ABD, 2013'ten beri Türkiye ile savaşıyor! Kaybetmeyi göze alamazlar
ABD Başkanı Donald Trump, Türkiye'ye yönelik yaptırımları içeren 2020 Savunma Bütçesini onayladı. Yaptırım kararı sonrasında Türkiye'nin tepkisi, sürecin iki devlet ilişkilerine ve ekonomi-savunma sanayi alanlarına etkilerini Haber7.com olarak Doç.Dr. Mevlüt Tatlıyer, Prof. Dr. Kemal İnat ve Dr. Nihat Ali Özcan'a sorduk.
ABONE OLAsya Karagül/Haber7
ABD Başkanı Donald Trump, Türkiye ve Rusya'ya yönelik yaptırımları içeren 2020 savunma bütçesini imzaladı. Türkiye'ye F-35'lerin verilmemesi, CAATSA yaptırımlarının uygulanması, TürkAkım projesine yönelik yaptırımları içeren bütçe sonrasında Türkiye'den tepkiler yükseldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yaptırım tehditlerine yönelik "Biz de yaptırım uygularız" demiş ve İncirlik ile Kürecik üslerini tartışmaya açmıştı. Söz konusu sürecin nasıl ilerleyeceği, ABD-Türkiye ilişkilerinin geleceği, Türkiye'nin yaptırımlara yönelik tavrı ile ilgili Haber7.com olarak Doç.Dr. Mevlüt Tatlıyer, Prof. Dr. Kemal İnat ve Dr. Nihat Ali Özcan'a sorduk. Uzmanlar Türkiye'ye yönelik yaptırımların 'gönülsüz' olduğu, ABD'nin büyük bir kriz çıkarmadan Türkiye'yi uyarmaya çalıştığı konusunda söz birliğine vardılar.
MEVLÜT TATLIYER: ABD YAPTIRIMDA GÖNÜLSÜZ
Geçen yaptırımların düzeyinin çok yüksek olduğunu söyleyemeyiz. Genel olarak bu yaptırımlar Türkiye'nin özellikle canını yakacak yaptırımlar değil. ABD'nin de şu anda düşük yoğunlukta bir yaptırım savaşı yürütmeye çalıştığını söyleyebiliriz. ABD Türkiye'ye yönelik huzursuzluğunu, mutsuzluğunu dile getirse de şu aşamada çok da elini yükseltmiyor. Aslında ABD durumdan rahatsız. Türkiye'nin gitmekte olduğu yoldan rahatsız. Fakat bu noktada sesini daha fazla yükseltmek ve Türkiye'nin canını yakmak konusunda da gönülsüz diyebiliriz.
ABD TÜRKİYE'Yİ MARJİNALİZE EDEMEZ
Bu noktada da yine Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın İncirlik, Kürecik gibi üsleri kapatma noktasına gelebiliriz, bunu da masaya yatırırız gibi ifadeleri de oldukça önemli. Bunu şöyle yorumlayabiliriz; Buna güçler dengesi bağlamında bakmamız gerekiyor. Türkiye'nin canını ciddi anlamda yakmak isteyen bir ABD, Türkiye'yi Rusya'ya yaklaştırır. Bu da ABD'nin çıkarına olan bir şey değildir. ABD bu noktada Türkiye'nin yaptıklarından hoşnut olmasa bile Türkiye'yi bir şekilde marjinalize edemez.
