Akademisyenler ve STK temsilcilerinden teröre tepki
HALİL İBRAHİM SİNCAR - Mardin'deki "Kürt Sorunu ve İslam(cılar) Çalıştayı"na katılan akademisyenler ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri, terör örgütü PKK'nın saldırılarına tepki göstererek, bu eylemlere son verilmesini istedi.
ABONE OLMardin Artuklu Üniversitesince (MAÜ) düzenlenen "Kürt Sorunu ve İslam(cılar) Çalıştayı"na katılan akademisyenler ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri, terör örgütü mensuplarınca kazılan hendek, kurulan barikat, yerleştirilen patlayıcıların "Kürt sorunu''nu derinleştirdiğini, Çözüm Süreci'nin önünü tıkayarak, huzur ve güven ortamını bozduğunu vurguladı.
MAÜ Rektör Yardımcısı ve Kadim Akademi Derneği Başkanı Prof. Dr. İbrahim Özcoşar, AA muhabirine, üniversite olarak bölgedeki sorunların çözümü üzerine programlar düzenlediklerini söyledi.
Bu kapsamda "Kürt Sorunu ve İslam(cılar) Çalıştayı"nın gerçekleştirdiklerini aktaran Özcoşar, hiçbir meselenin şiddetle çözülemeyeceğini vurguladı.
Bölgedeki son aylarda artan olayların da sona ermesi ve meselenin daha yumuşak zeminlerde konuşulması gerektiğini ifade eden Özcoşar, şunları kaydetti:
"Şiddete bulaşmayan, bulaşmayacak herkesin meselenin bir tarafından tutması önemlidir. Şu anda temel problem de bu gibi görünüyor. Açıkçası Kürtlerin hak talepleri ile ilgili Türkiye'de silahı ve şiddeti gerektirecek bir ortam kalmadı. Dolayısıyla meseleye daha siyasi zeminde yaklaşabilecek kesimlerin meselede önemli rol oynaması gerekiyor."
- "Kürt halkına bir ihanet olarak görüyorum"
İlim Yayma Cemiyeti Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Osman Nuri Kabaktepe, bölgede son günlerde artan olayların izahının mümkün olmadığını dile getirdi.
Yola patlayıcı yerleştirme, barikat kurma, hendek kazmanın hak arama yönetim olmadığının altını çizen Kabaktepe, dolayısıyla bunun tasvip edilemeyeceğini belirtti.
Barikat ve hendeklerin ülkenin Kürt sorunun çözümünde geldiği zemini baltalamaya dönük olduğunu işaret eden Kabaktepe, "Bölgenin huzur ve selameti için atılmış bir adım değildir. Tamamen huzursuzluk ortamının beslenmesine dönüktür" dedi.
"Bu sorun, sadece Diyarbakır'ın değil, İstanbul'un ve Trabzon'un da sorunudur" diyen Kabaktepe, "Dolayısıyla bu son hendek, barikat ve bombalama hadiselerini ben sorunun tamamen çözüm aşamasına geldiği bir zamanda oluşan zeminin baltalanması olarak görüyorum, Kürt halkına bir ihanet olarak görüyorum, bu çözüme bir ihanet olarak görüyorum. Derhal bundan vazgeçilmesi gerekir kanaatindeyim. 200 bine yakın insan göç etmiş. Bu insanları göç ettirmeye hiç kimsenin hakkı yok" diye konuştu.
- "Huzurun tekrar tesis edilmesi lazım"
İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Gülden Sönmez ise hendek olaylarının Kürt sorununun derinleştirdiğini söyledi.
Bölge insanın tam huzura yaklaştığı anda bu sorunların çıkmasının doğru olmadığını ifade eden Sönmez, şunları kaydetti:
"Artık kimse ölmeyecek denilen bir vakitte birdenbire çatışma ve ölüm haberleri ile karşı karşıya geldik. Bu çatışmalardan beslenenler hariç, bu manzaradan herkesin rahatsız olması lazım. Öz eleştiri yaparak, başta bölge insanının olmak üste herkesin beklediği o huzurun tekrar tesis edilmesi lazım."
Eski Suriye Ulusal Konseyi Başkanı Abdülbasit Seyda da İslam'ın bu bölgenin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladı.
Çözümlerin hiçbirinin İslam'dan ayrı düşünülemeyeceğini anlatan Seyda, "Bölgede yaşanan sorunun çözümünde taraflar birbirlerini suçlamadan birbirlerinin haklarına saygı göstermeli ile mümkündür. İslam barış üzerine kurulu bir toplumu arzulamaktadır. Bölgemizdeki derin sorunlar çözülebilir. Bu sorunun çözümü de birbirimize saygı göstermekten geçer" değerlendirmesini yaptı.
- "Şiddetsiz ve barışçıl bir çözüm yolu aramamız lazım"
MAÜ Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Ahmet Ceylan da Kürt sorununun çok derinleşmiş bir sorun olduğunu belirtti.
Bu sorunun çözümü için adımlar atıldığını aktaran Ceylan, fakat bölgedeki hendek ve barikat meselesinin bu sürecin önünü tıkadığını kaydetti.
"Şu anki Türkiye'de Kürt sorunun şiddete başvurulmadan çözüleceğine inanıyorum" diyen Ceylan, sözlerini şöyle tamamladı:
''Şiddetsiz ve barışçıl bir çözüm yolu aramamız lazım. Bundan 10-15 yıl önce Kürtçe konuşmak bile yasaktı. Şimdi bunları geride bıraktık. Bu sorun eski boyutlarında değil. Kürt sorunun bakışında önemli bir değişme meydana gelmiştir. Son 10 yılda birlikte yaşamak adına ciddi adımlar atılmıştır. Türkiye'de demokratik ve hukuki yollar sonuna kadar açıktır. Bu yollar açık olduğu sürece şiddete başvurmanın hendek kazmanın ve kan akıtmanın bir gereğinin olmadığına inanıyorum."