'S-400 işin görünen kısımı! Yaparsa Putin yapar'
Türkiye-ABD ilişkilerinin seçimlerle beraber nasıl gelişeceğini ve S-400 meselesi ile ilgili sürecin nasıl ilerleyeceğini Prof. Dr. Kemal İnat ve Dr. Nihat Ali Özcan, Haber7.com için değerlendirdi.
ABONE OLHaber7.com / Asya Karagül
Seçimler sonrasında Türkiye-ABD ilişkilerinin nasıl gelişeceğini ve S-400 meselesi ile ilgili sürecin nasıl ilerleyeceğini Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü'nden Prof. Dr. Kemal İnat ve Milliyet gazetesi yazarı Dr. Nihat Ali Özcan, Haber7.com için değerlendirdi.
"TÜRKİYE'NİN EGEMEN BİR DEVLET OLDUĞUNU KABULLENMELİLER"
Yerel seçimler sonrasında, 4 buçuk yıl seçim söz konusu değil. Sistemin daha istikrarlı bir dönemi olacak, seçimlerle birlikte tansiyon yükselmesi söz konu olmayacak. ABD de buna göre politikasını dizayn ederse, ABD ile Türkiye'nin yaşadığı sorunların nedeni ABD'deki bazı aktörlerin, başta oradaki bir takım güvenlik bürokrasisi olmak üzere, ve onların medya dünyasındaki ortakları Türkiye'nin egemen devlet olduğunu kabul konusunda sıkıntı yaşamalarıdır.
Son birkaç senedir, Türkiye'deki siyasete bir şekilde gayri meşru müdahale çabalarına tanık olduk. Bu sebeple S-400 ve F-35 konuları çerçevesinde sıkıntılar yaşandı. Sadece teknik boyutuyla değil aslında bu genel ilişkilerdeki boyutuyla ve oradaki aktörlerin kabullenememe sorunlarıyla alakalı. Bu da aslında Türk-Amerikan ilişkilerine zarar verdi. Hem Türkiye'ye hem ABD'ye zararı ortada. Çünkü Türkiye ABD'nin uzun yıllardan beri müttefiki. ABD siyaseti açısından bakıldığında Türkiye gibi bir müttefiki kendisinden uzaklaştırması, hatta kaybetmesi bir başarısızlık olarak görülmektedir. Bunu kavramamış bir takım kesimler zaman zaman Türkiye'ye gereksiz bir takım zorluklar çıkartıyor.
"TEHDİTLE SONUÇ ALMALARI MÜMKÜN DEĞİL"
Bazı Amerikan senatörleri New York Times'ta yayınladıkları bir makalede,Türkiye'yi S-400'leri satın alma konusunda uyarıp, bunun çok ciddi ve olumsuz sonuçları olacağı konusunda tehdit ettiler. Türkiye'nin arzusu bu durumun ve tehditlerin sona ermesi, ABD ile üst düzeyde bir güvenlik ortağı ve ekonomik ortak olarak kabul edilmesi. Gerek Dışişleri Bakanlığının, gerekse Savunma Bakanlığının son açıklamalarına baktığımızda "Türkiye'ye karşı tehditle bir sonuç almak mümkün değil" açıklamalarını bu bağlamda söylüyorlar. Bu egemenlik algısını kabullenmek konusunda ABD'deki bazı kesimler yaşadıkları zorluğu atlatıp, Türkiye'nin egemen bir devlet olduklarını kabul ettiklerinde Türk-Amerikan ilişkileri bir nebze düzelecektir diye düşünüyorum.