TÜRKİYE'Yİ KAYBETMEYİ GÖZE ALAMAZLAR
Her ne olursa olsun, Türkiye ABD ilişkileri bugün ne kadar gergin ve netameli olursa olsun Türkiye nihayetinde NATO üyesi bir ülke ve NATO kampında. Türkiye ile Rusya arasında ne kadar işbirliği olursa olsun bu gerçek değişmiyor. ABD'nin Türkiye üzerinde bir sürü üssü bulunuyor ve bu ABD için çok önemli Türkiye'nin ABD ve NATO tarafından ziyade Rusya tarafına yakın olsa ABD, NATO ve Avrupa için çok büyük bir kayıp olur. Önemli bir müttefiki karşı kampa kaybetmiş durumuna düşer. Bu ABD için çok önemli ve kabul edilemez bir şey. Bu sebeple ABD Türkiye'yi kaybetmeyi göze alamaz. Türkiye bugün kendi çıkarlarının peşinde giderken ABD'nin menfaatlerine zarar verdiği için bu gibi yaptırımlar ile bir nevi Türkiye'yi hizaya getirmeye çalışıyorlar. Düşük yoğunluklu olması gerekiyor bu yaptırımların. Yüksek yoğunluklu ve açık bir şekilde ABD Türkiye çatışması, Türkiye'yi Batı kampından uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramaz bu da nihayetinde onların aleyhine olur. Bu sürecin düşük yoğunluklu en fazla orta yoğunluklu yaptırımlar ile ilerleyeceğini, iki ülke arasında büyük krizlerden kaçınılacağını düşünüyorum.
ABD 2013'TEN BERİ TÜRKİYE İLE SAVAŞIYOR
2013'ten bu yana yaşadıklarımıza bakarsanız ABD Türkiye ile yüksek yoğunluklu bir savaş yürütüyor. Aslında ABD'nin Türkiye'de yapmak istediği şey yönetimi bir şekilde ele geçirerek Türkiye'yi yarı sömürge konumuna getirmek.Şu aşamada yaptırımlar direkt olarak Türkiye'yi karşısına alıyor, nitelik olarak farklı. Bundan önceki FETÖ'den, PKK-DEAŞ saldırılarından, 17-25 Aralık darbe girişiminden, 15 Temmuz darbe girişiminden nitelik olarak farklı. Bütün daha önceki bu olaylar Türkiye'yi ele geçirme hamleleriydi. Bu yaptırımlar ise Türkiye'yi cezalandırma hamleleri .Bu sebeple bunların çok yüksek yoğunluğa ulaşmayacağını düşünüyorum.
KEMAL İNAT: ABD ASKERİ GÜCE ALTERNATİF OLARAK YAPTIRIM UYGULUYOR
Öncelikle Amerikan yaptırımlarının neyi amaçladığını ve Türkiye tarafından nasıl anlaşılması gerektiğini iyi anlamak için Amerikan Hazine Bakanı Steven Mnuchin’in geçen hafta sonu Katar’da yapılan Doha Forumu sırasında yaptığı açıklamalardaki ifadelerine bakalım. Mnuchin, yaptırımları “askeri çatışmaların alternatifi olarak görüp uyguladığını ve başarılı bir yöntem olarak değerlendirdiğini” ifade etti. Yani bu ifade, “yaptırımları uygulamasaydık askeri güç kullanma yoluna gidecektik” anlamına geliyor. Amerikan Hazine Bakanı bu ifadeyi Türkiye’yi kastederek değil genel olarak kullanıyor, ama mademki Türkiye’de Amerikan yaptırımlarına doğrudan maruz kalıyor, o zaman aynı ifadeleri Türkiye açısından da okumak gerekiyor.
TÜRKİYE'Yİ DÜŞMAN GÖRÜYORLAR
Askeri güç düşman devletlere karşı kullanılacağına göre, Amerikan yönetimi, “askeri güce alternatif olarak” uyguladığı yaptırımların hedefi olan ülkeleri “düşman devletler” olarak görüyor sonucu çıkıyor. Yaptırımlarla, tıpkı askeri güç kullanımında olduğu gibi, hedef alınan ülkeye zarar verilmesi söz konusu olduğuna göre, ABD’de Türkiye’yi hedef alan yaptırımların arkasındaki aktörler Türkiye’yi düşman olarak görüyorlar. Burada sadece zarar vermenin yöntem ve araçlarında farklılık var. Bu açıdan bakıldığında, bir ülkeye yaptırımlar yoluyla askeri güç kullanımına göre daha fazla zarar da verebilirsiniz. 2018 yılında Amerikan yaptırımlarının Türk ekonomisine verdiği zararı hatırlayalım.
