Macron'un Kuzey Irak oyunu: Bağdat'a Türkiye'ye karşı durma mesajı
Uyguladığı düşmanca tavırlarla Türkiye'nin bulunduğu her yerde karşısına çıkan Emmanuel Macron, bu sefer de Kuzey Irak'ta kendini gösterdi. Bağdat yönetimini Türkiye'ye karşı örgütlemeye çalışan Fransız lidere Türkiye'nin cevabı Barzani'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesiyle verildi. Türkiye'nin PKK'yla mücadelesini engellemeye çalışan Macron'un tavrı ve Barzani'nin ziyaretini uzmanlar Haber7.com'a değerlendirdi.
ABONE OLHaber7- Enes Taha Ersen
Fransa, Türkiye karşısında attığı adımlar ile dostane bir tavırdan uzak olduğunu hemen her yerde gösteriyor. Doğu Akdeniz'de, Libya'da kendini gösteren Macron'un düşmanlık tohumu içeren hamleleri, bugün Irak'ta da kendini gösteriyor.
Irak'a üst düzey ziyaret gerçekleştirerek hem Bağdat hem de Erbil ile görüşmeler gerçekleştiren Fransa Cumhurbaşkanı'nın gündeminde elbette Türkiye'nin PKK'ya karşı bölgede düzenlediği operasyonlar var. Hem Bağdat'ı hem de Erbil'i ikna ederek Türkiye'ye bölgede operasyon yaptırmamayı hedefleyen Fransa Cumhurbaşkanına Ankara'nın cevabı Cumhurbaşkanı Erdoğan-Barzani görüşmesiyle verilmiş oldu. Türkiyeyi kıskaca alma planları yapan Macron'un Irak'a gerçekleştirdiği "sinisi" ziyareti Haber7.com'a değerlendiren Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, Yeni Birlik yazarı Faruk Aktaş, Gazeteci Çetiner Çetin görüşmenin dipnotlarını anlattı.
"DÜŞMANLIK EMARELERİ TAŞIYOR"
Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar konuya ilişkin Haber7.com'a yaptığı değerlendirmede Macron'un uyguladığı siyaset ve politikaların Türkiye'ye yönelik düşmanlık emareleri içeren yaklaşımlarla dolu olduğunu belirtti. Tavrın düşmanca olduğunu düşünmek istemeyen Ağar, düşmanlık emareleri derken, Paris yönetiminin tavırlarına karşı açık bir kapı bırakarak şunları söyledi:
"BOŞLUKLARIN DOLDURULMASINI İSTEMİYORLAR"
Türkiye'nin bölgede ve bölge dışında attığı adımlarla söz sahibi ülke haline gelmesinden Fransa'nın rahatsızlık duyduğunu belirten Ağar, Paris'İn bunlara karşı, karşı adım atarak bölgedeki Türk gücünü azaltacak, kendi nüfuzunu artıracak hamleler yapmaya çalıştığını ifade etti:
"Şimdi bunu hem Perly hem de Macron yaptı. Sahadaki figürleri Türkiye'ye karşı kışkırtmayı planlıyorlar. Bir diğer taraftan da Türkiye'nin bölgede oluşan boşlukları doldurmasını istemiyor. Yani bölgedeki alanlar üzerinde Türkiye'nin etki oluşturabileceğinin farkındalar, "Oraları ben doldurayım" gayreti içerisindeler. Bunu nerede görüyoruz, aslında Doğu Akdeniz'de de, Libya'da da, Irak ve Suriye'de de görüyoruz. Türkiye karşıtı bir siyaset ve belirlemiş durumdalar. Bunun tarihi ve günümüzü ilgilendiren sebepleri var. Br diğer tarafıyla da jeopolitik hesaplar var. Jeopolitik hesaplarda Türkiye ile Fransa karşı karşıya gelmiş durumda. Bunu Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve denizlerde görmek mümkün. Doğu Akdeniz, Libya ve Afrika'daki jeopolitik oyunlarda Türkiye ve Fransa karşıtlaşmış durumda. Taşlar yerinden oynayana kadar bu süre böyle devam edecektir. "
"IRAK'I TÜRKİYE'YE KARŞI TEPKİSEL DAVRANMAYA ÇAĞIRIYOR"
Macron'un Irak ziyaretinin PKK'ya kol kanat germe, himaye etme çalışmalarının bir ürünü olduğunu belirten Aktaş, PKK'nın bir terör oluşumu olduğu için bunu direkt olarak söylemek yerine Türkiye'ye karşı iki tarafı da tepkisel aksiyon almak için harekete geçirmeye çalıştığını belirtti.
