Hafter ne yapmaya çalışıyor? 'Burada karşısına Türkiye çıktı'

İşte Taha Dağlı'nın o yazısı;

Libya’da darbeci Hafter, neden birden kendini kendisini "devlet başkanı" ilan etti? Hafter’in bu hamlesi tam olarak ne anlama geliyor?

Hafter, Türkiye destekli meşru yönetimi devirmeye çalışıyor.

Geçtiğimiz yıl Nisan ayında denemiş, başaramamıştı.

Son bir yıldır saldırılarını neredeyse aralıksız sürdürdü.

Bu süreçte başkent Trablus önemli badireler atlattı.

Çevresi kuşatıldı, Hafter’in kontrolüne geçti.

Geride bıraktığımız birkaç haftadır ise meşru yönetim, kaybettiği yerleri bir bir geri aldı.

Hafter’e çok ağır darbeler vuruldu.

Hafter, hem Rusya hem de ABD-CIA’in desteklediği bir isim.

İsrail’le de yakın ilişkileri var.

Mesela son birkaç yıldır Hafter’in çetelerine silahlı eğitim MOSSAD tarafından veriliyor, İsrail Hafter’e silah ve mühimmat konusunda da destek sağlıyor.

Hafter Ruslardan, Fransızlardan, Mısır’dan, BAE’den askeri takviye alıyor.

Askeri imkanlarla birlikte parayı sağlayan taraf ise BAE.

Hafter darbeci bir katil olmasına rağmen, saldırdığı devirmeye çalıştığı yönetim BM tarafından Libya’nın meşru yönetimi olmasına rağmen, uluslararası ciddi bir desteğe sahip.

BM, Avrupa Birliği, ABD Hafter konusunda ikili oynuyor.

Hem Trablus’taki yönetimi meşru olarak tanıyorlar hem de Hafter’i muhatap alıyorlar. Hafter’in darbeci olduğunu kabul etmiyorlar bu sayede Hafter’e uluslararası siyasi destek vermiş oluyorlar.

Askeri, siyasi ve ekonomik desteği arkasına alan Hafter, son bir yıldır Trablus’u ele geçiremedi.

Burada karşısına Türkiye çıktı.

Hafter’in bunca desteğe rağmen Libya’da darbe yapamıyor olması belki de birilerinin sabrını taşırdı.

Türkiye’de Libya denince akla ilk gelen akademisyenlerden olan Emrah Kekilli’ye göre; Hafter kaybederken kazanma pozisyonuna girdi, kendi kendini devlet başkanı ilan ederek, günün sonunda oturacağı pazarlık masasında mümkün olduğunca elini güçlü tutma hesabı yaptı.

Hafter, bu adımla mevcut siyasi süreçlerin hiçbir işe yaramadığını duyurmuş oldu.

Bozduğu anlaşma zaten Trablus yönetimi adına çok fazla bir şey ifade etmiyordu.

Aksine bugüne kadar sürdürülen tüm müzakere süreçleri Sarraç’tan ziyade Hafter’i siyaseten güçlendiren hamlelerdi.

Hafter, şimdi kendi eliyle bu düzeni bozuyorsa demek ki içinde bulunduğu yıkım, görünenden daha fazla.

Siyasi süreci dağıtıp, "ben devlet başkanınızım" diyerek, bunun böyle olmayacağını da çok iyi biliyor.

Ama kaybederken, attığı bu hamleyle en azından ele geçirmeye çalıştığı Trablus yerine, işgal altında tuttuğu Libya’nın doğusundaki gücünü pekiştirmeye, garanti altına almayı umuyor.

Emrah Kekilli’ye göre Hafter’in planları arasında en kötü ihtimalle Libya’yı ikiye bölmek de var.

Hafter’in planı böyle.

Daha önce Trablus’u ele geçirme planları vardı, tutmadı.

Şimdi kaybetme sürecine girmişken, elindekileri kurtarmak için yeni bir plan yaptı.

Tutar mı, tutmaz mı, onu zaman gösterecek.

Hafter’in planına en büyük destek BAE’den.

Sonra Mısır’ı sayabiliriz.

Ruslar, Fransızlar, İsrailliler, Yunanlılar da işin içinde elbette.

Ama şu da var ki, bu güçler için bu plan belki de Hafter’in son şansı.

Bunu da beceremezse Hafter, bu işin sonunda tasfiye edilebilir.

Gelelim ABD ile AB’nin durduğu yere.

ABD, Hafter’e tepkili, AB de öyle.

Ama bu tepki açıklamaları kimseyi yanıltmasın.

İkisi de Hafter’in tek taraflı devlet başkanlığına tepkili, ikisi de Hafter’in siyasi süreci darmadağın etmesine tepkili.

Tepkileri Hafter’e, Hafter’in saldırılarına, Hafter’in işgaline değil, darbeci ve terörist olmasına rağmen hala onu muhatap alıyorlar da "neden öyle yaptın da böyle yapmadın" noktasından meseleye yaklaşarak Hafter’i meşrulaştırma girişimlerini sonuna kadar sürdürüyorlar.