saldırılarını düzenleyen teröristlerin Bosna-Hersek'te eğitim gördüğü ve Sırp birliklerinin Saraybosna'yı teröristleri ''yok etmek'' amacıyla bombardıman altında tuttuğu ileri sürülüyor.
1995 yılında Srebrenitsa'da yaşananları konu alan ''Kurban Edilebilmiş Şehir'' filminde ise burada öldürülen 8 bin Boşnak'tan 2 bininin Sırplar tarafından öldürüldüğü, geri kalanların ise çatışmalarda hayatını kaybettiği iddia ediliyor.