Şule Yüksel Şenler kimdir? Huzur Sokağı'nın yazarı Şule Yüksel Şenler biyografisi

1960’lı yıllarda yazıları ve verdiği konferanslarla ün kazanan Şule Yüksel Şenler, “Huzur Sokağı” kitabının yazarıdır. Mücadeleci bir kalem olarak ön plana çıkan Şenler, bir neslin fikir dünyasını derinden etkilemişti.

ABONE OL
GİRİŞ 28.08.2024 15:01 GÜNCELLEME 28.08.2024 15:01 BİYOGRAFİ
Şule Yüksel Şenler kimdir? Huzur Sokağı'nın yazarı Şule Yüksel Şenler biyografisi

Şule Yüksel Şenler, ömrünü gençliğin şuurlandırılmasına adadı, bir neslin düşünce dünyasını derinden etkiledi ve başörtüsü mücadelesinin öncü isimlerinden oldu.  

Bu uğurda büyük mücadeleler veren Şenler, tavizsiz bir kalem olarak ön plana çıktı. Anadolu şehirlerini dolaşarak konferanslar verdi, köşe yazıları yazdı, modayla ilgilendi. 

Hitabı ve yaşam tarzıyla genç kadınlara “rol model” olan, “Şule Abla” olarak gönüllerde taht kuran Şenler, başörtüsünün eğitimli Müslüman kadının hayatına girmesine vesile oldu.  

Onun ismi “Huzur Sokağı” ile özdeşleşti. Bu eseri, önce tefrika olarak gazetede yayımlandı, sonra sinemaya ve geçtiğimiz yıllarda ise televizyona uyarlandı. 

 

ŞULE YÜKSEL ŞENLER KİMDİR? 

Şule Yüksel Şenler, 29 Mayıs 1938’de altı çocuklu ailenin üçüncü çocuğu olarak Kayseri'de dünyaya geldi. 

Babası Tahsin Bey, Sümer Fabrikası'nda görevli iken görevinden ayrılıp çocuklarını da alarak İstanbul'a yerleşti. 

Koca Ragıp Paşa İlkokulu'na gittiği sırada ailenin ekonomik düzeni bozulan Şenler, ortaokulu ikinci sınıfta iken bıraktı ve bir terzinin yanında çalışmaya başladı. 

Annesi Ümran Hanım kalp krizi geçirip yatağa bağlanınca ise ev işleri ona kaldı.  

Küçük yaşlarda büyük sorumluluklar üstlenen Şenler, boş zamanlarını kitap okumakla geçirdi.

Yazı hayatına başladığında henüz 14 yaşındaydı. Kaleme aldığı ilk öykülerini Safa Önal’ın çıkardığı “Yelpaze” dergisine gönderdi ve böylece ilk eserleri yayımlanmaya başladı.  

Aynı yıllarda terzilik de yapan Şenler, moda dergilerini de yakından takip etti. 

21 yaşında gazeteciliğe başladı; dönemin ünlü isimlerinden Peyami Safa’nın da yazılarının çıktığı “Yeni İstanbul” gazetesinin gençlik köşesinde yazılar kaleme aldı. 

27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra kurulan Adalet Partisi'ne katıldı ve partinin gençlik kollarında Edebiyat ve Kültür Kolu Başkanı oldu.

1960'lı yıllarda yazdığı yazılar ve katıldığı konferanslarla ün kazandı. 

Genç bir gazeteci iken 1965 yılında tesettüre giren Şenler, Anadolu'yu karış karış gezerek konferanslar verdi.

"Başörtüsü seferberliği" adı altında verdiği bu konferanslar ile Şenler, pek çok kadının tesettüre girmesine vesile oldu.

Moda ile yakından ilgilenen ve terziliği olan Şenler, başörtüsünü kendi üslubu ile örterdi. Bu sebeple de pek çok genç kadın kendisine öykünerek "Şulebaşı" olarak adlandırılan bu stille başlarını örttü.

"ŞULE" İSMİ ADINA NASIL EKLENDİ?

Faruk Nafiz Çamlıbel'in çıkardığı "Kadın Gazetesi"nde köşe yazmaya başlayan yazarın asıl adı "Yüksel"di.

Ama kadın olduğunun anlaşılması için adının önüne "Şule" eklemeye başlayınca "Şule Yüksel Şenler" olarak tanınmaya başladı.

Şenler'in yaşamı, başörtüsü için mücadele edenlerin yaşadıklarını gözler önüne seren pek çok detayla dolu.

Tesettüre girdikten sonra yazdığı, "İslam Kadınına Hitap" başlıklı yazısı Mehmet Şevket Eygi'nin Yeni İstiklal gazetesinde yayınlandı.

Yazı sonrasında Türk Kadınlar Birliği'nin şikayetiyle hakkında davalar açıldı.