"SINIR KOMŞUSUYUZ, KARDEŞİZ"
Ankara'nın Barzani ile görüşme hamlesine de değinen Aktaş, Türkiye'nin Erbil'e ve dolayısıyla Kuzey Irak'a karşı "PKK'ya karşı bir olma" mesajı verdiğini ifade etti. Türkiye karşıtı bir eğilime girilmemesi için bu hamlenin yapıldığını belirten Aktaş, Barzani'ye telkinlerde bulunulacağını ifade etti.
"Bütün açıklamaları o yönde. Macron'dan 1 hafta önce Fransız Savunma Bakanı da buraya bir ziyaret gerçekleştirdi, hem Erbil hem de Bağdat'ı. Bu şekilde PKK'ya yönelik yürütülen operasyonları durdurmaya çalışıyor. Çok muhtemel ki Macron ile görüşmenin ardından Ankara Barzani'yi acilen buraya çağırdı. Kanaatim odur ki buradaki görüşmelerde "Sakın Türkiye karşıtı eğilimlere girmeyin. Sizi Türkiye'ye karşı çıkma konusunda cesaretlendiriyorlar. Ancak bizler burada sınır komşusuyuz, kardeşiz. Dolayısıyla terör örgütüne karşı ortak hareket etmeliyiz. Bu konuda yanlış bir karar vermeyin." yönünde telkinlerde bulunulacağını düşünüyorum."
KPD-PKK ÇATIŞMASI
PKK'nın KDP ile yaşadığı husumetin giderek büyümesi nedeniyle bölgede iki tarfın adeta çatışma noktasına gelmesine de değinen Aktaş şunları söyledi:
"Bağdat yönetiminden çok bu durum zaten Erbil'i ilgilendiriyor. Türkiye bu bölgede düzenlediği operasyonlarla Erbil ile iyi bir diyalog sağlamış durumda. PKK bu konuda çok muzdarip. KDP ile çatışma raddesine geldiler. Türkiye'nin Erbil ile ilişkileri sıcak tutarak hem sahada hem de diplomaside PKK'ya yönelik operasyonları güçlendirerek devam ettireceği kanaatindeyim. dolayısıyla Erbil yönetiminin Macron'un bu yönlendirmelerine uymayacağını düşünüyorum."
"ESKİ TÜRKİYE'Yİ CANLANDIRMA HAMLESİ"
Bölgede yaşanılanların, Avrupa ve ABD eliyle planlanan hamlelerin de Türkiye'ye karşı yürütülen politikaların unsuru olduğuna değinen Yeni Birlik yazarı, Eski Türkiye'yi yeniden canlandırmak isteyen tarafların bu unsurlarla Türkiye'yi kıskaca almaya çalıştıklarına işaret etti:
"Uzun süreden bu yana Türkiye'yi zayıflatmaya, eski Türkiye'yi geri getirmeye çalışanlar PKK'yı bir İngiliz anahtarı gibi kullanmaya çalışıyor. Türkiye PKK'yı zorladıkça, PKK unsurunu ortadan kaldırma ihtimali belirdikçe bu güçler, telaşlanıyor. Bunların muradı PKK'nın canlı kalıp Türkiye'yi yıpratmaya devam etmesini sağlamak. Ama PKK ağır darbeler aldıkça bunlar bir şekilde bunun önüne geçmenin yollarını arıyor. Yani ABD'nin Suriye'de PYD'yi kollama girişimleri de bunun bir ayağı. Zaten PKK'ya yönelik operasyonlar arttıkça hem Paris hem de Washington PYD kısmını kollamak için Barzani'ye yakın Kürt unsurlar ile bunları birleşitrme yoluna giriyorlardı. Bütün bunlar bir şekilde Türkiye'nin yumuşak karnı olarak gördükleri PKK'yı terörü canlı tutma, PKK'yı kollama yönündeki girişimlerdi. Bağdat'a şunu demiyorlar: "Siz kendi egemenliğiniz için Türkiye'ye karşı tavır alın, biz de sizin sınırlarınız içindeki terör unsurlarının ortadan kaldırılması için size yardımcı olalım". Bunu demiyor Macron. Onları Türkiye'nin operasyonlarını engelleme yönünde cesaretlendirmeye çalışıyor. Bunun adı açık açık PKK'yı kollama çabasıdır. Fransa'nın da, ABD'nin bir kısmının da, egemen dünyanın Türkiye'yi zayıf tutma çabalarıdır."