Bu noktada, yaptırımların “birincil” ya da “ikincil” karakteri de önemli kuşkusuz. Birincil yaptırımlarda siz doğrudan hedef ülke oluyorsunuz, ikincil yaptırımlarda ise doğrudan hedef ülkeyle girdiğiniz ilişkiden dolayı dolaylı hedef oluyorsunuz. Hedef olan ülkeye verdiği zarara göre her ikisi de “düşmanca” tavrın göstergesi olsa da, birincil yaptırımların hedefi olmak daha düşmanca politikanın tezahürüdür.
ABD’nin 2020 Savunma Bütçe Yasası çerçevesinde Türkiye’yi hedef alan yaptırımlarının bir kısmının birincil, bir kısmının da ikincil yaptırımlar kapsamında olduğu görülüyor. Bu çerçevede, esas olarak üç konuda yaptırımlar öngörülüyor:
-Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri alması nedeniyle F-35 uçaklarının tesliminin engellenmesi.
-Rusya’yı hedef alan CAATSA yaptırımları çerçevesinde, bu yaptırımlara aykırı davrandığı ileri sürülen Türkiye’ye yaptırımlar uygulanmasının talep edilmesi
-Savunma Bütçe Yasası’na eklenen “Avrupa Enerji Güvenliğinin Korunması yasası” ile TürkAkım boru hattının deniz etabını inşa eden firmalara yönelik yaptırımlar öngörülmesi.
ABD BU LOBİNİN ESİRİ OLMUŞTUR
Türkiye bu yasa çerçevesinde esas olarak Rusya’yı hedef alan önlemlerin “ikincil” yaptırımlarına maruz kalıyor görünse de, özellikle birinci ve ikinci maddedeki yaptırımların ülkemize çok büyük zararlar verdiği ve vereceği açıktır. Türkiye’nin, ortağı olduğu F-35 projesinden çıkarılması ve teslim alması gereken uçakların tesliminin engellenmesi Türkiye’nin güvenliğine yönelik bir saldırıdır ve “düşmanca” bir tavırdır. CAATSA çerçevesinde sıralanan yaptırımlardan 5 tanesinin seçilip Türkiye’ye uygulanacak olması Türkiye’nin ekonomisini ve güvenliğini hedef alan bir saldırı ve “düşmanca” bir tavır olacaktır. Amerikan Başkanı Trump’ın hangi yaptırımları seçeceği ise sadece bu düşmanca tavrın düzeyini belirleyecektir.
Bu düşmanca tavrın arkasındaki asıl aktör olan Amerikan Kongresi ise Türk-Amerikan ilişkileri açısından bu ülkedeki Türkiye düşmanı lobinin esiri olmuş durumdadır.
NİHAT ALİ ÖZCAN: İNCİRLİK TARTIŞMASI UZUN SÜRECEK
Yaptırımlar içerisinde doğrudan bu karar ile ortaya koyulanlar var F-35'lerin verilmemesi gibi. Bir de CAATSA denilen, ABD'nin düşmanları ile işbirliği yapanları cezalandırmaya yönelik yaptırım var. Bunun yanında da TürkAkım ile ilgili yaptırımlar var. Dolayısıyla bütün bunlar Türkiye'nin doğrudan askeri olarak kapasitesini etkiler. Türkiye askeri malzemeleri satın almakta zorlanır. İkincisi muhtemel ki hem F-35'leri alamayacak hem de F-16'lar ile ilgili kısıtlamalar getirecekler. Bir de Türkiye'ye yönelik yatırım yapmak isteyen şirketler için de bazı sorunlar çıkacak, çünkü bu tür yaptırımlar ile muhatap kalmak istemeyen şirketler bundan uzak duracaklar. Bu da dolaylı olarak Türkiye'yi uzun vadede etkileyecek gibi gözüküyor.
Türkiye daha önce ne yapacağını söyledi zaten. İncirlik ve Kürecik gibi ABD üslerini tartışmaya açtı. Büyük ihtimalle bu da uzun süre tartışılacaktır.