Genç Birikim Dergisi yine dopdolu!

Genç Birikim Dergisi 165. sayısıyla (Şubat/2013) yine dopdolu.

ABONE OL
GİRİŞ 22.02.2013 23:05 GÜNCELLEME 22.02.2013 23:05 Dergiler
Genç Birikim Dergisi yine dopdolu!

Genç Birikim Dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Araştırmacı-Yazar Ali Kaçar, Türkiyeli bir grup sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle birlikte gerçekleştirdikleri Tunus ziyareti sonrası kaleme aldığı "Tunus Gezisi ve Düşündürdükleri!.." başlıklı yazısında; "Raşid Gannuşi ve diğerleri gibi devrime öncülük eden öncü kadroların, dayatma ve laik ve seküler eğitimden çok fazla etkilenmemiş olsa da, dışarıda uzun süre sürgün kalmış olmalarının, onlarda da düşünsel bir değişime neden olduğunu, Nahda Örgütlenme Başkanı Amir El Üreyid'in; "Islahın bir seferde olabilecek bir iş olmadığını, merhalelere ihtiyacı olduğunu, baskı ve dayatma içine girmeyeceklerini, ikna etmeye çalışacaklarını, hürriyetler arttıkça İslami hayatın o derece güçleneceğini, Şeriatı teşri kaynağı olarak koymayacaklarını, ancak hiçbir kanunun da İslam'a aykırı olmayacağını" söylediğini, ancak Müslümanların devlet/iktidar oldukları zaman İslam'ı uygulamakla mükellef olduklarını iktidar olmanın bir takım mükellefiyetleri olduğunu, bu mükellefiyetler yerine getirilmeden olunan iktidarın, Müslümanlar açısından çok fazla önemi olmadığını, aksine bu, Müslüman'ım diyen bir insanı sorumluluk altına sokacağını, bir mücadelenin İslami olabilmesi için, sadece hedefinin İslam olmasının yetmeyeceğini, aynı zamanda, bu hedefe götüren araçlar ve yolların da İslami olması gerektiğini, Gannuşi ve Nahda Örgütlenme Başkanı Amir El Üreyid'in öncelikli hedeflerinin demokratik bir toplum oluşturmak, adalet ve özgürlük alanlarını genişletmek olduğunu, oysa İslamın, zaten toplumda adaletin egemen kılınmasını öngördüğünü, birçok ayet ve hadiste, Müslümanların eline imkân geçer geçmez, adaleti tesis etmelerinin emredildiğini, İslami hükümlerin egemen olmadığı toplumlarda ise zaten adaletin olmayacağını, tersine bu toplumlarda zulmün egemen olacağını" ifade ettikten sonra yazısını şu cümlelerle nihayetlendirmiş; "Netice olarak, Ortadoğu'da halk ayaklanmalarını gerçekleştiren öncüler/liderler, demokrasiyi hangi anlamda kullanırlarsa kullansınlar, demokrasi batı kaynaklıdır, tarif ve tanımı bellidir; ilahı beşer olan bir dindir. Çünkü demokrasilerde halkın iradesinin belirleyiciliği esastır; helal ve haramın belirleyicisi Allah değil, halkın iradesidir. Oysa İslam'da ve dolayısıyla Müslümanlara göre, helal ve haram koyuculuk yetkisi sadece ve sadece Allah'a aittir. Dolayısıyla bir Müslüman'ın hangi saiklerle olursa olsun, halkın iradesinin ilahlaştırıldığı bir yönetim şeklini benimsemesi ya da bir aşama olarak kabul etmesi asla mümkün değildir".

Derginin daimi kalemlerinden Araştırmacı-Yazar Süleyman Arslantaş "Bölgesel Analiz" başlıklı yazısında; "Muhammed Mursi'nin, bugüne kadar İslami bir yönetimden bahsetmediğini, ama Mursi'nin tıpkı Recep Tayyip Erdoğan gibi Müslüman olduğunu, dolayısıyla ne İsrail'in ne de seküler bir yaşam biçimini kabullenmiş çevrelerin Müslümanların yönetiminden hoşnut olmayacağını, Müslüman yöneticilerin, onların yaşam biçimlerine müdahale etmeseler de, onların, psikolojik olarak kendilerini rahat hissetmediklerini, Mısır'daki son olayların muharrikinin İsrail ve yandaşları olduğunu ve yine seküler çevrelerin buna çeşni olduğunun düşünülebileceğini, aslında fotoğrafın tamamına bakıldığında Mısır, Suriye, Sudan ve Libya gibi ülkelerde yapılan şeyin ulus devletlerin revize edilmesinden ve yine İslam'ın iktidarının, Müslümanların iktidara getirilmesi ile önlenmesinden başka bir şey olmadığını, dolayısıyla Mursi ve yönetiminin yerel bir proje olmaktan çok genel bir projenin yansıması olduğunu, bu projeyi ortaya koyanların, koydukları projeyi korumasını da bileceklerini, Port-Said, Süveyş ve İskenderiye'de olağanüstü hal ilanının arka planında da hem güvenlik ve asayişin sağlanması hem de bu üç ilin de Süveyş Kanalı etrafında olması dikkate alındığında enerji trafiği ile ilgili bir gelişme olduğunun da düşünebileceğini, her şeye rağmen Mısır'daki yönetimin ama Mursi'li, ama Mursi'siz, sorunlu da olsa devam edecek gibi gözüktüğünü" belirtmiş.

Ubeydullah TOPRAK "Şehâdetinin 46. Yılında Büyük Dâvâ Adamı: Şehid Seyyid KUTUB" başlıklı yazısında; "İslam düşünce tarihinin en büyük kahramanları arasında, ismi son yüzyılda en çok telaffuz edilen, en çok iltifata ve de bir o kadar da eleştiriye maruz kalmış bir büyük mütefekkir ve dava adamı olan Seyyid Kutub'un, fikirleri itibarı ile sadece mensubu olduğu coğrafya ve fikri hareketle sınırlı kalmadığını, İslam dünyasında oluşum aşamasındaki birçok İslami harekete etki ettiğini" ifade ettikten sonra yazısına şu satırlarla son vermiş; "Biz Seyyid Kutub'un tamamen hatasız olduğunu iddia etmiyoruz. Ancak kendisinden istifade edilmesi gereken değerli bir ilim ve fikir adamı olduğuna, çağdaş İslami harekete hem düşüncesiyle hem de yaşantısıyla büyük bir katkıda bulunduğuna inanıyoruz. O, Müslüman davetçilerin önündeki karanlıkları aydınlatan bir kandildir".

Birbirinden önemli ve güncel konulardaki çevirilerden de son derece ilginç ve güzel değerlendirmeleri okuyabilirsiniz.

Genç Birikim'in gerçekleştirdiği "İslam ve Beşeri Düzenler" konulu konferans, Celal SANCAR'ın  BBC'den Aktardığı "Radikal İslamcı Örgütler: Sahra'daki Tehdit Ciddi mi?", Hayriye BİCAN'ın "Dostluğun Kimyası",  Mustafa GÜLDAĞI'nın "Halifeliğin Kaldırılması ve Dünyadan Tepkiler", Cefai DEMİREL'in "Paylaşmak ve Fark Yaratmak", Tahsin ABDULGAFFAR'ın "Bir Başka Açıdan İnfak; "İnfak, Sadaka ve Zekât", ve İdris GÖKALP'in "İslam'da Davet ve Davetçinin Vasıfları" başlıklı yazıları okunmaya değer diğer yazılar.