TÜRKİYE'NİN KARŞISINDA HER YERDE
Aktaş şu sözlerle devam etti:
"Macron öncelikli siyasetini Türkiye'yi kuşatmak üzerine kurmuş durumda. Aynı yaklaşım ABD'de Demokratların Başkan adayı Biden'da da var. İkisi bu yönde uzlaşıyor. Öncelikli siyasetlerini, bölgede AK Parti hükümetini geriletmek ve eski Türkiye'yi getirmek çabasına yöneltmiş durumdalar. Macron'un gerek Libya'da, gerek Güney Kıbrıs, Yunanistan ile ilgili Mısır, BAE, Suudi Arabistan ile kurduğu diyaloglarının tümü, Türkiye'yi bir cenderede sıkıştırıp buralarda geri adım attırmaya yönelik hamlelerdir. Kuzey Irak'taki çabaları da bu etkende okumak gerekir. PKK'nın orada varlığını sürdürmesini sağlamak, PKK üzerinden Türkiye'nin yıpratılmasını sağlamak gayretleriyle oluşuyor bu hamleler."
TÜRKİYE'NİN KOZLARI
Türkiye'nin terörle mücadelede hiçbir şekilde geri adım atılmayacağını, taviz verilmeyeceğini belirten Aktaş, bu noktada Erbil ve Bağdat'ın da Türkiye ile karşı karşıya gelme cüretini gösteremeyeceğini savundu. Özellikle Türkiye'nin su ve sınır kapıları üzerinden avantajlı konumda olduğunu belirten Aktaş, tüm bunlar ele alındığında Macrın'un telkinlerine kulak asılacağını sanmadığını savundu:
"Ancak belli ki Türkiye bunların hiç birinde Irak'ta dahil olmak üzere hiç bir alanda taviz vermeyecektir. Hem Bağdat hem de Erbil yönetiminin bu konuda Macron'un telkinlerine uyacağını düşünmüyorum. Türkiye'nin elinde ciddi kozlar var. Türkiye'nin elinde su kozu var. Sınır kapıları kozu var. Bunların hiç bir şekilde Türkiye ile karşı karşıya gelme riskini atabileceği adımlar olduğunu düşünüyorum. Hele Erbil'in bunu hiç yapmayacağını düşünüyorum. Onun için Ankara-Erbil ilişkileri bir şekilde canlı kalmaya devam edecek. Bu yakın zamanda PKK'yla Peşmerge arasında bir çatışmaya yol açabilir. Böyle bir sonuç öngörmek mümkündür. "
FRANSA YENİDEN ORTADOĞU'YA GİRMEK İSTİYOR
Gazeteci Çetiner Çetin de Fransa'nın 1950'li yıllarda terk ettiği Ortadoğu coğrafyasına
"Öncelikle 2018 yılı itibariyle biz Fransa ile çok ciddi bir problemli bir sürece girdik Türkiye her fırsatta Fransa ile ilişkilerini diplomatik anlamda siyasi anlamda iyi tutmaya çalıştı ancak Fransa 50 yıl önce 1950’de terk ettiği Orta Doğu coğrafyasına bir daha yüzyıl önceki alışkanlıklarıyla yani sömürgeci mantıkla bir daha girmek istedi ve girmek istiyor o alanda var olmaya çalışıyor"
"FRANSA'YI İLGİLENDİRMEYEN BİR ALAN"
Çetin, bu noktada yaşanan problemlere ve Fransa'nın emellerine ilişkin değerlendirmelerde bulunurken sürecin dikkatli okunması yönünde şunları söyledi:
"Burada iki temel sorun var birinci sıkıntı; Doğu Akdeniz gibi hiç de Fransayı ilgilendirmeyen içinde olmadığı bir alana girme arayışı içerisinde ve bu durum tabi ister istemez Türkiye, İsrail, Mısır, Kudüs , Lübnan ve bölgedeki tüm ülkelerin ilişkilerini geriyor. Hatta şöyle söyleyebilirim Fransa doğrudan bu ilişkilerin gerilmesi için elinden gelenden çok daha fazlasını yapıyor bu konuda Türk Dış Politikasının başında aktörlerin çok dikkatle bu süreci okuması lazım."
