Rusya-Türkiye anlaşması sonrası çarpıcı yorum: Türkiye değil ABD ve İsrail düşünsün
Haber7 yazarı Taha Dağlı "Türkiye bu anlaşmadan ne kazandı?" adlı köşe yazısında dün imzalanan İdlib mutabakatını kaleme aldı. Yazıda, M4 ve M5 lkarayolarındaki "kafa karışıklığını" aydınlatan Dağlı, "Böyle bir durumda Halep ile Akdeniz ve Şam bağlantısını kuran iki karayolunun tamamen Rusya-İran'a kalacak olmasını Türkiye değil de ABD ve İsrail düşünmelidir" dedi.
ABONE OLİşte Taha Dağlı'nın o yazısı;
Türkiye ile Rusya arasındaki ateşkes Ankara’ya ne kazandırdı?
Sosyal medyada oluşturulan algının aksine sahada Türkiye adına ciddi bir kazanım söz konusu.
Anlaşmanın ilan edilmesiyle birlikte sosyal medyada farklı görüşlerden bir çok hesapta, anlaşmanın Türkiye adına kayıp olduğuna dair yorumlar yapıldı.
Özetle yazılıp, çizilen hikayede “kazanan Putin, kaybeden Erdoğan” imajı baş köşeye konuldu.
Anlaşmanın detayına bakıp, konuyu biraz da irdeleyince ise ortaya çok daha farklı bir manzara çıktığını görüyoruz.
Kısaca anlatalım.
İdlib’te iki önemli karayolu var.
Biri M5, diğeri M4.
Bunlar Halep-Akdeniz ve Şam bağlantısını sağlayan yollar.
Rusya öncülüğündeki Esed rejiminin güçleri, M5’i ele geçirmişti.
Anlaşmayla birlikte M5’in Rusya-İran-Esed üçlüsünde kaldığı teyit edildi.
M5’in hemen üzerinden geçen M4 ise ortak devriyeye bırakıldı.
M4’ün kuzeyi yani asıl İdlib’in merkezi ve Türkiye sınırına kadar olan alan ise muhaliflerde dolayısıyla Türkiye’nin kontrolünde kaldı.
Moskova anlaşmasıyla bu durum resmi olarak kayıt altına alınmış oldu.
Bu kısım önemli.
Çünkü İdlib’in doğusu rejime geçerken, İdlib vilayetinin büyük bölümünde Türkiye’nin söz sahibi olduğu gerçeği resmen onaylandı.
Bu alanda M4’de kati bir rejim kontrolü olmamakla birlikte M5 karayolunun batısı da Türkiye’de kalmış oldu.
M4 karayolunda rejim olmayacak.
Rusya ile Türkiye’nin ortak devriyeleri yapılacak.
Güvenli koridor olarak şekillenen bu bölgenin kuzeyi yani İdlib’in merkezini de içine alan ve Türkiye sınırına kadar uzanan alana rejim asla girmeyecek, Moskova anlaşmasıyla bu teyit ediliyor.
Güvenli koridor M4’ün kuzeyinde, Türkiye destekli muhaliflere bırakılan geniş alanda, Türkiye’nin İdlib’ten kendi sınırlarına kadar olan topraklarda bir güvenli bölge kurabilmesinin önünü açmış oluyor.
Türkiye, söz konusu bölgede güçlü bir askeri varlığa sahip.
İmzalanan ateşkes kırılgan bir yapıya sahip gibi görünüyor.
Bundan sonra önemli olan ateşkesi koruyup, güçlü bir tahkimatla M4 kuzeyinden itibaren İdlib’i Fırat Kalkanı bölgesine dahil etmektir.
Bunun için o sınırlarda kalan HTŞ örgütünün hareketleri de kontrol altında tutulmalıdır.
Peki otoyollar ne olacak?
Söylediğimiz gibi M5, Rusya-İran ve rejimde kaldı.
M4, Türkiye-Rus ortak devriyesine bırakıldı.
Deniyor ki, Ruslar M4’ü de bir süre sonra kendi saflarına katar.
Böyle bir durumda Halep’le Akdeniz ve Şam bağlantısını kuran iki karayolunun tamamen Rusya-İran’a kalacak olmasını Türkiye değil de ABD ve İsrail düşünmelidir.
Türkiye için o karayollarının önemi PKK-PYD terör örgütünün bu güzergahı kullanarak, sınırlarımıza yönelik tehdit oluşturma ihtimalidir.
M4’ün şu an için güvenli bölge olması, M5’in batısının Türkiye’de kalması, PKK-PYD teröristlerinin bu güzergahı kullanma olasılıklarının önüne geçmektedir.
Yani Türkiye, karayolları üzerindeki terör yapılanmasını, bu anlaşmayla birlikte bertaraf edebilmektedir. Buradan yola çıkarak, M4 ve M5 güzergahlarının bu saatten sonra Türkiye’den ziyade ABD ve İsrail için bir problem olduğunu söyleyebiliriz.
Zira hem İran hem de Rusya, Halep’ten Akdeniz’e ve Şam’a hatta Ürdün’e kadar uzanan iki önemli otoyolda tek güç sahibi olarak bu bölgelerde tasarruf iddiasındaki ABD-İsrail’i tedirgin etmektedir.
Türkiye, Moskova anlaşmasıyla elde edilen kazanımı korumayı başarırsa, İdlib krizi Ankara adına olumlu bir şekilde çözümlenebilir, bunun yolu açılmıştır.
Tekrar vurgulayalım, ABD’nin Ürdün’de üssü var, İsrail’in Golan’da tasarrufları var.
ABD, “en büyük düşmanlarım” dediği Rusya ile İran’ın Halep’ten itibaren bu bölgeyi tek başına kontrol etmesine nasıl bir reaksiyon verir?
Ya da İsrail, Rusya ve Esed rejimi ile olmasa da İran’ın burnunun dibine kadar gelebilecek olmasına ne der?
Türkiye ateşkesi koruyup, kazanımlarını garanti altına almaya baksın, gerisini ise bırakalım ABD ile İsrail düşünsün?