Savaşın, kıtlığın ve göçün kirli yüzü: "Evlat edinme" Batı için ne anlama geliyor?
ABD askerlerinin kucağındaki Afgan bebeklerin ebeveynleri olmadan çıktığı yolculuk, akıllara "bu çocuklar nereye götürülüyor" sorusunu getiriyor. Peki, “evlat edinme”, “yetime sahip çıkma” programları Batı için ne anlama geliyor?
ABONE OLHaber7 / Seda Vurucu
ABD’nin çekilmesi ve Taliban’ın yönetimi ele geçirmesiyle ülkeden ayrılması mümkün olmayan Afgan aileler, çocuklarını ABD askerlerine teslim etmiş; o görüntüler dünyada ilgi odağı olmuştu.
Geçtiğimiz hafta bir tahliye uçağında Norveçli askerin kucağında alnında “1” numarası yazan bir bebeğin fotoğrafı gündeme geldi.
AFGAN BEBEKLER NEREYE GÖTÜRÜLÜYOR?
Bu bebeklerin, ailelerin refakati olmadan nereye götürüldüğü, “mahremiyet” gerekçesiyle belirtilmedi ve bir soru işareti olarak kaldı.
Öte yandan askerlerin “şefkatle” kucakladığı bebek fotoğraflarının yayınlanması, Batı'nın neden olduğu ıstırabı “olumlu bir imajla” kendisine çevirme amacı taşıdığı şeklinde eleştirildi.
DÜNYADA 50 MİLYON ÇOCUK KÖKLERİNDEN KOPARILDI
Savaş, kıtlık ve göç gibi meselelerden en çok etkilenenlerin başında hiç kuşkusuz çocuklar geliyor.
Dünyada zorunlu sebeplerle ya da “daha iyi bir yaşam” umuduyla pek çok çocuk yerinden ediliyor.
UNICEF’in açıkladığı bir rapora göre, dünyada “köklerinden koparılmış” yaklaşık 50 milyon çocuk var.
Bunların 28 milyonu, ülke içi ya da ülkeler arası çatışmalar ve şiddet nedeniyle topraklarını terk etmek zorunda kalan çocuklar...
EVLAT EDİNME PROGRAMLARI NEYE HİZMET EDİYOR?
Çeşitli sebeplerle biyolojik ailesinin yanında kalması mümkün olmayan bebekler, uluslararası evlat edinme programları ile başka bir ülkede, başka bir ailenin himayesine veriliyor.
Genellikle Batı ülkelerindeki ailelerin başka ülkelerden evlat edindikleri bu programların, tamamen “insani” amaçlar taşıdığını söylemek ise şüpheli.
Afrika ve Asya’daki çocukların evlat edinilmesiyle ilgili dernek, yetimhane, kilise ve yardım kuruluşlarının amaçları, işleyişleri ve aktörleri incelendiğinde, bu durumun yeni bir Batılılaştırma ve misyonerlik aracı olduğu iddia ediliyor.
İNSAMER’in (İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi) 2020’de yayınladığı Yetim Raporu’nda, yardıma ihtiyaç duyulan coğrafyalarda faaliyet gösteren pek çok kurumun “yardım” adı altında Hristiyanlığı yaymak amacıyla yetimlerin mağduriyetini kullandıkları belirtiliyor.
SEKTÖR HALİNE GELEN “ÇOCUK TRANSFERLERİ”
Evlat edinmenin kutsallığı ile ilgili yapılan yayınlar, popüler isimlerin Afrika ve Asya ülkelerine yaptıkları geziler, buralardan çocuk evlat edinmeleri gibi faaliyetler özendirici hale getiriliyor.
Sembol isimlerin öncü olmasıyla bu tür çocuk transferleri kolaylaştırılıyor; Batı’daki pek çok aile benzer adımlar atarak evlat ediniyor.
Uluslararası çocuk transferine dair gerçekleştirilen faaliyetlere ilişkin ise resmi rakam bulunmuyor.
Yurt dışından evlat edinmenin bir sektör haline geldiği; Etiyopya, Kamboçya, Somali, Çad, Afganistan, Çin, Filipinler gibi ülkelerden çocukların çeşitli bahanelerle kaçırıldığı, para karşılığında başta Avrupa ve ABD olmak üzere çeşitli ülkelere satıldığı belirtiliyor.
“TATİL KAMPI” BAHANESİ İLE KAÇIRIP EVLATLIK VERDİLER
Evlat edinen ailelerin pek çoğu, bu çocukların hangi yollarla ülkelerine getirildiğine, yetim olup olmadığına dair doğru bilgiye sahip olmayabiliyor.
Bunun bir örneği, geçtiğimiz yıllarda Belçika’da yaşanmış; bir mahkeme, ülkede bulunan bir yetimhane hakkında soruşturma başlatmıştı.
Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nden bazı çocukların kaçırıldığı ve alıkonulduğu iddialarına karşı, çocukların “kimsesiz” olduğu söylendi. Hatta yetimhanedeki bazı çocuklar evlatlık verilmişti.
İki gazetecinin araştırması ve DNA testleri ile olay açıklığa kavuştu ve bazı çocukların gerçek ailelerinden koparılarak Belçika’ya getirildiği anlaşıldı.
Çocuklarını “tatil kampı” olduğunu düşündükleri bir etkinliğe gönderen Kongolu aileler, bir daha evlatlarından haber alamamışlardı.
ÇADLI 103 ÇOCUĞU KAÇIRIRKEN YAKALANDILAR
Bir diğer örnek ise yakın geçmişte yaşanan Arche de Zoe olayı. 2007 yılında “Zoe’nin Gemisi” (Arche de Zoe) adlı Fransız sivil toplum örgütü, Çad sınırında 103 çocuğu kaçırmak üzereyken yakalanmıştı.
9 Fransız, 7 İspanyol vatandaşı, “çocuk kaçırmak”, “dolandırıcılık” ve “suç ortaklığı” gerekçeleri ile tutuklandı.
Olayda çocukların “tedavi” bahanesiyle götürülmek istendiği ifade edildi; ancak Çad polisi, esas amacın kuruluş tarafından çocukların kaçırılması ve bundan “maddi kazanç sağlanması” olduğunu belirtti.
Nitekim bu çocukların, iş birlikçiler aracılığıyla kıyafet ve yiyecek bahanesiyle kandırılarak ya da kaçırılarak Çad’da toplandıkları, sağlık kontrolünden geçirildikten sonra 103 çocuğun seçildiği, Avrupa’da bu çocukların verileceği ailelerin dahi bulunduğu ortaya çıktı.
Çocukların “yetim” olduğu ve evlatlık verilerek himaye edileceği iddia edildiyse de Birleşmiş Milletler ve Çadlı yetkililer, bu çocukların birçoğunun yetim olmadığını açıkladı.
UNICEF yapılanları “yasa dışı; ulusal ve uluslararası standartlara aykırı” olarak tanımladı.
ABD’NİN VİCDAN RAHATLATMA OPERASYONU: BABYLIFT
Batı tarafından mağduriyetler üzerine kurgulanan “bebek kurtarma” operasyonları, 1975 yılında ABD’nin Vietnam’dan çekildiği dönemde gündeme gelmişti.
ABD’nin on yıl boyunca kana buladığı Vietnam’da “Babylift” adlı vicdan rahatlatma operasyonuyla bebekler, Batı ülkelerine götürülerek evlatlık verilmişlerdi.
Çatışma ve bombardımanlar nedeniyle “yetim” kaldığı iddiasıyla vatanlarından uzaklaştırılan bu çocukların gerçekten yetim olup olmadığı ise halen bilinmiyor.
Öte yandan bazı Vietnamlı ailelerin, açlık ya da çatışmalar nedeniyle çocuklarını ölmekten koruyabilmek amacıyla yabancı yetkililere teslim etmeleri, yaşanan insani dramı gözler önüne seriyor.
1500-5000 YAHUDİ GÖÇMEN BEBEK ORTADAN KAYBOLDU
Benzer bir olayın İsrail tarafından gerçekleştirildiği biliniyor. 1950’li yıllarda büyük çoğunluğu Yemenli olan binlerce Yahudi bebek ortadan kaybolmuştu.
İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarına Yemenli Yahudilerin göçleri 1907-1909 yılları arasında kitlesel bir hale gelmiş; bu göçlerin en ünlüsü 1948 yılında başlayan ve iki yıl süren Sihirli Halı Operasyonu olmuştu.
Operasyon kapsamında 52 bin Yemenli Yahudi, Tel Aviv’e taşındı. Mizrahi yani “Doğulu” olarak adlandırıldılar.
1948-1954 yılları arasında bu ailelerin bebekleri gizemli bir şekilde ortadan kayboldu.
Sayılarının 1500 ila 5 bin arasında olduğu tahmin edilen Mizrahi bebeklerin büyük çoğunluğu, Yemenli anne babadandı.
“ÖLDÜ” DENİLDİ; NAAŞLARI VE MEZARLARI GÖSTERİLMEDİ
Ailelere, ortadan kaybolan Yahudi bebeklerin öldükleri söylendi. Ancak bebeklerin naaşları iade edilmediği gibi defnedildikleri herhangi bir mezar yeri de gösterilmedi.
Hastanede kaybolan pek çok bebeğin ailesine de doğum ya da ölüm sertifikası verilmedi.
Birkaç defa soruşturulan bu olayın açıklığa kavuşturulamamış olması bu gizemi daha da artırdı.
En çok dile getirilen iddia ise Mizrahi bebeklerin kaçırılarak zengin Batılı Yahudi ailelere evlatlık verilmesi oldu.