"AVRUPA ORDUSU HAYALİ"
Fransa lideri Macron'un NATO'yu zayıflaştırarak Avrupa ordusu kurma ve kumanda etme konularında ön adım atmayı emel ettiğini ifade eden Aktaş, bu bölgedeki aksiyonunu artırmayı hedeflediğini ifade etti:
"Bu Fransa meselesi sadece Doğu Akdeniz de karşımıza çıkan tablo değil. Diğer taraftan Macron iki temel perspektif belirlemiş durumda birinci temel perspektifi 1950’de terk ettiği Orta Doğuya yeniden dönmek ikinci perspektifi ise Nato’yu zayıflaştırmak yani Nato’yu daha zayıf kılıp yeni bir Avrupa ordusu kurmak ve bu Avrupa ordusunun da ana kumandasını ana gövdesini kendisinin oluşturduğu ve maliyetini de Avrupa Birliği ülkelerine ödettiği bir yapıya dönüştürmeye çalıştığı bir süreç var. Yani diğer bir ifade ile yeni bir Avrupa ordusu kurmaya çalışıyor bunun içinde sünni düşmanlar üretmeye çalışıyor"
TÜRKİYE-YUNANİSTAN GERİLİMİNİ KÖRÜKLEME
Bölgede yaşanan Türkiye-Yunanistan geriliminde Atina tarafının tutulmasının da bu planla ilişkili bir ön adım olduğuna değinen Çetiner Çetin, Yunanistan'ın "mayın eşeği" gibi sahaya sürülüp Türkiye karşısında piyon olarak kullanılmasına değindi:
"Yunanistanı Türkiye’nin üzerine salıp veya Türkiye üzerinde gerginlikler yaratıp bir anlamda Batının yüzyıl önce Anadoluya sürdüğü Yunanistanı yüzyıl sonra bir daha aynı şekilde bir mayın eşeği gibi sahaya sürüp daha doğrusu bizim misak- milli olarak ilan ettiğimiz mavi vatan topraklarına sürüp oradaki gerilimi yükseltip Avrupayı kendi etrafında toplamaya çalışıyor. İkinci perspektife bakacak olursak; Türkiye’nin aslında burada avantajları var birinci avantajı tabiki Avrupa Birliği ülkeleri tamamı Fransanın bu tavrından, davranışından ya da atmaya çalıştığı adımlardan çok memnun değil herkes başta Almanya olmak üzere yani Avrupa’nın başka güçleri de Fransa’nın oynamaya çalıştığı role çok sıcak bakmıyor diğer taraftan Türkiye Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde pek tabi ki yeni ittifaklar kurarak yeni diplomatik alanlar açarak Fransa’nın yapmaya çalıştığı oyunu bozabilir ve Türkiye’nin diplomatik açılımı, gücü hatta diyalogları olmalıdır olması da gerekiyor zaten. "
FRANSA'NIN DÜŞMANCA TUTUMU
Fransa'nın geçmiş yıllarda özellikle çokça kez yaptığı düşmanca tavırlara, hedef göstermelere de dikkat çeken Çetin, bu hamlelerin Fransa'nın politikasının birer yansıması olduğunu da ifade etti:
"Türkiye de bir çözüm süreci dönemi vardı ve o çözüm süreci döneminde 3 tane PKK’lı kadın Fransa da Paris te öldürüldü ve öldürüldükleri yer Paris’in en işlek caddelerinin olduğu noktaydı ve hatta 30 aşkın kameranın çekim yaptığı alandan bahsediyoruz bu kare içerisinde eski cumhurbaşkanının ofisinin de bulunduğu parti merkezi ofisinin de bulunduğu bir alana yakın bölge de 3 kadının bulunduğu bir cinayet işlendi. Şimdi bu 3 PKK’lı kadın öldürüldü ama hemen akabinde Fransa medyasına batı medyasında Türkiyeyi suçlayan hatta Ömer Güney isimli suikasti gerçekleştiren kişinin Ankara’ya geldiği ve Mitle görüşmeler yaptığı istihbarat örgütünden talimatlar alarak böyle bir şeye kalkıştığı ilan edildi. Oysaki hiçkimse o dönemde kalkıp bu