Nelson Mandela kimdir?

Yakın tarihin en önemli liderlerinden olan Nelson Mandela'nın etkileyici hayat hikayesi...

ABONE OL
GİRİŞ 12.04.2021 17:59 GÜNCELLEME 12.04.2021 17:59 BİYOGRAFİ
Nelson Mandela kimdir?

“O anda içimden kendisine sarılmak geldi. Harika bir gülümsemeyle beraber ‘Güney Afrika adına yaptıklarınız için çok teşekkür ederim’ dedi. Bunu söylediğine hala inanamıyorum. Mandela’nın yaptıkları daima dahiceydi.” 

Güney Afrika Ragbi Millli Takımı kaptanı François Pienaar 1995’de Dünya Şampiyonluğu kupasını Nelson Mandela’nın ellerinden alırken bu sözleri söyleyecekti. Keseli Ceylanlar lakaplı milli takımın şampiyonluğa gidiş hikayesi ise hem Mandela’nın hem Güney Afrika’nın yakın dönem hikayesinin özet hali gibiydi.

Güney Afrika’ya bağlı Robben Adası ve Pollsmoor hapishanelerinde 27 yıl yattıktan sonra özgürlüğüne kavuşan ardından 1994’teki seçimlerde Güney Afrika Devlet Başkanı olan Nelson Mandela’nın önünde mahkumiyet ve mahkumiyet öncesindeki direnişle geçen yaşamından daha zorlu bir süreç vardı. Irksal ayrımcılığı savunan Apartheid sistemi içinde ülkenin tüm bürokrasisi ve zenginliğini ellerinde bulunan beyazların hayal kırıklığı ve yıllarca öldürülen, hor görülen, aşağılanan siyahların öfkesini idare etmek gerçekten zor olacaktı. Beyazlar, siyahların öfke patlamasından ve senelerce onlara uyguladıkları sistematik şiddetin öcünün alınmasından emindi. Siyahlar ise evet bu intikamı almak için gün sayıyorlardı. Beyazları sistem dışına iten bir yönetim Mandela’dan ilk beklenecek hareketti. O ise bambaşka bir yolu tercih etti.

ÖNCE BİR TAKIMI SONRA BİR ULUSU İNŞA ETTİ

Spora ilgisi olmamıştı. Ülkenin en popüler sporu ragbi ise tahmin edileceği üzere beyazların hakimiyeti altındaydı. Siyahlar bu oyunun dışındaydı. Nelson milli bir başarının siyah ve beyazları ortak hedefte birleştireceğini umut etti. Ertesi yıl düzenlenecek Dünya Şampiyonası kendi topraklarında olacaktı. Aslında kağıt üzerinde Keseli Ceylanlar favoriler arasında bile yer almıyordu ama her şeye rağmen bu harika bir fırsattı.

Biliyordu ki, siyahlar özgürlüklerine kavuşmuş olsalar da ekonomi, polis, ordu ve zenginlikler beyazların elindeydi. Ülkede barınma, işsizlik, açlık gibi sorunlar vardı. Beyazlar ise, ülkeden kovulacakları ve canlarını kaybedecekleri endişesiyle yaşıyordu. Tüm bunların gölgesinde Mandela, milli takım kaptanı Pienaar’ı odasına davet etti. Ona kahvesini kendi elleriyle ikram etti. Onunla bir bağ kurarak ilk adımı attı. Takım ilk başta bunu tam olarak benimsemese de yapacak başka şansları yoktu. Siyahilerin olduğu mahalleleri ziyaret ettiler, ragbi ile ilgilenmek bir yana dursun beyaz hakimiyet nedeniyle ragbiden neredeyse nefret eden çocuklara hediyeler verdiler. Takım ısınıyordu. Ancak değişen bürokraside intikam isteyen siyah kesim ise Mandela’yı neredeyse hain ilan edecekti. Ondan beklenen siyahların yüceltilmesiyken o gidip beyazlara el uzatıyordu. Mandela tüm bunlara göğüs gerdi.