Bu süreçten sonra Şenler'e yazdığı yazılar ve verdiği konferanslar sebebiyle peş peşe davalar açılmaya başlandı.

Verdiği konferanslar sebebiyle hakkında gıyabi tutuklama kararı alınan Şenler'in fotoğrafları her yere asıldı.

Bir süre kaçak yaşayan Şenler, tüberküloz olunca teslim oldu ve Bursa Cezaevi'nde hapis yattı. Şenler'in hapisteki günleri türlü türlü hastalık ve sıkıntı ile geçti.

Şule Yüksel Şenler, aynı zamanda Emine ve Recep Tayyip Erdoğan çiftini tanıştırarak evlenmelerine vesile olan bir isimdi.

Geçtiğimiz yıl Lacivert dergisine verdiği röportajda Emine Erdoğan, Şule Yüksel Şenler ile tanışmasını şu sözlerle anlatmıştı:

"Bir tanıdığım, beni onun sohbet toplantısına davet etti. Memnuniyetle kabul ettim. O zaman örtülü değildim, beni kabul ederler mi diye endişe etmiştim. O zaman toplumda öyle derin bir ayrışma varmış demek, böyle bir soruyu sorma ihtiyacı duymuşum.

Toplantıya gittiğim zaman gördüm ki her çevreden insan vardı. Bir kaynak suyunun başındaydı sanki herkes. Şule Hanım’ın üzerinde, hiç unutmam, şık bir etek, bluz ve başında çiçekli bir kumaştan bonesi vardı. Tasarımla ilgilendiği için gençleri özendiren bir giyim tarzına sahipti. Sohbetini dinledim. Hani bir ortama girince enerjisiyle oranın iklimini değiştiren insanlar vardır ya. Şule Hanım öyleydi işte sakinleştiren, dinginlik veren bir enerjisi vardı. Sohbeti insanı içine çeker, insanın ruhunu yükseklere taşırdı.

 Hitabeti çok etkileyiciydi. Toplantılar, sohbetler bittikten sonra dahi tesirini üzerinizden atamazdınız. Açık söylemek gerekirse, hem giyim tarzından hem de cesur mücadelesinden etkilendim. Sanırım o dönem genç bir insan olarak cesaret arıyordum. Aradığım cesareti onun yaklaşımında buldum.

Onu gördüğüm o ilk toplantıda, hayatımın geri kalanında hep onun çevresinde olacağımı hissetmiştim."  

Hür Söz, Yeni İstikbal, Babıali'de Sabah gazetelerinde yazan Şenler, Bugün gazetesinde 1967-71 tarihleri arasında köşe yazarlığı yaptı.

Bir kadın tarafından kaleme alınan "ilk hidayet romanı" olan Huzur Sokağı'nı ilk olarak gazetede tefrika şeklinde yayımladı.

Cumhuriyetin modernleşme projesine bir cevap hükmündeki bu roman, 1970'den bu yana 1 milyonun üzerinde sattı.

Hem Şule Yüksel Şenler hem de romanın kahramanı Feyza, kamusal alanda var olma çabası veren başörtülü kadınların "ilk" sembolü oldu.

Roman daha sonra "Birleşen Yollar" ismiyle beyaz perdeye de aktarıldı.

Yücel Çakmaklı'nın yönettiği filmin başrollerinde İzzet Günay ve Türkan Şoray oynadı.

Şule Yüksel Şenler, zaman zaman çekimlerde Türkan Şoray ile bir araya geldi. Şenler'in aktardığına göre, “hidayete ermesin” diye daha sonra Şoray'ı kendisinden uzak tuttular.

Zira Şenler'in ifade ettiğine göre, on gün kadar daha beraber olsalar, Türkan Şoray namaza başlayacaktı.

Öyle ki Türkan Şoray namaz sahnesinde ellerini açmış dua ederken kendisini kaptırmış; çekim bitmesine rağmen hala devam etmişti.

Yalnız bırakılmasını istedikten sonra Şoray, “Anam, anam! Mahşer günü ellerim yakandadır anaaaam!” diyerek hıçkırıklarla ağlamıştı.

Huzur Sokağı, aynı isimle 2012 yılında ATV ekranlarında dizi olarak seyirciyle buluştu.

Şule Yüksel Şenler, hayatı boyunca ayrıca Gençliğin Izdırabı, Hidayet, Bize Ne Oldu, İslam’da ve Günümüzde Kadın, Duyuşlar, Her şey İslam İçin, Uygarlığın Gözyaşları, Kız ve Çiçek, Sağ El, Bir Bilinçli Öğretmen ve Yılanla Tilki adlı eserlere de imza attı.

Yaşamının son 15 yılını hastalıklarla mücadele ederek geçiren Şenler, yaklaşık 8 ay tedavi gördüğü hastanede, 28 Ağustos 2019'da 81 yaşındayken vefat etti.

KAYNAK : Haber7