Ömer Güney’in örgütün içerisine nasıl sızdığını örgütün içerisinden hangi isimlerin Fransa da buna referans olduğunu ve sonrasında buna nasıl kapının aralandığını sorgulamadı ve daha da önemlisi Ömer Güney suikasti işledi yakalandı ve hiçbir şekilde konuşmamak üzere Fransa da bir hastane de bir gün artık nasıl öldüğü muamma tartışmalı.. bir şekilde öldürüldü. Oysa ki konuşsaydı Fransız İstihbaratının Kürt meselesinde Türkiye ye karşı aslında komploların en başlangıcına kadar her şey ortaya çıkacaktı ve bu yüzden de dava bile açılamadı"
Çetiner Çetin bu tavrın altındaki nedenlere ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı:
"Bu dönemde tabi ordan başlayalım bunu nedeni neydi mesela hiç kimse bunu o zaman çok fazla yoklamadı o dönemde Türkiye Irak-Kürt yönetimiyle ikili ilişkiler de çok ivme kazanmıştı ve Fransa’nın Irak’ın Kürt bölgesinde almak istediği bazı petrol bölgeleri vardı ve total bu konuda görüşmeler yapmıştı. Hatta şöyle söyleyeyim. Kürtlerin dost olarak bildiği Bernand Koucher Fransanın eski Dış İşleri Bakanı devreye girdi bunun Kürt yönetimiyle sıkı ilişkileri olmasına rağmen o dönemde Kürt yönetimi almak istediği yerleri Türk-iş Enerji Comapny şirketlerine vermeyi tercih etti ve çok önemli sahalardır çok ciddi rezerveleri olan sahalardı o sahaların bir kısmı doğrudan Türk şirketlerine verilmişti bir kısmı da Exon Mobile en büyük enerji şirketlerinden biri olan konsorsiyuma verilmişti. Şimdi bu süreci sabote etmeye çalıştılar o petrol sahalarına geri dönmek oraları yeniden almak için Fransa ilk hamlesini o zaman yaptı. Biz tabi çözüm sürecine çok fazla motive olduğumuz için ya da çok fazla orayı yokladığımız için aslında Fransa’nın orda yapmaya çalıştığı şeyi çok yakından okuyamamıştık."
LÜBNAN VE ORTADOĞU STRATEJİSİ VE ENERJİ SAVAŞI
"Bugün geldiğimiz noktada Fransa, Lübnan da bir mızrak oku gibi Orta Doğu’ya girişin kapısı olarak görüyordu orayı ve Lübnan üzerinden yeniden bir siyaset üretmeye çalışıyor tam da yıllar önce terk ettiği ve manda yönetimin artık Lübnan devletine dönüştüğü bir süreçte tarihlerde sanki o tarihi özellikle seçmişçesine bir daha Lübnan'a gitti hatta deyim yerindeyse Orta Doğu gazeteci arkadaşlarımla yaptığım sohbetler de adeta Fransa’nın yeniden bir manda hükümeti ile Lübnan'a dönme arzusu içerisinde olduğu görüntüsünü verdiğini ifade ediyorlar. Şimdi Libya’da ve Mısır da çok ciddi Fransayla sıkıntılarımız var ve bunun başında da Hafterı destekleyen ve Total'i Libya petrolünde söz sahibi yapmaya çalışan bir Fransa var. Hatta bunun da ötesinde şu anda Mısır da sıvılaştırılmış elenci dediğimiz doğal gaz tesislerini kurmaya çalışan ve Avrupaya sıvılaştırılmış doğal gaz taşımaya çalışan bir Fransa var. Bunun nedeni de şu daha önce Leviathan bölgesi diye tabir ettiğimiz işte Mısır’ın Kıbrıs’ın İsrail’in Suriye’nin bulunduğu bir saha var ve dünyanın en zengin doğal gaz kaynaklarının bulunduğu alanlardan birisi olarak biliniyor ve buranın adı Leviathan bölgesi özellikle İtalya-Yunanistan daha önce hatırlarsanız boru hatlarıyla Avrupaya gaz götürmeye planlamıştı ama Avrupadaki hiçbir