Kürt öldürmek helal mi hocam?
'Keşke onların yerine bizi cesedimiz buarad olsaydı' diyen Kürt kadınlarınının tavrı, 'Şiddet eylemleri meşruiyetini kaybetmiştir' diyen İlhami Işık'ın sözleri üzerinden Türk-Kürt kardeşliği.
ABONE OLYeni Şafak yazarı Salih Tuna, Çukurca'da 9 şehidin düştüğü yere 'Keşke onların yerine bizi cesedimiz buarad olsaydı' diyen Kürt kadınlarınının tavrını, 'Şiddet eylemleri meşruiyetini kaybetmiştir' diyen İlhami Işık'ın söylemlerini konu edindiği yazısında, tarih boyunca yaşanan Kürt-Türk kardeşliğini anlattı. Tuna yazısında, Barzani'nin "Çünkü biz Kürt ile Kürdün savaşmasını istemiyoruz. Kürtlerin birbirleriyle savaşması haramdır..." açıklamasına istinaden "Kürtlerin birbirleriyle savaşması haram da, Türklerin Kürtlerle, Kürtlerin Türklerle savaşması helal mi hocam?" diye sordu
İşte Salih Tuna'nın yazısı:
Kürt öldürmek helal mi hocam?
Efkârıumumiyenin "Balıkçı" olarak tanıdığı İlhami Işık Kürt analarının tülbentlerini şehitlerimizin düştüğü yere bırakmasına çok çarpıcı bir yorum getirdi.
Kürt anaları, yani analarımız, Hakkari Çukurca'da 9 şehidimizin düştüğü yere "Keşke onların yerine bizim cesedimiz burada olsaydı..." diyerek kar beyaz tülbentlerini atmışlardı.
1996'dan beri devletle Öcalan arasında "arabuluculuk" yapan "Balıkçı" işte bu "eylemin" anlam haritasını (TGRT Haber'deki "Asıl Mesele" programında) ortaya koydu.
Dedi ki: Bu saatten sonra kimden ne şekilde hangi nedenle gelirse gelsin şiddet eylemlerinin tümü meşruiyetini kaybetmiştir.
Dedi ki: Anaların tülbentlerini atması, bundan evvel ne yaptıysanız yaptınız, kim kimin kanını akıttıysa akıttı, bundan sonra asla ve kat'a kan akıtmayın.
Çünkü kan kirletir bembeyaz tülbentleri.
Tülbent ki, namustur kadim geleneğimizde, hiçbir zaman kirletilmemeli.
Söylenceye göre, domuz bile atılan bir tülbent görse, başını çevirip gider.
Domuz ki, eşini kıskanmayan, namus konusunda en laçka hayvandır; buna rağmen atılan bir tülbent görse durur...
Tülbentler artık atılmıştır.
Bu tavrın karşısında şiddeti savunan hiçbir Kürt Türk duramaz.
Çünkü o tülbentler bütün anaların; doğunun batının, kuzeyin güneyin...
Ve o kar beyaz tülbentler kirletilmesin diye Kurtuluş Savaşı verildi.
"Balıkçı"nın bizi biz yapan "genetik kültüre" vurgu yapması çok önemliydi.
Daha evvel de Neşe Düzel'le yaptığı söyleşide "Kürtler Türklerden ayrılmaz" demişti.
Saddam Kürtleri katletmeye başladığında başka bir ülkeye değil, Türkiye'ye gelmişlerdi. Esat'tan kaçan Kürtler de yine Türkiye'ye geldiler.
Bu bana tarihi bir hadiseyi çağrıştırmıştı.
Alparslan, Bizans İmparatoru Diyojen'in sayıca birkaç kat fazla olan ordusuna karşı direnebilmek için kırk kapıyı çalar sonuç alamaz. Son çare olarak Bizans ordusundaki Türk asıllılara, Peçenek ve Uzlar'a başvurulur.
Peçenekler ve Uzlar imparator Diyojen'nin verdiğinden daha fazlasını, hem de peşin olarak isterler.
Elde avuçta yoktur; naçar geri dönerler.
Alparslan vezir ve komutanlarını toplar, "Amca çocuklarınıza gidin!..." der. Amca çocuklarınıza yani Kürtlere...
Bundan sonrasını Prof. Mehmet Çelik hocamızdan dinleyelim; o elbette bizden iyi anlatacaktır:
"Bu şu demekti: Kuzey Irak'taki Kürtler!.. Bunlar asker değildi, çiftçi ve çobandılar... Amca çocuklarına teklif olarak dahi götürülmüyordu, haber gönderiliyordu... O kadar! (...) Başınız sıkışır, dosta, arkadaşa, akrabaya teklif götürülür, yardım rica edilir. Ama aile fertlerine, kardeşlere teklif götürülmez, yardım istenmez!.. Sadece haber verilir, haber!.. Kardeşler ne kadar nâ-müsait durumda olurlarsa olsunlar, haber geldi mi hemen harekete geçerler, ellerinden ne gelirse, onu yaparlar... Gerisini düşünmezler!
Bu amca çocukları İstanbul'un Fethi'nde, Mohaç'ta, Viyana'da, Trablusgarp'ta, Yemen'de, Kutu'l-Amare'de, Filistin'de, Çanakkale'de, Sakarya'da, Lozan'da, Kıbrıs'ta bizimle beraberdiler!.."
Hiç bıkmadan usanmadan kardeşliğe vurgu yapmamız gerek.
Kürt aydını değerli kardeşim Müfid Yüksel'in dediği gibi biz Helsinki Nihai Senedi kardeşi değil, din kardeşiyiz.
Ne ki, lafla kardeşlik olmaz.
Allah Resulü "Birbirinizi sevmedikçe gerçek iman etmiş olamazsınız" buyuruyor.
Birbirini sevmek de hak ihlallerine göz yummayı değil, birbirimizin hak ve hukukunu sonuna kadar savunmayı gerektirir.
Barzani geçen gün Kuzey Irak'taki bir Kürtçe haber sitesine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin Kandil'e operasyon yapmasına neden olduğu için PKK'nın kendilerini de zor durumda bıraktığını ifade etmişti. "Bizim de bu savaşta taraf olma gibi bir niyetimiz yok." demişti, "Çünkü biz Kürt ile Kürdün savaşmasını istemiyoruz. Kürtlerin birbirleriyle savaşması haramdır..."
Kürtlerin birbirleriyle savaşması haram da, Türklerin Kürtlerle, Kürtlerin Türklerle savaşması helal mi hocam?
Barzani'ye değil, size söylüyorum ey fıkıhçılar, muhaddisler, dişi sineğin çorbaya değen sol ayağı hakkında hüküm verecek kadar kılı kırk yaran alimler, allâmeler...
Neden sesinizi yükseltmiyorsunuz?
Yıllar yılı oluk oluk kan akarken bir Barzani kadar olsun fetva veremediniz mi?