ALTINLARA KARŞILIK KOYUNLAR

Milli şuur ufak ufak oluşuyordu ancak fazlası lazımdı. Aslında en akla uygun senaryo yıllarca ülke üzerinde hakimiyet kuran bu bozuk sistemin mimarı olan İngiltere karşısında epik bir galibiyetti ama bu gerçekleşmeyecekti. Takım gruplardan çıkmış Batı Samoa’yı yenerek yarı finale yükselmişti. İngilizleri yenerek tarih yazan ise bu sporun belki de en efsanevi oyuncusu Jonah Lomu’yu kadrosunda barındıra Yeni Zelanda’ydı. Lomu öyle bir form grafiği yakalamıştı ki, ona sahip bir takımın yenilmesine imkansız gözüyle bakılıyordu. Keseli ceylanlar ise yarı finalde Fransa’yı geçerek yeni Güney Afrika’nın manevi temellerini atıyordu adeta.

Final maçı günü tribünler hınca hınç doluydu. Maç saatinde ülke sokaklarında yollarda gezen araç bulmak neredeyse imkansızdı. Milyonlar ekran ve radyoların başındaydı. Mandela final maçına çıkan takımı, kafasına taktığı kepi ve kaptanın altı numaralı formasını giyerek saha içinde karşıladı. Takımla tek tek tokalaştı hepsine isimleriyle hitap etti ve ailelerinin durumunu sordu. Mandela muhalifi siyahların ısrarla değiştirmek istediği Apartheid bayrağı, binlerce siyahinin ellerinde sallanıyordu. Maç öncesi Yeni Zelenda devlet başkanı; “…Altınlarınıza karşı koyunlarımız…” diyerek Mandela’ya takılmıştı. Mandela gülerek “Biz kazanacağız…” demişti. Sıradan bir spor sever o maçın tek favorisinin Yeni Zelanda olduğunu biliyordu ancak bir yıllık süre içinde yılların intikamına toprak örten bu sihirli dokunuş işe yaradı. Kupa Güney Afrika’nındı. Bir yıl önce sokaklarda nedensiz yere birbirlerini öldüren, birbirlerinde ölesiye nefret eden insanlar sarmaş dolaş olmuştu. Onu görmeye bile tahammül edemeyen beyazlar boğazları yırtılırcasına Mandela’nın kendi kabilesinde ona seslendikleri ismi olan Madiba tezahüratı yapıyordu.

MÜCADELESİ ERKEN BAŞLADI

Tabi ki büyük bir duygu patlaması, yılların öfkesini bir günde dindirmeyecekti ancak Mandela’nın seçim zaferi sonrası adeta bir iç savaş eşiğine gelen ülke bu keskin virajı hasarsız atlattı. Bir milli zafer üzerine kurulan birliktelik koca bir ulus içindeki siyasi ve etnik çekişmelerle doğal olarak ufak tefek yara alacaktı. Mandela ömrünün geri kalanında bunlarla da mücadele etti.

Zaten 18 Temmuz 1918 yılında Güney Afrika'nın Doğu Kap şehrine bağlı Mvezo köyünde Thembu kabilesinin şefi Gadla Henri Mandela'nın oğlu olarak dünyaya geldiği günle mücadelesi başlamıştı. Doğduğunda Rolihlahla Dalibhunga adı konulan Mandela'ya o dönemin geleneği olarak okula başladığı ilk gün öğretmeni tarafından Nelson ismi verildi.

İLK SİYAHİ AVUKAT

Eğitiminin ilerleyen dönemlerinde ırkçılığa karşı direnişiyle öne çıkan Mandela, öğrencilik yıllarında düzenlediği bir boykot gerekçesi ile okuldan uzaklaştırıldı ve yıllar süren mücadelesindeki ilk cezasını almış oldu. Uzaktan eğitim alarak hukuk fakültesinden mezun olan Mandela, ülkenin ilk siyahi avukatı olarak Oliver Tambo ile avukatlık bürosu açtı.