Sayın Albayrak'ın da aslında daha çok ekonomik amaçlar için bulunduğu ABD gezisinde, ABD Başkanı Trump ile görüşmesi olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmelidir. Türkiye'nin bu konudaki pozisyonunu, tavrını ABD Başkanına doğrudan anlatma fırsatı bulmuştur. Çünkü ABD'deki en üst karar vericileri olumsuz etkileyen, yanlış bilgilendiren bir takım aktörlerin olduğunu unutmamak gerek. Amerikan siyasal sistemi buna imkan veriyor. ABD siyasetinde lobicilik meşru bir hareket olarak görülüyor. Ülke konusunda farklı ajandaları olan bir takım lobiler Amerikan iç ve dış siyasetinin oluşması noktasında bir şekilde manipülasyonlarla kendi ajandalarını dayatmaya çalışıyorlar. Bu sebeple doğrudan temasların çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sayın Cumhurbaşkanı'nın doğrudan ABD Başkanı Trump ile görüşmelerinin sürece katkı verdiğini ve aynı minvalde Sayın Albayrak'ın görüşmelerinin de Türkiye'nin kaygılarının ve düşüncelerinin doğrudan ABD karar vericilerine aktarılması açısından faydalı olduğunu düşünüyorum.
NİHAT ALİ ÖZCAN: S-400 MESELESİ SADECE GÖRÜNEN YÜZÜ
S-400 konusunda ara bir formül üretilmediği takdirde Türkiye ve ABD gerilimi devam edecektir.Türkiye bu konuda gerekli adımları attığını, S-400'ü alacağını söylüyor. Dolayısıyla Türkiye bu kararını başka bir opsiyon ile beslemez ise ya da Rusya bu konuda yeni bir kapı açmazsa Türk Amerikan ilişkilerindeki gerilim devam eder. Çünkü sadece S-400 meselesi yok. Kritik olan nokta S-400 ama bu gerilim ondan çok daha öte olan çıkarların çatışmasından meydana geliyor. Dolayısıyla iki tarafında buna son verecek adımları atması gerekiyor.
Problemlerin çözümü konusunda ortak bir irade ortaya çıkmalıdır. Masada bir çok mesele var; Suriye, İran, Venezuela, Rusya-Türkiye ilişkileri, S-400 meselesi, Halkbank meselesi. Bütün bu konularda taraflar gözle görülür bir biçimde birbirlerini ikna edecek veya farklı bakış ve davranışlara yönlendirecek adımlar atarsa, seçimler sonrasındaki 4-5 yıl içerisindeki süreçte Türkiye-ABD ilişkileri olumlu seyredebilir. Bir restorasyon sürecine girilebilir. Taraflar pozisyonlarını değiştirmez ve ısrarcı olurlarsa bu gerilim devam edecektir.
"PUTİN'İN NE DÜŞÜNDÜĞÜ ÇOK ÖNEMLİ"
Putin, Türkiye-ABD ilişkilerinin gerilimi düşürmek konusunda bir adım atabilir. Alışveriş yapıldı ama bunun Türkiye'ye yönelik zararını göz önüne alarak ötelemeyi teklif edebilir. S-400 yerine başka bir şey ile değiştirmeyi ya da başka bir opsiyon üzerinde çalışmayı teklif edebilir. Putin'in eğer Türkiye'yi dönemsel müttefik olarak görüyorsa bu teklifleri yapmaz. Uzun vadeli bir müttefiklik durumu mevcut ise, Putin de Türkiye'ye toleranslı davranarak Batı nezdindeki pozisyonunu korumasını ister. Putin'in ne düşündüğü, Türkiye ile ilgili aklından neler geçtiği en az ABD ve Türkiye'nin düşünceleri kadar önemli.
Bu tarz ilişkilerde bir kanal açılması çok önemlidir. Bakan Albayrak'ın görüşmesi, diğer ilişkileri kolaylaştıracak bir noktaya çekilebilir. Yoksa tek bir görüşme ile yapısal değişiklik olmaz. Bu görüşmeler bundan sonraki süreçleri yönetmek için bir fırsat hükmünde. Siz fırsatı iyi değerlendirirseniz, o zaman sorunu kolay ve daha az maliyetli bir biçimde çözebilirsiniz.