Taha Dağlı yazdı: Erdoğan doğruyu yaptı, inanmayan Biden'a sorsun
Haber7 yazarı Taha Dağlı, bugünkü köşe yazısında İstanbul Sözleşmesini kaleme aldı. ABD Başkanı Joe Biden'ın açıklamalarına değinen Dağlı, Amerika başta olmak üzere diğer ülkelerdeki kadına şiddet vakalarının yüksekliğine değindi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hamlesinin önemli olduğunu kaydeden Haber7 yazarı, "Erdoğan doğrusunu yaptı, inanmayan Biden'a sorsun" dedi.
ABONE OL- Türkiye, Erdoğan'ın imzasıyla yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle İstanbul Sözleşmesinden çıktı.
- Ankara'nın hamlesiyle AB ve BM'den Türkiye'ye tepki geldi ve alınan karar kınandı.
- ABD Başkanı Joe Biden da açıklama yaptı. Biden karara tepki gösterirken, "bu karar hayal kırıklığı yarattı" dedi.
- Tüm bu gelişmeler yaşanırken, Taha Dağlı önemli bir yazı kaleme aldı.
İşte Taha Dağlı'nın "Erdoğan doğrusunu yaptı, inanmayan Biden'a sorsun" başlıklı yazısının tamamı;
"ABD Başkanı Biden'ın açıklaması, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul Sözleşmesinden ayrılma kararının ne kadar doğru olduğunun belgesidir. Çünkü İstanbul sözleşmesinin asıl amacı kadınları korumak, kadına şiddeti önlemek değildir.
Amerika, kadınların en çok tehdit altında olduğu batılı ülke.
Yeryüzünde kadınlar için en tehlikeli 10 ülkeye bakalım. Sırasıyla; Hindistan, Afganistan, Suriye, Somali, Suudi Arabistan, Pakistan, Kongo, Yemen, Nijerya ve ABD var, listede. ABD ilk 10'un içerisinde yer alıyor ve tek batı ülkesi.
Yani Joe Biden'ın ülkesinde kadına şiddet var. Hem de Türkiye'dekinden çok ama çok daha fazla.
Yani Joe Biden'ın yönetimi ya da ondan önceki yönetimler, Amerikalı kadınları koruyamıyor, kadına şiddeti önleyemiyor.
Bu veri, elbette "kadına şiddet her yerde var" neme lazımcılığına bahane olamaz.
Ama Biden'ın maskesini düşürmeye yeterlidir.
Joe Biden adam akıllı cümle kurmakta bile zorlanan biri.
O nedenle olmalı, kamera karşısına geçip, konuşmak yerine yazılı açıklama yapmış.
Yani işi şansa bırakmamış, meramını olası bir gafa kurban etmemiş.
Amerika'da ve dünyada o kadar mühim hadiseler yaşanırken, Biden Türkiye'nin iç hukuk meselesine müdahale etmeye kalktı.
Şu İstanbul Sözleşmesi nelere kadirmiş, meğer.
ABD başkanı işi gücü bırakmış, karne dağıtan ilkokul öğretmeni gibi zayıfları olan öğrencinin kulağını çekmeye kalkmış.
Haddini aşmış. Hem de fazlasıyla.
Sebebi İstanbul sözleşmesi. Bu kadar mühim bir mesele yani.
Genelde bir ülke bir başka ülkenin uluslararası kararlarını eleştirirken, kurumsal hareket eder. Bakanlık aracılığıyla diplomatik bir açıklama yapılır. O ülkenin devlet başkanı uzun uzadıya, üstüne hiç vazife olmayan bir konuda, böylesine müdahaleci, ikaz edici ve hatta fırça çeker gibi açıklama yapmaz.
Ama Joe Biden yaptı.
Çünkü İstanbul Sözleşmesi, sizin bildiğiniz gibi bir sözleşme değil.
Çok daha farklı.
Biden'ı destekleyen, yöneten güçlerin kullandığı bir silah, bu İstanbul Sözleşmesi.
Türkiye'ye zamanında "kadın hakları" ayağıyla kakalanan bir proje.
Kadına yönelik şiddetle mücadeleymiş gibi maskelenen ama asıl amacı LGBT kavramını gençlerimizin zihinlerine işlemek suretiyle ailesi yapısını tarumar etmek olan küresel bir proje.
İstanbul Sözleşmesinin eşcinsellik üzerinden neler hedeflediğini anlayan aklı selim ülkeler, bu sözleşmeye mesafelerini koyuyor. Örnek geçtiğimiz yıl Macaristan hükümetinin bu yönde aldığı karar.
Hakkında çocuklara taciz iddiaları olan, kabinesinde eşcinsel bakanlar bulunduran ABD Başkanı Joe Biden'ın, kadınlara yönelik şiddet umurunda değil. Onun ve onu yönlendiren küreselcilerin amacı LGBT üzerinden yürütülen projeyi tamama erdirmek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu oyunu bozdu, İstanbul sözleşmesinden çıkarak.
Biden ve onun ağzından açıklama yazdırıp, Türkiye'ye parmak sallayanların oyununu bozdu.
Türkiye'de bu meseleyi tartışan, sözleşmeden çıkıldı diye eleştiriler yağdıran bir kesim var.
Bunun ne anlama geldiğini bilip de Biden gibi düşünenlere lafım yok. Onların derdi üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. Çünkü onlar da Biden gibi kadınları değil projenin hesabını güdüyor.
Ama konuya tam vakıf olmadan böyle düşünenler bilsin ki, İstanbul sözleşmesi olmadan da pekala kadına şiddet önlenebilir. "Koskoca Amerikan başkanı, bunca derdinin arasında Türk kadını dayak yiyor, şiddet görüyor diye üzülüyor" sanıyorsanız hala, fena halde yanılıyor ve kandırılıyorsunuz demektir.
Üstelik Türkiye, İstanbul Sözleşmesinden çıkarak, kadına şiddeti, başı boş bırakmadı ki.
Böyle bir algı oluşturuyorlar. Aksine bununla ilgili yasalar var, dahası da yapılacak.
Kadınları gözümüz gibi korumamızı emreden bir dinin mensubu, "cennet annelerin ayağı altındadır" diyen bir peygamberin ümmeti olarak biz Müslümanlar, Biden ve küreselci çetelerin LGBT tezgahına düşmeden, bir utanç vesikası olan kadına şiddet meselesini kendi kendimize çözmeliyiz.
Kaldı ki zaten bir Müslümanın kadına şiddet gibi bir problemi de hiçbir zaman hiçbir surette olmamalı.
Madem dertleri kadına şiddeti önlemek. O halde biz kendi yasalarımızla bunu yapabiliriz.
Ve hatta, işlerine gelmediği için onların İstanbul sözleşmesinde asla yazmadıkları bir yöntem daha var. Kadına şiddeti önleme düzenlemesi çerçevesinde bilhassa sapıklara, tecavüzcü katillere yönelik idam cezasını bile belki de getirebiliriz.
Bakalım sözüm ona "Türkiye'deki kadınlar şiddet görüyor" diye dertlenen ABD Başkanı, o zaman ne diyecek?"