finans şirketi bunu fizibil bulmadılar. Fizibil bulmadıkları için bu doğal gazı bu petrol yataklarının akışının boru hatlarıyla gitmeyeceğini dünyanın en tehlikeli verisi de hatlarından biri olacağını gerekçe göstererek sağlamadılar. Bunun üzerine Fransa Total üzerinden Mısır da daha önce Mısır’ın kurduğu ama işletemediği çok büyük LNG depolarını işletmeye alma kararı aldı ve Mısırla görüşmeler yaptılar ve sonrasında da Mısırla yakınlaşan Fransa ve Libya petrollerine göz diken Fransa karşımıza çıktı ve Fransa Libyayı sömürmek için Libya da söz sahibi olmak için ve Türkiye’nin Birleşmiş Milletlerin tanıdığı desteklediği Trablus Hükümetinin Ulusal Mutabakat Hükümetini devirmek için Hafter'e destek verdi ve şu anda da Birleşik Arap Emirlikleriyle Suudi Arabistanla ve Mısırla birlikte maalesef Libya da karşımızda tabi buradaki önemli risklerden biri Libya da doğrudan Fransayla karşı karşıya gelme riskimiz önümüzdeki günlerde daha da artacaktır."
LİBYA, TÜRKİYE VE YEREL KABİLELER
"Fransa'nın burada asıl bize yapmaya çalıştığı şeylerden biride şu ana kadar 97 kabilenin bulunduğu Libya da Türkiye bunların 57 tanesiyle doğrudan ilişki kurmuştur ve bunlarla Libyanın geleceğine dair önemli planlamalar yapmakta ve Fransa şu ana kadar bu bahsettiğimiz 57 kabilenin 17 tanesiyle görüşme yapmış durumda daha doğrusu bizimle beraber hareket eden grupları kendi yanına çekmeye çalışıyor. Ve ulusal mutabakat hükümetinin de zaman zaman ahengini bozmaya çalıştığı hamleler oldu dolayısıyla biz Libya da çok ciddi Fransayla problemler yaşıyoruz."
MACRON VE IRAK POLİTİKASI
"Irak’a tabi Macron Lübnan dan sonra Irak’a geçti ve Irak’ta Bağdat'ta tüm gruplarla görüştü ama bu arada bir şeyinde altını çizelim seküler geçinen ve sekülerizmi savunan Fransanın Cumhurbaşkanı Lübnan da hizbullahlada görüştü diğer siyasi yapılarla resmi olarak görüşürken Hizbullahla el altından bir görüşme gerçekleştirdi ve o görüşme sonrasında da görüşlerinin düşüncelerinin çok farklı bir şekilde Lübnan Hükümetine dikte ettirmeye çalıştı. Bugün gelinen noktada tabi bir başka risk Irak. Yani Irakta da Seyit ali Sistani'yi ziyaret eden Macron var. Bir taraftan Neçirvan Barzani ile görüştü bir taraftan Irak’ın Kürt Cumhurbaşkanı Behram Salih görüştü, Sünnilerle görüştü ama görüşmediği bir taraf var Türkmenler. Türkmenler herhangi bir görüşme trafiği yapmadı. Fakat tabi Kürt yönetimi Türkiyeyle özellikle petrol boru hatları ve petrol ithalatı-ihracatı kon usunda ciddi bir mesafe almış durumda ve Kürt yönetimi şunu biliyor ki Dünya açısından en önemli kapıları Habur kapısı ve Türkiye dolayısıyla Türkiyeyle ilişkilerin de herhangi bir şekilde zarar gelmesini asla istemeyecektir bundan dolayı Macron’nun Barzani'yle görüşmesi 1,5 saati aşkın bir görüşmesi oldu. Fransa geçmişten kaynaklı tarihsel ilişkilerden kaynaklı bazı nüanslarla Kürt yönetimini kafalamaya çalıştı ama Neçirvan Barzani'nin bugün Ankara ziyaretinin aslında bir başka yönü var o da Türkiye ile yakın diyalogları olduğu mesajını vermeye çalışıyor etrafındaki tüm taraflara. Çünkü Irak’ta siyaset yeniden sallantı halinde ve Irak