Türkleri tehdit eden Rum lidere cevap: İptal ederse etsin
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türkleri tehdit eden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Lideri Nikos Anastasiadis'e cevap verdi.
ABONE OLCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı ziyareti sırasında Kapalı Maraş ile ilgili açılım kararını duyurması ile birlikte Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nden (GKRY), Kıbrıslı Türklere yönelik tehdit açıklaması gelmişti.
Anastasiadis, "Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımayan ve kendi devleti olduğunu iddia eden biri Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportuna sahip olamaz" dedi.
Ayrıca Rum basını tarafından kendisine yöneltilen, yaptığı açıklaması ile Cumhurbaşkanı Tatar’ı mı kast ettiği sorularını cevaplayan Anastasiadis, "Yalnız onu değil. Kapsamlı bir isim listesi var" ifadelerini kullandı.
CNN Türk yayınına konuk olan KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türkleri tehdit eden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Lideri Nikos Anastasiadis'e cevap verdi.
RUM LİDER'E "PASAPORT" YANITI
1960 doğumluyum. 1960'ta Kıbrıs Cumhuriyeti vardı. O zaman veriliyordu. Talebelik yıllarında kullanmış olabilirim. Ondan sonra kullandığımı hatırlamam. Pasaportun nerede olduğunu hatırlamam. İptal edecekmiş? Buyursun dünden iptal etsin. Benim bir itirazım yok. Bizim epey sayıdaki insanımız bu pasaportu neden aldı? çünkü Avrupa Birliği içerisinde vizesiz seyahat edebilsin diye. Veya İngiltere'ye gidiliyordu. Bazı aileler çocuklarını oraya gönderiyorlardı. Daha ekonomik okuyabilirsinler diye bu pasaporttan yararlandılar.
Dolayısıyla o insanlık hakkıdır. Bizim siyasetimiz Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ortak kurucularıdır Kıbrıs Türkleri. Onlar meseleyi alıp başka yerlere çekiyorlar. Herhalde bizim bu saatten sonra bir pasaport için burada ulusal çıkarlarımızın zarar görmesini asla kabul edemeyiz. İptal ederse etsin.
TATAR'IN AÇIKLAMALARI ŞU ŞEKİLDE;
Bütün bu hareketlerin ardında Rum-Yunan ikilisi vardır. Onlar hem Avrupa Birliğin'dedir, aynı zamanda dünyanın bize yaptığı büyük haksızlık 1964'te alınan bir kararla Kıbrıs Cumhuriyeti'nin güya tek hükümeti vardır. O hükümeti yönetenler Kıbrıs Rumlarıdır. Kıbrıs Cumhuriyeti adına yaptıkları şikayetler de yankı buluyorlar ve bir takım kararların açıklanmasına vesile oluyorlar.
Netice itibarıyla Kıbrıs'ta 2 ayrı halkın olduğunu, 2 ayrı devletin olduğunu bütün dünya biliyor. Kıbrıs'ta 2 saat dolaşan görecektir ki 2 ayrı devlet vardır, 2 ayrı halk vardır. ve 1974'ten sonra zaten 2 bölge oluşmuş Kıbrıs Türkleri kuzeyde, Kıbrıs Rumları güneyde. Ve ortak bir noktamız da kalmamıştır. 1960 anlaşmalarında herkes dağınık. Kıbrıs'ın iç içe yaşam vardı. Bir federasyon meselesi vardı ve beraber yönetiyorduk Ada'yı. Ama 1974'ten sonra tamamen ayrıldı. Artık birbirimizi de pek tanımıyoruz. Bir takım olaylar, gerginlikler yaşandı. Kıbrıs'ın gerçeklerine ve tarihine baktığınızda artık 2 ayrı devletin var olması bu şarttır ve öyle olacaktır. Başka türlü bir çözüm modeli olamaz. Çünkü bu saatten sonra her hangi bir dayatma, empoze çözümle bir ortaklık sürdürülebilir bir tarafı yok. Bir anlaşma olabilmesi için sürdürülebilir olabilmesi lazım.