Beyaz olmayan halkın beyazlara karşı eşitlik mücadelesini savunan Afrika Ulusal Kongresi'ne (ANC) ilk kez 25 yaşındayken katılan efsanevi lider, yakın yol arkadaşları Walter Sisulu ve Oliver Tambo ile ANC’nin Gençlik Kolu'nu kurdu ve başkanlığını üstlendi. Irkçılığın etkilerini ağır şekilde gösterdiği 1950’li yıllarda daha militanca bir örgütlenmeyi savunan Mandela, parti içinde etkin rol almaya başladı. Görüşleri nedeniyle defalarca tutuklanan Mandela'nın siyasi faaliyetlerde bulunması hükümet tarafından yasaklandı.

SHARPVILLE KATLİAMI

ANC’nin 1960'da ırkçı rejim tarafından yasa dışı ilan edilmesinden sonra düzenlenen bir eylemde 69 gösterici, polis tarafından öldürüldü. Tarihe "Sharpville Katliamı" olarak geçen bu olaydan sonra daha da artan direniş hareketi, güvenlik güçleri tarafından şiddet kullanılarak bastırıldı ve binlerce kişiyi tutukladı.

Katliamdan sonra pasif direnişten vazgeçen Mandela, silah ve para yardımı toplamak üzere çıktığı yurt dışı seyahatinden döner dönmez tutuklandı. Halkı kışkırtmak ve hükümeti devirmeye teşebbüs etmekle suçlanan Mandela, 1964'te sonuçlanan "Rinova" davasında ömür boyu hapse mahkum edildi.

ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİN SİMGESİ

Mandela’nın yargılama sürecinde yaptığı "Ben, tüm insanların uyum ve eşit fırsatlara sahip şekilde beraberce yaşadığı, demokratik ve özgür bir toplum idealini benimsedim. Bu, uğrunda yaşamak ve ulaşmak istediğim idealdir ama gerektiğinde bunun uğrunda ölürüm de.’’ açıklaması hafızalarda yer etti.

Cezasını çekmek üzere yüksek güvenlikli "Roben Island" ada hapishanesine gönderilen Mandela, 18 yıl sonra Cape Town’daki Pollsmoor hapishanesine nakledildi.

Arkadaşı Oliver Tambo tarafından başlatılan uluslararası kampanya sayesinde 1980'li yıllarda ırkçılığa karşı tepkilerin tüm dünyada yayılması sonucu adı duyulan Mandela, Afrikalıların özgürlük mücadelesinin simgesi oldu.

RAKİBİNİ YARDIMCISI YAPTI

Mandela, 27 yılını demir parmaklıklar arasında geçirdikten sonra artan dış baskılar sonucu 11 Şubat 1990'da serbest bırakıldı.

1994 yılında dönemin başkanı Frederik Willem de Klerk ile girdiği ülkenin ilk demokratik seçim mücadelesini açık ara kazandı. Mandela, her kesimden Güney Afrikalının katıldığı seçimden sonra Hristiyan, Müslüman, Yahudi ve Hinduların dualarıyla görevine başladı. Kabinesinde ırkçı rejimin son başbakanı Frederick Willem de Klerk’e başkan yardımcılığı görevi veren Mandela, ülkede artık kin ve nefretin değil, barışın egemen olacağını vurguladı.

Apartheid denen ve yasalarla desteklenen ırk ayrımı kavramını ortadan kaldırdı. Yeni bir anayasa, toprak reformu, yoksullukla mücadele planı, sağlık düzenlemeleri ve eğitim yenilikleri gibi politikalarla ülkesini kalkındırdı. Mandela ve de Klerk, 1993'te Güney Afrika'ya barış ve eşitliğin gelmesi için verdikleri mücadeleden dolayı Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü. 250’ye yakın insan hakları ve barış ödülü sahibi oldu.

Ülkesinde ikinci bir seçime girmeyi reddeden Mandela, 1999’da yapılan seçimde yerini yardımcısı Thabo Mvuyelma Mbeki'ye bırakmış oldu. Siyasetten sonra ulusal lider kabul edildi ve kendisini hayır işlerine, yoksulluk ve AIDS ile mücadeleye adadı. 3 evlilik yapan Mandela’nın altı çocuğu oldu.

Nelson Mandela 5 Aralık 2013 tarihinde solunum yolu enfeksiyonu sebebiyle 95 yaşında hayatını kaybetti. 

KAYNAK : Haber7