merkezi yönetimi özellikle Kazımi'nin Irak başbakanın geçtiğimiz hafta Amerikadan dönüşünden sonran Milli Güvenlik kurulunu toplaması ve Türkiye karşıtı bir takım hamlelerin olabileceği sinyalini vermesi açıklamalarını yapması ve son zamanlarda özellikle Şii grupların İran ve Fransanın baskısıyla Türkiye karşıtı açıklamaları yapması ve Irak’taki paramilter güçlerin Hadi abiye bağlı yaklaşık 21 grubun Türkiye karşıtı bir takım açıklamalar yapması Türk askerinin Iraktaki mevcudiyetine durumuna karşı açıklamalar yapmasına elbette şahit olduk. Dolayısıyla bu dönemde Irak’ta dostlarımızı arttırmak Iraktaki mevcut yapıda daha farklı daha stabil daha devam edilebilir işlere ihtiyaç vardı. Tabi şu an Barzani'nin bugün Ankaraya gelmesi Fransaya da önemli mesajdır çünkü Barzani Bağdat'ta Macronla görüştü ama o görüşmenin akabinde şunu Kürt yönetimi çok iyi biliyor ki Türkiye Erbil için Süleyamani için Duhok için dünyaya açılan nefestir. Dolayısıyla Batıyla kurulan yakın ilişkiler elbette ki ıraktaki tüm taraflar için önemli ama Türkiyeyle kurulacak ilişkiler de burada belirleyicidir."
TÜRKİYE'NİN KARŞISINDAKİ FRANSA
"Aslında şunu da iyi görmek lazım ben bugün köşe yazımda buna ifade ettim Fransa sadece Irak’ta karşımızda değil. Franda aynı zamanda Suriyede de bizim karşımızda ve suriye de sessiz sedasız hareket ediyor 64 kişilik özel bir ekipleri var ve 64 kişilik ekip PKK’nın bazı bir taraftan bazı STK adı altında görünen kurumlarına eğitimler veriyor. Bazı silahlı gruplarına eğitimler veriyor bu silahlı gruplara verilen eğitimler tamamen silah dışı eğitimler yani bir ayaklanma nasıl çıkarılır o ayaklanma daha sonra nasıl kontrol altına alınır bir toplum o noktaya nasıl taşınır bu konuda çok ciddi hamleleri var. Bunu Türkiyedeki önemli kuruluşlarda yakından takip ediyordur ve onlarında gözlemi altında dolayısıyla şunu söylemek gerekecek Fransa şu anda Türkiyenin Orta Doğu da kurduğu eksini üzerinde yürümeye çalışıyor ve bu da Türkiyeyi oldukça rahatsız eden bir durum Türkiye Macron'un davranışlarını şımarık ergen çocuk mantığıyla okuyor ve biraz daha sabırlı davranacak özellikle Kürt meselesinde çünkü Fransanın şu anda yapmaya çalıştığı en önemli noktalardan biri de Kürt kartını kaşımak."
"Hem suriye de hem Irak’ta ve Türkiye bunun oluşmaması için özellikle Fransız medyasında Türkiyenin Iraktaki ve suriyede ki Kürt meselesine bakışını terörden ziyade bir kürt düşmanlığıymış gibi pazarlamaya çalıştıkları gerçeğiyle de yüz yüzeyiz dolayısıyla bütün bunları bertaraf etmek için siyasi ilişkilerde bir ivme alınması sürecin işlemesi ve dolayısıyla Kürt yönetimiyle yeniden işlerin masaya yatırılması önemliydi. Bu açıdan göreceğiz Fransanın tavrı karanlık bir yola götürüyor bütün Dünyayı ama Türkiyeyi yokluyor fransa ne yapmaya çalışıyor bugün sayın dış işleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da ifade etmiş Yunanistanın arkasında ki gücün fransanın olduğu Fransanın aslında ne yapmaya çalıştığını gördüklerini ifade ediyor aslında demin ifade ettiğim şeylerde aslında perde arkasında Fransanın ne yapmaya çalıştının bir özetidir."