"1974'TEN BU YANA KAN DÖKÜLMEMİŞTİR"
Bizim 1974'te en büyük başarımız sayın Ecevit'in de dediği gibi 'Biz Kıbrıs'a barışı götürmek için gidiyoruz' dedi. 74'te Mehmetçik buraya barışı getirmek için geldi. Ve hala buradadır, barış devam ediyor. 1974'ten bu yana hiç kan dökülmemiştir. 47 yıldır kimsenin burnu kanamamıştır.
Halbuki 74 öncesi burada asırlardır büyük gerginlikler yaşandı. Şu anda gerçekten büyük bir istikrar vardır. İstikrar ve barışın devamı için yan yana yaşayan 2 devletten başka bir çözüm modeli olamaz. Federasyon dedikleri ortaklık cumhuriyeti 1960 anlaşmasına benzer bir yapının oluşması için çok konferanslar, çok müzakereler referandumlar ama hiç biri başarılı olamadı. Rodos Girit'ten son buranın da 13. ada olarak Yunanistan'a bağlanması ve büyük Yunanistan hayalleriyle bütün politikalarını bunu üzerine oturtmuşlar. Bu model üzerine bir anlaşma olmayacağını Avrupa Birliği de iyi bilir, Rusya da bilir. Biz şu anda doğru yolumuzdan şaşmamalıyız.
"ONURLU VE GERÇEKÇİ SİYASET"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 20 Temmuz ziyaretinde ifade ettiği gibi, bu şekilde siyaset onurlu siyasettir, gerçekçi siyasettir ve bize yakışandır. Çünkü Doğu Akdeniz eski Doğu Akdeniz değil. Kıbrıs eski Kıbrıs değil. Burada çok büyük menfaatler burada hidrokarbon ve enerji kaynakları, burada yükselen değerde bir konjöktör ve statü, Mavi Vatan ve haliyle hem denizlerde hem hava sahasında büyük bir mücadele vardır.
Burada asla ulusal çıkarlarımız bakımında asla geri adım olamaz. Ben "ulusal çıkarlar" diyorum. Çünkü ben o siyaseti temsil ediyorum. Doktor Fazıl Küçük, Rauf Denktaş'lardan bu yana son 100 yıldır İngiltere'ye kiralanmasından sonra burada varlığımızı Türkiye Cumhuriyeti'nin desteğiyle yürütebiliyoruz. Türkiye, Anadolu insanı bizim yanımızda olmasaydı, Mehmetçik gelmeseydi, Mewhmetçik'ten önce Türkiye'den gelen çeşitli statüde komutanlar her türlü askeri destek her türlü dayanışmayla buralarda var olabildik.
Erenköy'de bizim öğrencilerimizi katlederlerken Cengiz Topel geldi burada şehit düştü. Uçaklar geldi EOKA'cıları püskürttü. Dolayısıyla böyle bir geçmişi olan bir millet sadece vefa duygusu değil gerçekçi ve geleceğe baktığımızda emin ellerde Türkiye ile birlikte hareket etmemiz lazım.
TALAT VE AKINCI'YA ÇAĞRI
Benim söyleyeceğim şudur... Son günler epey tartışma oldu. Mehmet Ali Talat'a da sayın Akıncı'ya da sorarım. Madem onlar bu kadar meraklıydılar Kıbrıs meselesine ikisi de Cumhurbaşkanlığı yaptı. Neden çözemediler? Annan Planı'nda Sayın Mehmet Ali Talat başrollerdeydi. Partisi iktidardaydı burada. O zamanlar "evet" dersek dünyaya bağlanacaktık. Bütün ambargolar hep üzerimizden kalkacaktı. Rum tarafı "hayır" derse cezalandırılacaktı. Rum tarafı "yüzde 75 hayır" dedi Annan Planı'na mükafat Avrupa Birliği'ne alındı. Ve Türkiye'nin olmadığı bir Avrupa Birliği.